Ekonomi
Erdoğan’ın Körfez ziyaretinin ardındaki sır burada yatıyor
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan beraberindeki kalabalık heyetle Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan Körfez turunu tamamladı. Erdoğan’ın Körfez ziyaretini…
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan beraberindeki kalabalık heyetle Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan Körfez turunu tamamladı.
Erdoğan’ın Körfez ziyaretini soL Haber için yorumlayan gazeteci Musa Özuğurlu, ziyaretin Türkiye ve Körfez sermayesinin beklentilerinin denk geldiği bir dönemde gerçekleştiğine dikkat çekti. Özuğurlu yapılan anlaşmalarda bahsedilen rakamlarınsa gerçekçi olmadığı değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan’ın ziyaret öncesinde “biz neyi satacağımızı iyi biliriz” dediğini anımsatan Özuğurlu’ya göre yapılan anlaşmalarla nelerin satıldığı yakında ortaya çıkacak.
Bu ziyaretle birlikte Türkiye’nin yeni bir aşamaya girdiğini belirten Özuğurlu’nun ziyarete ilişkin saptamaları şöyle:
“Bu ziyaretler kısaca Türkiye’nin içinde bulunduğu iktisadi durum ile özelde gidilen ülkelerin genelde Arap / Ortadoğu coğrafyasının yaşamakta olduğu ve genişlemelerini gerektiren yeni konjonktürün buluşmasının sonucudur.
Yani bir tarafta sıcak paraya sıkışmış bir Türkiye var, diğer tarafta ise gelecek için önüne yeni hedefler koymuş bir Arap dünyası var. Bu anlamda her ikisi de yeni ilişkiler ile kendilerine partner arıyordu bir süredir.
Özellikle Suudi Arabistan ‘2030 Vizyonu’ adı altında petrole olan bağımlılığın azaltılması babında başlattığı yeni projesine öncelikle bölgesel habitat yaratma peşinde.
Bu da Suudi Arabistan’ın eski klasik Amerikan yanlısı politikalarından vazgeçmesini gerektiriyor. Devamında bölge ülkeleri ile yumuşama var. Ortadoğu’da son bir yıldır yaşanan yumuşamanın sebeplerinden biri de budur.
Suudi Arabistan ile birlikte bölgenin diğer ülkelerinin de aynı saik ile (petrole bağımlılığı azaltma, ekonomik faaliyetleri çeşitlendirme) hareket ettiğini görüyoruz. Örneğin Mısır, Kuveyt, Katar ve BAE’nin benzer vizyon projeleri var ve hepsi 2030’lu yılları hedefliyorlar. Bu durumun bölge politikalarına yansıması kaçınılmaz.
‘Sorun şu ki Batı sermayesi de kendi derdine düşmüş durumda’
Türkiye ise Batı eskisi gibi değil. Erdoğan’ın AB hedefini tekrar gündeme getirmesi çok da anlam ifade etmiyor. Batı ile ilişkiler aslında Batı sermayesi ile ilişkilere indirgenmiş durumda. Bu arada sorun yok. Erdoğan Dünya ve Batı sermayesi ile iş birliğini sürdürüyor. Ancak sorun şu ki Batı sermayesi de kendi derdine düşmüş durumda. Avrupa özellikle Ukrayna krizi ile birlikte bir yandan kendi durumunu düzeltmeye çalışıyor diğer yandan yeni partnerler bulmakta güçlük çekiyor.
Böyle bir Batı alış-verişte var ancak kreditör olarak artık işe yaramaz. Kültürel kopuşu da bu faktörlere eklemek lazım.
‘İstanbul bu iş için biçilmiş kaftan’
Böylece Türkiye kendisine yeni coğrafyalar keşfetmek zorunda. En yakından başlamak ise bu hükümet için birkaç açıdan en kolayı, en yararlısı.
