Çetin Ünsalan: Bak şu işe…
26 Kasım 2023Vatandaşın biri Cumhurbaşkanı’nın yanına geldi ve dert yandı. ‘Kiracıyım’ Elbette sordu: “Ne kadar ödüyorsun?” Vatandaş mağduriyetini dile getirdi ve 2 bin 500 TL olan kirasının, ev sahibi tarafından 7 bin 500 TL olarak istendiğini, ödeyemeyecekse çıkması gerektiğini söylediğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı’nın buna isyanı oldu. İfadesine göre ilgili ilçe belediye başkanını çağırdı ve ya bir kiralık ev bulunmasını ya da TOKİ ‘deki evlerde bir çözüme kavuşturulması gerektiğini belirtti. Sonra da bir konuşması sırasında konuya olan yaklaşımını ‘el insaf’ diyerek özetledi.
Ertesi gün haberlere torba yasanın içine ikinci kez kredi ile konut alanlara yüksek vergi getirileceği detayı kamuoyuna düştü. Tesadüf mü bilmiyorum, ama meselenin 7 bin 500 TL olmadığını biliyorum.
Bugün İstanbul’da bu oranda kiralık ev arıyorsanız, ya evde bir sıkıntı vardır ya da ev sahibinin çıkarma ihtimali yoktur. 5 yılı aşmış her kiracı için, İstanbul’un en uç semtlerinde bile kiraları dikkate alırsanız, il ortalaması 15 bin TL’yi vurdu.
Hatta üst limitin 60 bin TL’ye çıktığını düşünürseniz, 15 bin TL’nin bile ortalama tanımında mütevazı kaldığını söyleyebiliriz. Peki ama bu gerçekten şaşırılacak bir şey mi? Kiraların akıl almaz olduğunun farkındayım. Bunu Millet olarak şaşırarak değil, şaşkınlık içinde izliyoruz.
Lakin sanki ilk kez duyuyormuş gibi, bu münferit bir olaymışçasına, yüksek denen kirayı 7 bin 500 TL gibi lanse edip, hemen çözüme kavuşturduğunu belirtip, sonra da dönüp ‘el insaf’ diyerek meselenin kapatılması çok güç.
Öncelikle 7 bin 500 TL yaşananın yanında mütevazı bir kira oranı. Öte yandan ülkedeki emeklinin yarısının aylık maaşı. Düşen bir talep karşısında yıllardır yükselen konut fiyatlarını görmezden gelip, bu yükselen fiyatların kiraları da yukarı ittiğini düşünmeyip, ülkede son istatistiklere göre MASAK’lık bir hale gelen yüzde 86 satışın banka kredisiz yapıldığını kulak arkasına atıp, banka kredisi üzerinden meseleyi fırsatçıya bağlamak şık olmuyor.
Fakat bu ilk kez yaşadığımız bir ‘bak şu işe’ değil. Daha önce emekli aylıklarıyla ilgili yaşanan tartışmada da karşımıza çıktı. ‘Kim yapmıyor bu emekli maaşlarına zam, rahatlatın vatandaşı’ denildiğini de duydu bu insanlar.
Geçim sıkıntısını söyleyene ‘abartıyorsun’ derseniz, çalışan emekliye neden çalıştığını sormayıp önce ikramiye vermeyip, sonra da verince bir işmiş gibi haberleştirirseniz, fiyatlara bakıp, maliyetleri konuşmadan ‘fırsatçı’ ararsanız ya ekonomide olup bitenden haberinizin olmadığı ya da iyi polis kötü polis oynandığı anlamı çıkar.
Ülkenin Çalışma Bakanı 11 bin 400 TL asgari ücreti kriter olarak ortaya koyup, ülkede açlık sınırının altında yaşayan olmadığını iddia ediyorsa ve siz dönüp ona 13 bin TL ortalama açlık sınırını göstererek ‘ne diyorsunuz’ demiyorsanız ‘bak şu işe’ gerçekçi olmuyor.
Ya ekonomiyi yönetmek için korumalar olmadan sokağa çıkıp vatandaşı dinleyin ya da çevrenizde size bilgi verenleri gözden geçirin. Ama bir şey yapmayın. Sorunları yeni duyuyormuş gibi davranmayın.