Gündem
Çetin Ünsalan: İç piyasa hamlesi şart oldu
Temel otoyolda ters yönde gitmeye başlayınca trafik polisi uyarır: Dikkat ters yönde ilerleyen bir araç var. Temel de kendi kendine…
Temel otoyolda ters yönde gitmeye başlayınca trafik polisi uyarır: Dikkat ters yönde ilerleyen bir araç var. Temel de kendi kendine söylenir: Ne bir tanesi hepsi… Çok bildik bir fıkradır ama son yıllarda Türkiye’nin ekonomik gidişatını çok net anlatıyor.
Önce dünyanın enflasyon endişesiyle hamle yaptığı ve arka arkaya faizleri yükselterek piyasayı daralttığı süreçte, patlayan enflasyonu kağıt üzerinde düşürerek faizleri tarihi dip seviyesine getirdi ve gerçeklikle ilgisini yitirdiği için bugün başa baş noktasına gelmek için ekstra hamleler yapmak zorunda kalıyor.
Şimdi de dünyadaki raporlamaları görmezden gelerek ihracat odaklı bir yatırımı hedefine koyup, satın alma gücünü tamamen yitirmiş insanların bir yanda gelirlerini güdükleştiriyor, öte yanda daha önce borçla yaşamayı tavsiye eder gibi politikalar uyguladığı vatandaşına ani fren yaptırıyor.
Hangi koşullarda? Çin’in dünya pazarlarındaki daralmayı öngörerek, konsantrasyonunu iç piyasaya yönelttiği, en büyük ihracat pazarı Avrupa’nın resesyon tehlikesi yaşadığı, içlerinde Almanya’nın üç dönemdir daraldığı, dünyada tüketimin frenlendiği bir dönemde.
İnsanın Temel fıkrasını hatırlayası geliyor. Sürekli süreç okuma hatası yapılır mı? Bununla da yetinmiyoruz paranın pahalı ve kısıtlı olduğu dönemde kapı kapı para arıyoruz. Oysa kendi iç giderlerimizi masaya yatırmamız gereken koşullardayız.
Bunların her biri ayrı başlık konusu ve uzun uzun konuşulabilir. Ama asıl mesele iç piyasada tehlikeli bir oyun oynadığımız. Şüphesiz dünyaya satabildiğimiz kadar mal satabilmenin, pazarları kaybetmeden koruyabilmenin yollarını aramalıyız.
Ama ortaya çıkan dış ticaret hacmindeki sıkıntı da, yapısal bozukluk da, pazarlardaki tüketimin düşecek olduğu gerçeği de, pandemi sonrası Uzakdoğu’nun devreye girmesi de, kurun rekabetçi olmaktan çıkması da, ihracat ile ilgili istediğimiz sonuçları birim kazanç bazında alamayacağımızı bize anlatıyor.
Eş zamanlı olarak da iç piyasayı daraltarak enflasyonu düşüreceğimizin hesabını yapıyoruz. Öncelikle satın alma gücü kalmamış insanların tüketimini kısmakla, pandemi sürecinde cebine karşılıksız para konulan insanların tüketimini azaltmanın farkını anlamıyorsak, çok işimiz var demektir.
Zira enflasyon nedenlerimiz bile farklı ki, bizde zaten enflasyon ile oynanarak bir de borçlu insanların gelirleri güdükleştirildi. Bu koşullar, sonbaharı sert karşılayacağımızı anlatıyor. İnsanların yaşamsal tüketimlerini bile karşılamakta güçlük çektiği bir yapıda, dışarıda umduğunu bulamayan firmaların içeride de sıkıntıya düşmesiyle iflasların ve işsizliğin önümüze geleceğini, ödemeler zincirinin kırılacağını bize gösteriyor.
Fakat kime anlatıyorsunuz? Ekonomiyi rakamlardan ibaret zanneden, rakamların gerçeğiyle de yüzleşmeyen bir yaklaşımın topluca ülkeyi çatlatmak üzere olduğunu görmek için iktisatçı olmaya gerek yok. Bir an önce rakamları da, gelirleri de düzeltmemiz şart. Aksi takdirde iç piyasa tamamen duracak. Hem çok acı sonuçlarını yaşayacağız, bir yandan da vergi tahsilatı olanaksız hale gelecek. İç piyasaya yönelik hamle şart. Yoksa sıkıntı büyüyecek.