Ekonomi
IMF mi Mehmet Şimşek mi?
Ekonomistlere göre, IMF ile çalışmak fon bulmak ve bütçe disiplini sağlamak açısından yeni ekonomi yönetiminden daha fazla istikrar sağlayabilir. Ekonomi…
Ekonomistlere göre, IMF ile çalışmak fon bulmak ve bütçe disiplini sağlamak açısından yeni ekonomi yönetiminden daha fazla istikrar sağlayabilir.
Ekonomi yönetiminin bütçe açığını dolaysız vergilerle kapatma politikası, “yükü halkın sırtına yüklemek” olarak yorumlanırken, uzmanlar bir zamanlar şikayet edilen IMF’nin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yönetiminden daha makul olabileceğini gündeme getiriyorlar.
Ekonomim yazarı Şeref Oğuz, “IMF, ekonomiyi Şimşek’ten daha ucuza fonlar” başlıklı yazısında, IMF ile çalışmanın Türkiye ekonomisi için daha avantajlı olabileceğini belirtti, “Ancak sorun şu ki hükümet, IMF’yi istemez. Zira seçim ekonomisine izin vermez.” diye yazdı. Oğuz’un yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Şimşek; kamuya fon temininde Ortodoks ancak kamu harcamaları heterodoks savurganlığında.
Eğer IMF olsaydı, harcamalar da rasyonele gelecek, gösteriş yatırımları duracak, seçim ekonomisi olmayacak ve Türkiye daha uygun şartlarda dış kaynak temin ederken içeride savurganlık bitecekti.
İKİ SORU İKİ CEVAP
IMF eski IMF mi? Aslında değil… Acı reçete ve kemer sıkma yöntemleriyle, toplumsal dinamikleri hiçe sayan IMF gitmiş, sosyal politikaları da gözeten yeni anlayış gelmiş. Son yıllarda IMF’ye mecbur kalmış ülkeler bu konuda 90’lı yılların acı reçetelerini kullanmıyor, güncel politikalarla restorasyona gidebiliyor.
IMF bizim için ne ifade ediyor? Öncelikle IMF’nin parasından ziyade, duası makbul… Dua dediğim, eğer bir ülke IMF ile çalışıyorsa daha kolay fon bulabiliyor, CDS dediğimiz kredi risk primleri düşüyor, fon akışı artıyor, FDI (doğrudan yabancı sermaye) akışı hızlanıyor. Ayrıca IMF; bütçe disiplini için heterodoks türü çılgınca kamu harcamalarına izin vermiyor, kredileri takip ediyor ve finansal nepotizme göz açtırmıyor.
ÜSTELİK BÜTÇEYİ DENKLER, CARİ AÇIĞI AZALTIR
Daha dün bütçemizde rekor açıkla yüzleştik ve Haziran’daki açığın 220 milyar lirayı bulduğunu gördük. Öyle ki 6 ayda giderler için ayrılan ödeneğin yüzde 53’ünü kullandık, KKM’nin Hazine maliyetine 20,6 milyar lira ekledik. Bu kadarcık mı? Ne gezer… Ek bütçe için 1,1 trilyon lira (1,800 milyar) öngördük, seçim ekonomisini de hesaba katarak CB’ye 1,8 trilyonluk harcama yetkisi tanıdık. Hazine de 2,2 trilyon borçlanabilecek. Mehmet Şimşek yürüyüşüyle bu savurganlığı fonlamanın faturası, kabaca bu… Peki ya IMF ile çalışıyor olsaydık? Öncelikle IMF’nin birincil eylemi; bütçe açığını kapatmaya yönelik tedbirler manzumesi olacaktır. Eşanlı olarak dış açığı makul düzeye indirmeye çalışacak, Körfez’de kapı kapı dolaşmak yerine kurumsal ve ‘IMF disiplininde’ fonlara odaklanacaktı.
Ancak sorun şu ki hükümet, IMF’yi istemez. Zira seçim ekonomisine izin vermez. Oysa İstanbul, Ankara ve İzmir’i geri alabilecek bonkörlükte harcamaya hazırlanıyor hükümet. Kendimize IMF olmanın maliyeti de IMF’ninkinden ağıra gelmiş durumda.
O halde yapılacak olan; seçime dek kendimize IMF olacağız ve Şimşek’in fonlama yöntemiyle kamuyu cebimizden finanse edecek ancak seçim sonrası IMF’nin kapısına dayanacağız. Bekleyip görelim…”