Ekonomi
Ali Bilge yazdı: ORTA VADELİ PROGRAM VELVELESİ
Orta vadeli program nedir? Derde deva mıdır? Ekonomi yönetimi ve Cumhurbaşkanı, Körfez ülkelerini birkaç kez tavaf ettiler. Öncelikle bu…
Orta vadeli program nedir? Derde deva mıdır?
Ekonomi yönetimi ve Cumhurbaşkanı, Körfez ülkelerini birkaç kez tavaf ettiler. Öncelikle bu ülkelerden döviz/ kaynak bulmaya çalışılıyor.
Körfez ülkeleri arayışından önce Rusya’ya olan döviz borçlarımızı erteledik, Rusya’dan medet umuyoruz, doğalgaz ve petrol borçlarımızı ertelemesini istiyoruz.
Son olarak dış borçlarımızın çok fazla olduğu ve sürekli borç talep ettiğimiz batılı bankalarla görüşmeler yapılıyor, bir araya geliniyor.
Küresel finansal sisteme göbekten bağlı bir ülke.
Türkiye 1990’lı yılında sermaye hareketlerini serbest bıraktığından beri, Batılı bankalar ve piyasalarla sürekli bir ilişki halindedir. Hem devlet hazinesi, hem kamu ve özel bankalar, hem de özel şirketler ve holdingler, Batılı banka ve fonlardan, Batı piyasalarından borçlanmaktadır. Türkiye, 30 seneyi aşkın bir süredir küresel finansal sisteme göbekten bağlı bir ülke.
Bu piyasalardan doğrudan yatırımların finansmanı için alınan borçlar olabildiği gibi, çoğunluğunu, sıcak para olarak tabir edilen, Türkiye’deki finansal varlıklar için gelen finansal yatırımlar oluşturuyor.
Döviz borcu krize dönüşüyor..
Türkiye’nin ciddi bir döviz borcu bulunuyor, Nisan sonu itibarıyla 300 milyar doları geçmiş kamunun net döviz yükümlülükleri, milli gelirinin 30%’undan büyük bir kamu döviz açığınız söz konusu. Türkiye’nin net döviz pozisyonuna baktığımızda ise, yani döviz varlıklarını düştüğümüzde , net döviz açığımız, 188 milyar dolar. Böyle bir döviz açığı olunca da Körfez’e , Rusya’ya ve Batılı bankalara /piyasalara koşmak durumunda kalıyorsunuz.
Cumhurbaşkanının isteği doğrultusunda, Türkiye’nin Batı piyasalarıyla uzun yıllardır var olan bu bağın iplerinin çoğu son yıllarda düğümlendi. Ancak küresel finansal sisteme bağlı, gelişmekte olan kapitalist bir ülkeyseniz, bu sisteme uygun hareket etmek zorundasınız. İpleri kopardığınız zaman, sisteme aykırı iş yaptığınızda ciddi problemler çıkıyor.
Batılı bankaların haleti ruhiyesi nasıl?
Ekonomi yönetiminin bir araya geldiği Batılı bankalar; öncelikle Türkiye’nin piyasalarının açık olup olmadığına, faiz enstrümanının nasıl kullanıldığına ve oranına bakıyorlar. Borç verecekleri ülkenin, küresel finansal sistemle olan ilişkisini gözden geçiriyorlar. Batılı bankaların, Türkiye’ye giriş/yatırım yapmaları için hali hazırda açık olan tek bir piyasa var, o’da borsa..!
2018 yılında bu yana, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi olarak adlandırılan ‘otokrasiye’ tam teşekküllü olarak geçtiğimizden itibaren, yabancı yatırımcıların Türkiye’ ye girebileceği piyasalar üzerine, kambiyo kısıtları/kontrolleri olmaya başladı, döviz piyasası kontrol altına alındı.
