Genel
Emekli İngiliz İstihbarat Direktörü: İsrail ordusu Gazze’ye giriyor, ama çıkabilir mi?
50 yıl önce bu ay gerçekleşen Yom Kippur savaşında, Mısır ve Suriye’den saldıran orduların net bir hedefi vardı: Altı yıl…
50 yıl önce bu ay gerçekleşen Yom Kippur savaşında, Mısır ve Suriye’den saldıran orduların net bir hedefi vardı: Altı yıl önce İsrail yenilgisinde kaybettikleri topraklarını ve itibarlarını geri almak. Ürdün Kralı Hüseyin, kuvvetlerini çatışmaya göndermiş olsaydı, İsrail’in varlığı tehlikeye girebilirdi.
Hamas’ın 7 Ekim’deki acımasız saldırısının farklı bir amacı vardı. Terör örgütleri bu tür saldırılarla üç şey istiyor: Korku salmak, dikkatleri kendi davalarına çekmek ve aşırı tepkiyi kışkırtmak. Terörizm tek başına kurulu bir devlete zarar veremez.
İsrail’in yanıt verme hakkı vardır. Öfke artık geçti, Başbakan Binyamin Netanyahu ve savaş kabinesi seçeneklerini daha dikkatli düşünüyor. Gazze Şehri içindeki arama ve imha misyonlarının Hamas ordusunun mümkün olduğunca çoğunu yok etmesini ve rehineleri kurtarmaya çalışmasını beklemeliyiz. Ancak İsrail’in güvenlik şefleri Hamas’ı yok etme hedefine muhtemelen ulaşamayacakla biliyor. Hamas’ın siyasi bir tabanı ve İran’dan kapsamlı bir dış desteği var.
Şehir savaşı zordur. Halep ve Mariupol’de, iyi siperlenmiş bir gücü yenmek için bütün şehirlerin yerle bir edildiğine tanık olduk. Musul’un IŞİD’den geri alınması ABD liderliğindeki güçlerin dokuz ayını aldı ve binlerce sivilin ölümüne mal oldu. İsrail’in buna vakti yok: Ordusu, erken ateşkes talepleriyle karşı karşıya kalacağını biliyor.
İkinci zorluk ise savaştan sonra ne olacak?
Büyük bir terör saldırısından sonra öncelik, tekrarının önlenmesidir. İsraillilerin düşündüğü seçeneklerden birinin Gazze Şeridi’nin tamamını çift bariyerle kapatmak, mevcut sınır duvarına ek olarak Gazze topraklarının biraz içinde yeni bir bariyer oluşturmak ve İsrail’e giden tüm geçişleri kapatmak olduğunu anlıyorum.
Ancak geriye Gazze’yi ve vatandaşlarını kimin yöneteceği sorusu kalıyor. İsrail’in burayı tekrar işgal etme isteği yok. Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi İsrail tanklarının sırtına binemez. Mısır anlaşılır bir şekilde 2 milyon mülteciyi kabul etmeyi reddediyor; çünkü bu, Filistinlileri evlerinden sürmek isteyen bazı aşırı sağcı İsraillilerin gündemine hizmet edecek bir adım olur.
Gazze’nin uluslararası yönetimi (manda) devredilmesi bir olasılık. BM bunu daha önce Namibya, Kamboçya, Bosna ve Doğu Timor’da yapmıştı. ABD, talihsiz işgalinden sonra bunu Irak’ta yaptı. Hatalar yapıldı, ancak her durumda bir yönetim ülkeyi ayakta tuttu ve yerel destekli yeni bir hükümetin ortaya çıkabilmesi için gerekli zamanı kazandı.
Gazze’de zorluklar çok büyük olacaktır. Böyle zor bir bölgenin Mısır, Fas ve Suudi Arabistan gibi İsrail tarafından kabul edilebilir ve Gazze halkının yanında yer alan Arap ülkeleri tarafından yönetilmesi gerekir. Pakistan, Endonezya ve Körfez Ülkeleri gibi diğerleri de katkıda bulunabilir. BM onaylı bir yönetim, Güvenlik Konseyi’nin yetkisini gerektirecek ve Rusya ve Çin, ancak bunun Arap liderliğindeki bir girişim olması durumunda imza atacak. Bir alternatif Arap Birliği’nin mandası olabilir, ancak bu tek başına gerekli gücü taşımayabilir.
Bu arada İsrail, İran’dan ve onun vekillerinden, özellikle de Lübnan’daki Hizbullah’tan gelen ciddi tehditlerle karşı karşıya. Hem Tahran hem de Hizbullah sert konuşup temkinli davransa da, mevcut kriz genişleyerek bölgeyi sarsabilir. İsrail-Lübnan sınırındaki roket atışları tehlikeli bir şekilde arttı ancak her iki taraf da yeni bir cephe açmak istemiyor.
İran, İslam devrimi ideolojisini takip ettiği sürece Hamas’ı, Hizbullah’ı, Irak, Suriye ve Yemen’deki vekillerini desteklemeye devam edecek. Ancak bir çeşit değişim yaklaşıyor: Dini Lider Ayetullah Hamaney 84 yaşında ve rejim, görünürde üzerinde anlaşmaya varılan bir halefi olmadan iktidarın devrine hazırlanıyor. Liberal bir figürün ortaya çıkabileceğini düşünmek hayaldir. Ancak Sovyetler Birliği’nde Mihail Gorbaçov ve Çin’de Deng Xiaoping’de gördüğümüz gibi, yeni otokratik liderler, özellikle ekonominin aksiyon gerektirdiği bir dönemde, yerleşik politikaları altüst edebilir.
Ortadoğu halihazırda daha iyiye doğru değişiyor; bu Hamas’ın tersine çevirmeye çalıştığı bir evrim. İsrail, Körfez’le daha yakın bağları sayesinde bölgenin kabul edilen bir üyesi haline geliyor. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, ilk yıllarında bir dizi hata yaptıktan sonra şimdi Suudi Arabistan’ı dönüştürüyor. Aynı zamanda dünya çapındaki Vahabi camilerinin finansmanını da keserek aşırı dinciliğin itici güçlerinden birini ortadan kaldırdı.
Askeri harekât yoğunlaştıkça, Gazze’deki korkunç insani kriz derinleştikçe ve kendi ülkelerimizdeki yanlış yönlendirilmiş grupların şiddet riskiyle karşı karşıya kaldıkça, Gazze’de istikrarın sağlanması ve kalıcı bir çözüme giden bir yol bulunması şeklindeki uzun vadeli hedeflerimizi aklımızda tutmalıyız.
Israel must know that destroying Hamas is beyond its reach, FT
Yazar: John Sawers, eski M16 direktörü ve Birleşik Krallık BM temsilcisi