Çetin Ünsalan: Dayanacak gücün var mı?
30 Ekim 2023Avrupa Birliği liderleri bir araya gelerek, ülkelerinde azalan büyüme ve yükselen enflasyon endişelerini dile getirerek ortak bir metni imza attılar. Yayınlanan bildiride enflasyon endişesinin devam ettiği ve düşüş sürecinin sürdürülebilirliğinin önemli olduğu ifade edildi.
Meseleyi bizim enflasyonla karıştırmayın. Gerçek olmadığını düşündüğünüz TÜİK oranları bile akıllarından geçmiyor. Bir kez daha altını çizmek isterim ki onlar yaşadığımızı yaşamamak için uğraşıyorlar. Yani onların korktukları şey, bizim yaşadığımız…
Bundan övünç kaynağı üretmek nasıl bir akıl tutulmasıdır bilmiyorum ama, Avrupalı’nın perişan olduğunu söyleyecek kadar aklını yitirenler var. Oysa mesele bir kaç açıdan üzerinde durmamızı gerektirecek bir başlık.
Örneğin onların korktuğu şeyi yaşamayı neden sorgulamayız? Enflasyona neden olan hatalarımızla yüzleşip, bunları gidermek yerine, niçin sadece hamasetten ya da para politikaları hamlelerinden söz ederiz? Anlamak mümkün değil.
Lakin bu ülkelerin tamamının, bilhassa pandemi sürecinde vatandaşlarına karşılıksız para dağıttığını, hatta sonra Rusya – Ukrayna hattında yaşananlar nedeniyle enerji faturaları başta olmak üzere sübvansiyonlar uyguladığını, bu harcamaların bütçe dengelerini bozduğunu, bununla ve beraberinde gelen enflasyonla mücadele içinde olduklarını neden konuşmayız?
Şimdi bu ortak bildiriden anlıyoruz ki, enflasyonda hedef nokta yakalanana kadar sıkılaşma, tüketimde frene basma gibi eğilimler sürecek. Hatta belki de düşüş istikrarı bozulursa, faiz hamlesini de sürdürecekler.
Tüm bunların kişi başına düşen milli gelirin 30 bin dolar ortalamasında olduğu, cebine para konan ve dayanmaya gücü olan nüfuslara uygulanacağını akıldan çıkarmamak gerekir. Yani onların dayanmaya gücü var. Peki bizim?
Kim kimi kıskanıyor saçmalığından ve ergen tavırlardan önce bunu masaya yatırmak lazım. Öncelikle en büyük müşterimizden bahsediyoruz. Bir tarafta iki üründen birini sattığımız, diğer tarafta oradaki fabrikaların tedarikçisi olduğumuz bir yapıdan söz ediyoruz.
Bu frenin bize etkisi olmayacağını mı düşünüyorsunuz? Avrupa’da yaşayanlar fakirlikten tüketimi azaltmıyorlar. Sadece Avrupa ekonomisinin ve yaşayanlarının karakteristik özelliği gereği harcamadan imtina ediyorlar. Yani bilinçli bir durma söz konusu ve güven yeniden tesis edilene kadar da geri gelmesi zor.
O zaman bizi direkt etkileyecek bu yapı, bugün başlangıcı olan alımdan vazgeçme, sipariş iptali, fiyat kırma talebi ya da vade isteğiyle daha çok karşımıza çıkarsa bizim dayanacak gücümüz var mı?
Alternatif pazarlar deyip işin içinden çıkamazsınız. Çünkü hiçbir alternatif bir kaç sene içinde işinizi çözebilecek yapıda değil. Zorlu bir tünele giriyoruz. Müşterimiz frene basmış durumda, içeride bireyler firmalara kadar dayanma gücü yok ve biz bununla ilgili hamasetin ötesinde hiçbir hazırlık yapmıyoruz. Bence düşünülmesi ve konuşulması gereken sorun bu.