Yabancıların önemli gördüğü ve alışveriş yapabildikleri ‘swap piyasası’ olarak adlandırılan piyasa, neredeyse 5 yıldır kapalı. Yabancı bankaların Türk bankalarıyla döviz ilişkisi sürdürdüğü, ‘emanet paraların piyasası’ dediğimiz, ‘swap piyasası’ kapalı durumda. Türkiye ekonomisini biraz olsun rahatlatacak yabancı para cinsinden yatırımları çekebilecek alanların çoğu tıkalı, bu mekanizmalar çalışmıyor.
CHS ile birlikte piyasalarda da, otokrasi hakim oldu, memlekette otokrata göre işleyen bir ‘piyasa sistemi’ bulunuyor. Bunların sonucunda eksi döviz rezervleri ile yaşamaya çalışıyoruz!
Mehmet Şimşek ve diğerlerinin ‘rasyonel politikalar’ dediği, kıvrana kıvrana anlatmaya çalıştıkları, aslında bu piyasaların açılmasının ve faizin doğru belirlenmesinin yollarını bulmak.. !
Yabancıların beklentileri de, giriş yapabilecekleri piyasaların eskiden olduğu gibi açık olması, faiz enstrümanının doğru dürüst kullanılması, negatif faiz olmaması.. Körfez ülkelerinin yatırım yapması içinde bunlar önemli.
Geri dönmek çok zor. Racona uygun olmak ama nasıl?
Türkiye 1990 öncesinde değil, olmayan piyasaların kurulduğu döneme de, ülkenin aşırı borçlanarak, bir ileri, iki geri büyümesine de tanığız, bu sisteme bir kere girdin mi , üstelikte devasa borçlara ulaştın mı , geri dönmek pek mümkün değil.. Rejiminiz ister demokrasi, ister otokrasi olsun, racona uygun olmaya mecbur kalıyorsunuz.
Temel sorun küresel finansal sisteminin, ‘oyun düzeninin‘ değişmesi ama oyun kurucular yanaşmıyor. Hem iklim krizini, hem de finansal krizleri engellemek için yeni düzen gerekli.. Aşırı döviz borçları olan, sürekli döviz açığı veren ve aldığı borçları betona yatıran ülkelerin yeni düzen oluşturmaları da mümkün olmuyor..
Sonuçta yabancı bankalar; “bu piyasaları doğru dürüst çalışır hale getirin, çalışır hale gelmezse, bizden eskisi gibi yüksek hacimli portföy yatırımları beklemeyin” diyorlar. Piyasaların, kurallarına göre çalışması isteniyor, sarayın kurallarına göre değil.!
Ayrıca, son yıllarda yaşanan faiz faciamızı /hikayemizi sadece biz değil , dünya alem biliyor. Erdoğan’ın , ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ , düsturu ile oluşan devasa enkaz da ortada..
Kıvranarak rasyonel politika anlatmak..
Mehmet Şimşek ve diğerlerinin enkazı biraz olsun kaldırmak için ‘rasyonel politikalar’ dediği, kıvrana kıvrana anlatmaya çalıştıkları, aslında bu piyasaların açılmasının ve faizin doğru belirlenmesinin yollarını bulmak . Yabancıların beklentilerini bir şekilde karşılamak.
Erdoğan’ı ikna etmekle mükellef , ‘rasyonel politikalara’ geçmek istediğini söyleyen ekonomi yönetimi aktörleri, 3 aydır bu doğrultuda konuşmalar yapıyor ve tweetler atıyorlar. Ancak derli toplu bir program henüz ortada yok.
Uluslararası sermayenin beklentisi; Türkiye’nin küresel sermaye hareketlerine bağlı bir ekonomi olması nedeniyle düzgün bir istikrar programı uygulaması doğrultusunda. Racona uygun, TL ve döviz, maliye, para ve borçlanma politikalarını ortaya koyan bir program bekliyorlar. Yabancıların isteği Türkiye’nin bunu IMF ile yapması..
