FÖŞ yazdı: Reis gider ayak hepimize borç taktı
21 Nisan 2023Sahur mahmurluğu ile Bayram sabahı biraz geç kalktım. “Sağlık nedenleri” ve “seferi” olma durumuyla, 55 yıldır oruç tutamıyorum, ama sünneti olan sahuru hiç kaçırmam. Bayram sabahı mutat votka-portakal suyu ve Irlanda wiskisi-Starbucks coldbrew eşliğinde Internet’te haber taramama büyük müjdeyle başladım. Reis, gerçek bir Osmanlı Sultanı gibi tüm tebasına bir ay bedava doğal gaz ulufesi vermiş, yanındakilerin tüm yalvarmasına rağmen hızını alamayıp, bir de her haneye 12 ay boyunca 25 metreküp bedava gaz eklemiş yanına.
Kılıçdaroğlu’nun (KK) “Ben Aleviyim, size ne?” videosuyla gönülleri fethettiği büyük çıkışına karşı güzel bir savunma taktiği. Seçime kadar her gün bir yandan Reis, bir yanda KK gündemi boydan boya, 7/24 müjdeye boyayacak. Eğer cumhurbaşkanlığı seçimi 14 Mayıs’ta biterse, 15 Mayıs’a kadar, yok ikinci tura kalırsa 29 Mayıs’a kadar 85 milyon teba cümbüş yapacak. Sonra siz ve evlatlarınız ömür boyu sürüneceksiniz.
Çünkü, devlet bir işletme değildir, kendi gelirini üretmez, sizden toplar, yine size dağıtır. Reis’in doğal gaz jestinin bedeli herhalde yıllık TL20 milyar civarında BOTAŞ’a girecek, o da size boru döşeyecek. Size ve evlatlarınıza döşenecek borunun kalınlığı ve uzunluğunu anlamanız için, krediyle aldığımız ve asla geri ödeyemeyeceğimiz için icra-iflas yoluyla evlatlarımızdan tahsil edilecek diğer kıyakları sıralayayım size:
- En az 2.5 milyon EYT emeklisi
- Bayram ikramiyelerinin asgari ücrete eşitlenmesi, ve düşük maaşlı emekliye zam.
- Temmuz’da kamu işçisine en az %40 zam
- TL400 milyar KGF’nin “görev zararı”.
- TL150 milyar depremzedeye konut ihalesi..
Valla, tarihi en pahalı seçimi bu kesin de, şimdi cebinize girecek kıyağı, Haziran’da da kıçınıza girecek kazığı hesaplamak güç. Son bir haftada özel raporlarım için yaptığım bir kaç kısa araştırmayı derleyip, şöyle “ortaya karışık”, “little by little, to the middle” bir fatura çıkardım size:
TUIK Şubat verilerine göre, mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı A/A 0.3 puan artarak %10.7’ye yükselirken, geniş kapsamlı işsizlik %24’e zıpladı. Ekonomi, pandemiden bu yana tam kapasite büyüdüğüne göre atıl ve yarı-atıl işgücünün %20-25’i arasında bir yapısal işsizlik oluşuyor diyebiliriz.
Bu gözlem, Sosyal Güvenlik Sistemi’nin (SGS) aktueryel dengesi açısından çok ciddi bir kırılganlık olduğu gerçeğini de gündeme getiriyor. 2022 sonunda SGS kamudan gelen GSYH’nin %2.5’na eşdeğer transfere rağmen TL 40 milyar açık verdi.
Euronews’a göre, EYT’den sonra sistemin aktueryel dengesi taşınmaz düzeye geldi bile: “Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesiyle 2 milyon 250 bin kişi emekli olacak ve toplam emekli sayısı 15,3 milyona ulaşacak. İstihdamdaki iki kişiye bir emekli düşecek. Sigortalı çalışanların emeklilere oranı ise 1,5’in altına gerileyecek”.
Sistemi hızla iflasa sürükleyen tek gelişme bu da değil. “Milyonlarca esnafın emekliliği için gerekli prim gün sayısı SSK’lılarla eşitlenecek. Bağ-Kur’lular 9 bin gün yerine 7 bin 200 günle emekli olabilecek. Böylece beş yıl daha erken emeklilik imkânı doğacak”.
KK ise emeklilere yılda 2 kez ödenen Bayram ikramiyesini asgari ücrete denkleyerek sisteme bir darbe daha vurdu. Sırf 2023 için bu jestin maliyeti $10 milyar, ya da GSYIH’nin %1.1’i kadar olacak.
Manzara net: Genç işsizliği bir kaç yıl içinde altedilemez, işgücü verimliliği de hızla yükseltilemezse, SG transferleri bütçe için kara delik oluşturacak. Ekonomi gittikçe yaşlanan ve ortalamada her bireyin daha uzun süre emekli maaşı aldığı bu sistemi taşıyamaz. Çalışandan emekliye transfer ekonomisi evresine geçer ve işgücü verimliliği kalıcı gerileme trendine girer. Sonuçta, ya vergiler sürekli artacak, ya da emekliye tanınan haklar sürekli kısılacak.
Seçimlerden sonra faiz artırımları kaçınılmaz. KK ve Mİ kazanırsa “parasal normalleşme” hemen başlayacak. Eğer Erdoğan ve Cİ iktidarda kalırsa, Erdoğan kış aylarına kadar ekonomi politikasında revizyona gitmez. Fakat herhalde artık herkes ikna oldu ki, YEM kronik döviz açığı üreten bir hastalık. Model de değişmeyeceğine göre kış aylarında ödemeler dengesi krizi kapıya yaklaşacak. Erdoğan mecburen faiz artırımına razı olacak ve hatta IMF’yi dahi çağırmak zorunda kalabilir.
