Çetin Ünsalan: Fal bilim merkezi
1 Ekim 2023Seksenli yıllarda TRT’de Ferhan Şensoy ve ekibinin Şey Bey isimli bir dizisi vardı. Orada Hümeyra telefonu açar ve şöyle derdi: “Fal bilim merkezi buyrun!” Güzel ve keyifli yıllardı. En azından mizahı mizahçılar yapardı.
Geldiğimiz noktada çok trajik bir fotoğrafla karşı karşıya kaldık. CNN gibi uluslararası bir markanın Türkiye temsilcisi kanal, son derece ciddi programların olması gereken bir saatte, tartışma programında seçim sonuçlarını astrologlarla okumaya, aklı başında sandığımız insanlar da bunun üzerine yorum yapmaya başladı.
Seçimi şu kazanacakmış, bu kazanacakmış, çünkü bilmem hangi gezegenin bilmem hangi burcuna göre kriter buymuş. Fatih, İstanbul’u fethederken meleklerin cinsiyetini tartışma aymazlığına düşen Bizanslılar’a döndük.
RTÜK gereği zararlı maddeleri övmemek gerekirken, kraldan çok kralcılık yapıp, kuralda olmamasına rağmen kadeh sözcüğünü bile bipleyen TV kanallarının, falcılıkla siyasi ya da ekonomik analiz yapmasını hayretle izliyorum. Buna bir ‘dur’ demeyen RTÜK de ayrı bir başlık tabi.
Anlattıklarının, kimin kazanıp kimin kaybedeceğinin inanın burada hiçbir önemi yok. Mesele deli saçması hale dönüşmüşken, orada anlatılanları tartışıp, meseleye dahil olmak gibi bir hataya aman düşmeyin. Çünkü bu aklın tatile çıktığı nokta.
Astronomiye ben de inanırım. Uzay biliminin bir parçası olarak merakla da dinlerim. Ama ne olur söyleyin; bunun evrenden bin TL isteyen ve olumlu mesaj gönderdiği için geleceğini düşünen yaklaşımdan ne farkı var?
Bundan yıllar önce meslektaşlarımla oturup konuşurken, ekonomideki sorunları ele aldığımızda şöyle bir ifade kullanılmıştı: “Türkiye şerbetlidir, bize bir şey olmaz.” Ben de demiştim ki: “O zaman hocaya götürüp üfletelim, ne uğraşıyoruz üretimle, envanterle, teknolojiyle?”
Böylesi bir sohbeti dost arasında, hatta biraz da şakayla karışık yaparsınız. Ama prime time saatte TV ekranlarına birini çıkarıp, ona seçim sonuçlarına ya da ekonomiye dair öngörüde bulunduramazsınız. Öngörüsünü yorumlayanlara hiç girmiyorum bile.
Hatta bu kıvama gelmiş bir toplumun, maden kazasını, depremi, inanılana da hakaret ettiğinin farkında olmadan kader diye nitelendirmesine ve bunu kabullenmesine niye şaşırıyoruz; onu da bilemiyorum.
Rahmetli Aytunç Altındal bir programda konuğum olduğunda “Yaradan’ın bize bir kastı olabilir mi? Niye farklı inançtaki ülkeler gelişmişken, aynı inançta olduklarımız sorunlarla boğuşuyor” diye sormuştu ve eklemişti: “Böyle bir şey olmayacağına göre, aradaki tek fark aklını kullanmak, çalışmak ve bilimi esas almaktır.”
Çok dramatik bir tablodan bahsediyorum. Ama bu fotoğraf sizin için sorun teşkil etmiyorsa, geleceği değil de geçmişi sorun bakalım; neden bu hale düşmüşüz? En azından bilebilme ihtimali var. Tabii o ekranda söyleyebilirse…