Birincisi gidilen ülkeler İslam ülkeleri ve Erdoğan’ın Türkiye’ye biçtiği role uygunlar. AKP burjuvazisi yıllardır zaten Körfez / Malezya zengini gibi yaşıyor. Yaşam tarzları hemen hemen aynı. AKP hükümeti bir yandan Müslüman diğer yandan dünya nimetlerini sonuna kadar kullanan profilin “mutluluğun reçetesi” olduğunu düşünüyor.
Diğer yandan bu ülkeler petrolden elde ettikleri kârlardan harcadıklarının dışında kalan paralarına liman arıyor. Uzun yıllardır trilyon dolarlara ulaşan kendi ulusal varlık fonları ile dünyada gayrimenkuller, futbol kulüpleri, ünlü futbolcular, işletmeler, ünlü markalar gibi alanlara birçok yatırımlar yaptılar. Ancak bu yeterli değil. Onlar sadece petrol dışı geliri hedeflemiyor aynı zamanda coğrafyayı da çeşitlendirmeye çalışıyorlar. Onlar için de hem Batılı hem Doğulu, hem dini hem dünyevi bir coğrafya ideal. Özellikle İstanbul bu iş için biçilmiş kaftan.
‘Türkiye’deki insan unsuru’
Bu arada gerçekleştirmeye çalıştıkları vizyon hamleleri kendi yaşam kalitelerini arttırmak için aynı zamanda. Yani insan unsuru gerektiriyor. Ama bunun için kendilerindeki kalifikasyon yeterli değil ve Türkiye gibi 80 milyonluk bir dev var önlerinde. Türkiye’nin her alandaki birikimi, güzellikleri, doğası çok cazip.
Üstelik Türk lirası tarihinde hiç olmadığı kadar cazip (değer yitirmiş).
Bu durumda iki tarafın beklentilerinin denk geldiği bir dönem yaşıyoruz ve işte Erdoğan’ın ziyaretlerinin ardındaki sır burada yatıyor.
Tekraren: Batı’dan gün geçtikçe uzaklaşan, kendi yorumlarına göre İslami yaşam tarzını hayata geçirmeye çalışan bir AKP ile parasına yeni liman arayan Körfez sermayesinin buluşmasıdır yaşanan.
Bu elbette bugünden yarına büyük miktarlarda nakdin Türkiye’ye akacağı, Arapların da Türkiye’ye akın edeceği anlamına gelmiyor.
‘Türkiye’nin bir Ortadoğu devleti olduğu tescillenecektir’
Ancak bu ziyaret ile birlikte Türkiye yeni bir aşamaya girmiş oluyor. Bu aşamanın sonunda Türkiye’nin bir Ortadoğu devleti olduğu tescillenecektir. Türkiye Batı’nın doğudaki son ülkesi olarak görülürdü eskiden, artık Doğu’nun, Arap/İslam dünyasının en batıdaki ülkesidir.
Bu ziyaretler ile birlikte bu hedef daha açık hale geldi.
‘Karadeniz’de trilyonluk gaz bulundu’ haberlerine benziyor
Hiçbir şey karşılıksız değil. Erdoğan “biz neyi satacağımızı iyi biliriz” derken liste vermedi ancak yakında Türkiye’nin bu her biri ayrı stratejik olan ve dolayısıyla tarafları birbirine bağlayan anlaşmalar ile neleri sattığı ortaya çıkacaktır. Bu ziyaretler ülkenin geleceğinin de imzalandığı anlaşmalara sahne oldu.
Yaklaşık 50 milyar dolarlık anlaşmalardan bahsediliyor. Bu tamamen gerçek dışı. 8-10 milyar dolarlık bir hacim makul ama bu gibi haberler “Karadeniz’de trilyonluk gaz bulundu” haberlerine benziyor.
‘Olta son kez sallandı’
Bu ziyaretler ve yapılan anlaşmaların bir özelliği daha var: Olta son kez sallandı. Eğer büyük balık yakalanabilirse ne ala, değilse içinde bulunduğumuz koşulların sürdürülemez olduğunu hükümet de çok iyi biliyor. Bu nedenle bu ziyaretlerden elleri boş dönmemek için yani beklenen nakdin, “yatırımların” karşılığında ne vaat edildi acaba?”