Dünya Ekonomisi
Ali Bilge yazdı: ÇİN ENDİŞESİ..
BİRGÜN gazetesinin kuruluşundan itibaren bir süre yazı yazdım. Aşağıdaki yazı 21 Haziran 2004’de yayımlanmış. 19 yıl önce yaptığım tespitlerin doğru…
BİRGÜN gazetesinin kuruluşundan itibaren bir süre yazı yazdım. Aşağıdaki yazı 21 Haziran 2004’de yayımlanmış. 19 yıl önce yaptığım tespitlerin doğru çıkmasına bir an sevindim ama aslında ciddi endişelenmek gerekiyor. Dünyanın 2. Büyük ekonomisinin durgunluğa girmesi, tüm dünyayı elbette Türkiye’yi de zora sokacaktır. Zaten bitik bir durumdayız..!
ÇİN ENDİŞESİ..
Bugünlerde pek çok kişi Çin üzerine değerlendirmelerde bulunuyor. Kimileri Çin mucizesinden, kimileri ise ejderhanın yakında iflas edeceğinden söz ediyor. Çin ekonomisinin, son yıllarda artan oranlarda büyümesi etrafında yapılan değerlendirmeler, efsane bir Çin modeli üzerine tartışmaları yoğunlaştırıyor. Çin, iki rakamlı büyüme rakamlarına ulaşan dev bir ekonomi. Yıllardır durgunluk içinde kıvranan Japonya dahil Asya ülkeleri, Çin büyümesinden nasipleniyorlar ve yeniden büyüme potasına oturma sinyalleri veriyorlar. Japonya’nın ilk çeyrekte beklentilerin üzerinde büyüdüğünü de belirtelim. Uzun yıllar boyunca yüz milyonlarca insanın yoksullukla boğuştuğu Çin’in dirilişi, son 10 yılın 4 önemli olayından biri olarak sayılıyor.
BÜYÜMEYE DEVAM EDEBİLİR Mİ?
Peki; Çin ekonomisi bu yüksek büyüme eğilimini sürdürebilir mi? Çin ekonomisi ne ölçüde sağlıklıdır? Çin’in ekonomik bir güç olduğu ve muhteşem bir atak yaptığı bir gerçek, ancak bu gelişme, içinde kriz ihtimallerini de barındırıyor mu? Sorulara yanıt vermeye ve Çin ekonomisinde oluşan olumsuz hususları saptamaya çalışalım.
Çin’de verilen banka kredilerin yarısına yakını geri dönmüyor. Kar etmeyen devlet kuruluşlarına kullandırılan ve geri dönüş oranı düşük krediler, banka sektörü içinde canlı bomba olmaya devam ediyor. Olumsuz gelişmelere karşın kredilerde hızlı bir artış yaşanıyor. Borç sorunu büyümeye devam ediyor. En büyük dört bankanın gerçekte iflas ettiği iddia ediliyor. Kriz risklerinin yüksek olduğu Çin’in büyümesini sürdürebilmesi için iyi bir şekilde düzenlenmiş finansal sisteme sahip olması gerektiği ileri sürülüyor.
Çin geçen yıl, GSYİH’ sının %40’nı yatırımlara ayırdı. Bu kaynakların tamamının sağlam ve karlı alanlara yatırılmadığı, aksi halde daha fazla büyüme olması gerektiği ifade ediliyor.
Çin, dünya petrolünün % 7’sini, demirin % 30’unu ve tüm çelik ürünlerinin % 27’sini kullanıyor. Bu durum kimi mallarda fiyatların yükselmesine neden oluyor. Petrol fiyatlarında yaşanan son artışta, Çin faktörünün ihmal edilmeyecek bir ağırlığı olduğunu gördük.
IMF, ÇİN’E NE YAPABİLİR?
1.3 milyar insanın yaşadığı Çin’de, muhtemel bir krizin, küresel boyutta etkilerinin olacağı aşikar. Dünya çapında, hem mal, hem de mali piyasaları etkileyebilecek bir buhrana yol açması beklenebilir. Çin’in ayak sürümesi, Çin’de üretim yapan ve Çin’e mal satan yabancı şirketleri sıkıntıya sokabilir.
Çin’in para birimini ABD doları karşısında sabitlemiş olduğunu ve geçen 15 yıl içinde yaşanan krizlerin ardında, sabit kur rejimleri olduğu iddiasını da, derkenar etmeliyiz. Katı sermaye kontrollerinin olduğu Çin’de, tasarrufların dış kanallar bulamaması nedeniyle tehlike yokmuş gibi gözükse de, büyüme ve ticaret kontrol edilemediği müddetçe, tehlike artmaya devam edebilir. Dolayısıyla çok geç olmadan ekonomiyi yavaşlatmaya çalışıyorlar, ancak ekonomiyi soğutma tecrübeleri ve başarıları da pek yok.
Çin, çıkış bulamaz ve derin bir bunalım yaşarsa neler yapılabilir? IMF el uzatabilir mi? IMF’nin, ‘çare zafiyetlerini ve yanlışlıklarını’ bir kenara koyalım, IMF’nin Çin’i kurtaracak kadar parası yok. IMF’nin, 150 milyar dolarlık bir kaynağa sahip olduğunu, bu paranın büyük bölümünün Brezilya, Türkiye ve Arjantin’e bağlı olduğunu hesaba kattığımızda, ’Tanrı Çin’i korusun’ demekten başka çare kalmıyor. Çin’in başarısızlığı halinde kopacak gürültünün çok şiddetli olacağı anlaşılıyor. Bu hafta nazarı dikkatinizi Çin’e çekmeye çalıştım. İyi haftalar efendim.
Ali Bilge’nin Facebook sayfasından