Dünya Ekonomisi
FT/Martin Wolf: Gelişen Ülkeler dibe vurdu
İnsanların evdeki sorunlara odaklanması doğaldır. Ancak daha geniş bir bakış açısına sahip olmak da önemlidir. Art arda gelen şoklar -salgın,…
İnsanların evdeki sorunlara odaklanması doğaldır. Ancak daha geniş bir bakış açısına sahip olmak da önemlidir. Art arda gelen şoklar -salgın, arz kısıtlamaları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, yükselen enflasyon ve sıkılaşan parasal ve finansal koşullar- dünya ekonomisinin geniş bölümlerini olumsuz etkiledi. Ülkelerin en zayıfları ve içlerindeki en savunmasız insanlar yaşamsal tehdit altında. Tüm bu şokların ekonomik kalkınma, yoksulluğun azaltılması girişimi ve hatta yoksul ülkelerdeki siyasi istikrar üzerinde korkunç sonuçları oldu (ve olacak).
Dünya Bankası’nın son Küresel Ekonomik Beklentiler raporunda açıkça ortaya çıkan bu zorluklar göz ardı edilmemelidir. Yeni DB başkanı Ajay Banga’nın işi çok zor olacak.
Dünya ticaretindeki uzun vadeli yavaşlama, artan korumacılık, borç birikimi ve kötüleşen iklim kriziyle iyice ağırlaşan bu şokların sonuçlarına ilişkin DB’nın tarifi içler acısı. Haklı olarak “polikriz” (çoklu kriz) olarak adlandırılabilecek trend, “yükselmekte olan ve gelişmekte olan ülkelerde kalkınmada kalıcı bir gerilemeye neden olmuştur ve bu gerileme öngörülebilir gelecekte de devam edecektir. 2024’ün sonunda, bu ekonomilerdeki ekonomik aktivitenin pandemi arifesinde öngörülen seviyelerin yaklaşık yüzde 5 altında olması bekleniyor.”
Daha da kötüsü, en fakir ülkelerin üçte birinden fazlasında kişi başına düşen gelir 2024’te 2019 seviyelerinin altında olacak. Bugünün felaketleri geleceğe yayılacak ve bu gezegen bir nesli kaybetmek üzere.
Uzun zamandır olduğu gibi, Doğu Asya ve Güney Asya’nın nispeten iyi performans göstermesi bekleniyor. Ancak başta Latin Amerika ve Sahra-altı Afrika olmak üzere başka yerlerdeki performansın zayıf olacağı tahmin ediliyor. Ancak Asya’nın performansının bile daha uzun vadeli bir perspektife oturtulması gerekiyor. Rapor, Çin olmadan, yükselen ve gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen gelirin, son on yılın ortasından bu yana yüksek gelirli ülkelere göre durgunlaştığını gösteriyor. Düşük gelirli ülkelerde kişi başına düşen nispi gelir daha da uzun süre sabit kaldı. Özetle, 21ci Yüzyılın başında bizi umutlandıran küresel eşitsizlikteki daralma durmuş görünüyor.
Göreli milli gelirlerdeki bu uzun vadeli durgunluğun nedenleri çok sayıda ve karmaşıktır. Nedenler, küresel koşulların bozulması yanı iç politikada da yatıyor. Ancak faktörlerden biri artan korumacılık ve dünya ticaretinin büyümesindeki yavaşlama olmalı. Dünya ticaret hacmi 1970 ile 2008 arasında yılda ortalama yüzde 5,8 oranında büyürken, gayri safi yurt içi hasıla büyümesi ortalama yüzde 3,3 oldu: ticaret, büyümenin motoruydu. 2011 ile 2023 arasında, dünya ticaretinin ortalama büyümesi yalnızca yüzde 3,4 olurken, küresel GSYİH’nın büyümesi yüzde 2,7’ye düştü.
Bu küreselleşmeden uzaklaşma değil. Ama bu kesinlikle bazılarının artık “yavaş globalleşme” (Slowbalization) dediği şey.
Ancak bugün, en göz korkutucu zorlukların çoğu finansaldır. Özellikle düşük gelirli ülkelerin uzun vadeli borç birikimi, yüksek faiz oranları ve çalkantılı kredi piyasaları ile etkileşime girip ciddi borç sıkıntıları yaratmaya aday. Her zamanki gibi, bu koşullar sadece daha yüksek faiz maliyeti değil aynı zamanda kıtlaşan arzı da içeriyor: kredi bir kez daha aslanın ağzında.
Bu nedenle rapor, yükselen ve gelişmekte olan her dört ekonomiden birinin artık fiilen uluslararası tahvil piyasalarına erişimini kaybettiğine dikkat çekiyor.
Sıkılaştırıcı kredi koşullarının etkisine ilişkin sunulan kanıtlar hem çarpıcı hem de rahatsız edici. Şubat 2022’den bu yana, C kredi notlu borçlular için borçlanma maliyeti olağanüstü bir yüzde 14,4 arttı. Sonuç olarak, bu ülkeler için 2023 büyüme tahmini bir yıl önceki yüzde 3,2’den şimdi sadece yüzde 0,9’a düştü.
En yoksul ülkeler üzerindeki borç baskıları yeni bir olgu değil. Düşük gelirli ülkelerde bütçe gelirleri içinde kamu borcu hizmeti için yapılan net faiz ödemeleri, salgından bu yana yalnızca önemli ölçüde artmakla kalmadı, aynı zamanda tüm yükselen piyasa ve gelişmekte olan ülke ortalamasının üzerinde kaldı. Ciddi bir borç yeniden yapılandırması gerekiyor. Alacak feragatinin çoğu öyle ya da böyle Çin’den gelmek zorunda kalacak. Bugün, dikkat çekici bir şekilde, düşük gelirli ülkelerin Paris Kulübü’nün yüksek gelirli üyelerine olan borcu, başta Çin olmak üzere Paris Kulübü dışındaki ülkelere olan borcun yarısından daha azına indi.
Finansman ve borç konusundaki durum vahim. Acil ve köklü bir değişiklik olmaksızın aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılmasına imkan yoktur. Aynı şey, iklim değişikliğinin etkilerinin hafifletilmesi ve yeşil ekonomiye dönüş için gerekli yatırımlar yapılacaksa da geçerlidir. Kredi notu düşük olan yoksul ülkelerin sorunlarının özel sektör tarafından tek başına çözülmesi de düşünülemez. Acil, etkili ve cömert eylem için zaman bitiyor.
Kaynak: Developing countries have hit the financial rocks