Ekonomi
Orhan ÖKMEN/Sesmir: Hane halkı borcu kaynaklı riskler yükseliyor, sistemik tehlikeye dikkat
Dolayısıyla Türkiye ekonomisi açısından hane halkı borcu kaynaklı risklerin sistemik açıdan sınırlı olduğunu düşünmek ciddi bir analiz yanlışlığıdır.
Türkiye finansal piyasalarının likidite sağlama gücündeki inişli çıkışlı seyre bağlı olarak tasarrufların yatırım fırsatlarına yöneliminde kesintilerin oluşması, makro finansal istikrar mekanizmalarının bariz bir şekilde zayıf kurgulandığını göstermektedir. Oysa tasarruf-yatırım dengesindeki bozulmalar esasen finansal istikrarsızlığın bizzat kendisidir. Ödeme sistemi, riski dağıtma, kaynakların etkin dağılımı gibi ekonomik fonksiyonların dalgalanması karşısında finansal İstikrarın kesintiye uğramayacak yeterlilikte güçlü kurgulanmış olması ve Merkez Bankası’nın bu amaca odaklanması gerekir.
- Türkiye finansal sisteminde ve bilumum piyasalarda oluşan asimetrik bilgilere ve piyasa dışı bilimsel olmayan düzenlemelere bağlı olarak ahlaki risklerin zaman zaman genişlemesi, risk yönetimini yetersiz konuma sürükleyerek likidite yönünden finansal istikrarsızlığın başlamasına sebep olmaktadır. Bu durum Türkiye finansal piyasalarının son yıllardaki belirgin bir özelliği haline gelmiş olup, önemli güncel ve yapısal risk unsurları arasındadır.
- Türkiye hane halkı borçluluğunun, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ortalamasının altında görünüm arz etmesinin temel nedeni, gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkelerden birisinin Türkiye olmasıdır. Zira bankalardan borçlanan kesimlerin borçlarının toplam GSYİH ’na oranlanması yerine kendi gelirlerine oranlanması halinde bu oranın çok daha yukarıda olduğu görülecektir.
- Dolayısıyla Türkiye ekonomisi açısından hane halkı borcu kaynaklı risklerin sistemik açıdan sınırlı olduğunu düşünmek ciddi bir analiz yanlışlığıdır. Yükümlülük bileşenleri içerinde kartlı harcamalar birikmiş risk rezervi haline gelmiş durumdadır.
- Reel sektör borçlarının milli gelire oranla azalış göstermesinin nedeni, borç geri ödemeleri değil, 2022 yılı yüksek enflasyonun etkisiyle nominal milli gelirdeki artışın finansal borç artışının üzerinde gerçekleşmiş olması ve yakın zamana kadar Merkez Bankası tarafından sürdürülen düşük finansman maliyetleridir. Dolayısıyla, reel sektörün borç yükü, toplumun diğer kesimlerine yüklenerek azaltılmıştır.