Bu senaryoyu Türkiye’yi ziyaretinden sonra bir rapor yayınlayan Institute of International Finance çok güzel özetlemiş:
“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, yerel analistler arasında bir sonraki hükümetin önemli finansman zorluklarıyla karşı karşıya kalacağı konusunda geniş bir fikir birliği var gibi görünüyor. Seçim sonrası beklenen para politikası normalleşmesinin bir parçası olarak, birçok yerel analist, politika faiz oranının (%8,5) Haziran başında ağırlıklı ortalama mevduat oranlarına (%25-%30 aralığı) yakınsamasını bekliyor.
Depremle ilgili transferler ve vergi-prim aflarına, yaklaşık 2,2 milyon kişinin hak kazanacağı kamu sektörü maaş zamları ve EYT emeklilik planı gibi popülist seçim öncesi harcamalar eşlik etti. Mali açığın 2023’te GSYİH’nın %6’sına kadar genişlemesi bekleniyor”.
Kaçınılmaz hale gelen parasal sıkılaştırmanın bedelini önce bankalar ödeyecek. Geçen hafta akademisyen ve eski TCMB araştırma direktörü Prof Hakan Kara, parasal sıkılaştırma ortamında bankaların olası zararı hususunda varsayımları oldukça makul bir stress testi yayınladı. Bankaların sermaye yeterliliği %17.5’tan %12’ye geriliyor. Bu oran mervzuat bağlamında yeterli fakat, alt sınırda. Bankaların en azından Mİ iktidarının ilk yılında sermaye artırımına yanaşmayacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla, kredileri yavaşlatma yoluna gidecekler.
Bankaların başka riskleri de var; bunları S&P çok net ve sert bir şekilde ortaya koydu ve bu vesileyle bize şirketlerin artacak iflas ve konkordato riskini gün ışığına çıkartma fırsatı da verdi:
“Türkiye’de konut fiyatlarında artışın, varlık kalitesi risklerine karşı bankalara yardımcı olduğunu belirten S&P, 2022’de yüzde 2,8 olan kredi zararlarının 2023’te yüzde 3,2’ye, 2022 sonunda yüzde 2,2 olan takipteki kredi oranının da 2023’te yüzde 4-5 aralığında yükselmesini öngördü.
Türkiye’deki takipteki kredi oranları, takipteki kredi sayılmayan ve oranların paydasını şişiren hızlı kredi genişlemesinden etkilenen çok sayıda yeniden yapılandırılmış krediyi içermiyor. Özellikle para politikasının resetlenmesi ve liranın önemli ölçüde değer kaybetmesi olasılığı karşısında ve Türkiye’yi etkileyen son doğal afetlerin etkileri nedeniyle, tahminlerimizde önemli riskler görüyoruz”.
TCMB faizinin %35’e çıktığı bir senaryoda, KOBİ kredi faizlerinin %45’in altında kalması imkansız. Bu durumda Türkiye pandemi öncesi ekonomi basınının manşetinden düşmeyen “konkordato furyası” ile ikinci kez yüzleşecek. Üstelik, bu kez fırtına değil, tsunami ile vurulacağız, çünkü 2018’den bu yana KGF ve negatif reel faiz sayesinde, ISO500 hariç tüm şirketler dev miktarda kaldıraca gömüldü. Henüz şirketlerde oluşacak hasar konusunda tahmini bir rakam veremiyoruz.
Ancak, tüketiciler açısından durum gerçekten zor:
Aylık faizleri derhal yükselecek TL577 milyar kredi kartı bakiyesi hane halkının zayıf karnı. Fakat, buna bir kalem daha eklemek gerekir.
Cumhuriyet’e göre: Ek hesap kullanan kişi sayısı aylık 122 bin, yıllık 1 milyon 547 bin artışla 27 milyon 690 bin kişi, bu tür kredi tutarı aylık yüzde 47.3, yıllık yüzde 196.8 artışla 119 milyar lira oldu. Kişi başına ortalama borç da Şubat 2022’de 1533 lirayken Şubat 2023’te 4 bin 298 liraya çıktı. Bu rakam Ocak 2023’te 2 bin 929 liraydı. Ayrıca rapora göre Şubat 2023’te 118 bin kişi ilk defa ek hesap kullandı.
Bir başka deyişle, en az TL700 milyar kredi bakiyesi bulunan bu borçlular çok ağır bir faiz şokuyla sarsılacak.
Politika faizinin %35 olduğu bir gelecekte, tüketici kredisi faizleri %50’den düşük olamaz. Öte yanda, kısa vadede hane halkı reel gelirinin yükselmesi söz konusu değil. Ancak 1-2 yıl içinde TCMB enflasyonla mücadelenin meyvesini alıp, Kılıçdaroğlu’nun sosyal adalet projesi hayata geçtikçe reel harcanabilir gelirde yükselen borcun faizini rahat ödeyecek bir dünyaya adım atarız.
38 milyondan fazla kredi kartı ve tüketici kredisi borçlusunun yüzde kaçı kredileri ödeyemez hale gelir? %10 desek, 3.8 milyon aile icra ve iflasla uğraşır.