Sarayın kısıtları nasıl aşılacak?
AKP‘nin iktidara geldiği yıllarda AB’ye üyelik meselesi çok ciddi bir şekilde tarafların gündemindeydi. AB ülkelerinin hiçbir dönemde görülemediği kadar doğrudan sermaye yatırımları oluyordu.
AB normlarına ulaşmak için yapısal reformlar da gündemdeydi. Bütçeyi kontrol altına alacak bazı projeksiyonlar, yeni modellemeler vücuda geliyordu. Bu reformların içinde kamu mali reformu önemliydi. Hem önümüzü görelim, hem de gerçekleşmeleri doğru izleyelim düşüncesiyle, orta vadeli ekonomik ve mali programlar üretilmeye başlandı. Bu programların açıklanması bir takvime bağlı, yeni orta vadeli programın tarihi de yaklaştı.
Ancak, bu programların geçmişine ve hedeflerine bakıldığında , hedeflerin çok büyük çoğunluğuna ulaşılamamış olduğu görülüyor. Çünkü, ülkenin siyasal rejiminin başındaki kişinin tercihlerine göre faizler belirlendiği gibi, orta vadeli programların hedefleri de aynı şekilde belirleniyor, istenildiği zaman hedefler değiştiriliyor , yeniden işleniyor , yıllardır hep böyle olageldi.
Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek, yabancı bankaları da tatmin edecek bir şekilde meseleyi kotarmaya çalışıyorlar. Çünkü kısıtları var, otokratın faizde koyduğu kısıtları nasıl aşabiliriz? ‘Kısıtlar içinde rasyonaliteyi nasıl sağlayabiliriz?’ diye çabalıyorlar! Bu nedenle de yapılan açıklamalar bir bütünlük arz etmiyor. Bütünlüklü görülebilecek bir program sunma fırsatı var , o’ da orta vadeli program.. Dikkatinizi çekerim : bütünlüğü olacak demiyorum, ‘görülebilecek’ diyorum.. Aldığı kadar un misali..
OVP’den istikrar programı olur mu?
2 temel soruya yanıt vermek, sarayın kısıtlarını aşmak gerekiyor. Birinci soru ve kısıt; negatif faiz politikası aşılacak mı? Ve nasıl aşılacak?
İkinci soru ve kısıt; önümüzde yerel seçimler var, saray ne şekilde olursa olsun , vasat bir şekilde de olsa, büyümeden fedakarlık etmek istemiyor.. Tüm seçimlerde olduğu gibi Cumhurbaşkanı , büyüme hızının ne şekilde olursa olsun arttırılmasını talep ediyor.
Peki ekonomiyi bu şekilde yerel seçimlere kadar nasıl götüreceksiniz? Götürebilecek misiniz?
OVP’nin bu kısıtlar içinde ayarlanması çok zor, hem sarayı, hem de yabancıları ikna ve tatmin etmek çok zor…
Peki yüksek maliyetli KKM ortada dururken, şapkadan örtük piyasalar ve örtük faizler çıkarılarak, yerel seçimler aşılabilir mi?
Özelleştirme İdaresi yabancılara başta deniz kıyıları olmak üzere 4 ülke büyüklüğünde, (33000 km karelik) bir arazi satışını ilan etti. Belçika’dan büyük bir alana tekabül ediyormuş. Bu ilan bile, döviz bulmak için ne hale düştüğümüzü gösteriyor. 33 bin kilometre karelik devasa bir araziyi satışa sunulacak kadar döviz kıtlığı içindeyiz…
‘Nereden, nasıl bulacaksak döviz bulalım, tüm bunlarla yerel seçimleri atlatalım’ derdindeler.. Sonrasında seçimsiz 4,5 yıl onları bekliyor.. Peki 2028’ de seçim olur mu? Başka bir yazı konusu..
Ali Bilge
İktisatçı / Gazeteci
17-08-2023