Borsa
SABAH Raporu: Hayal kırıklığı = Beklentiler / Gerçekler
Bülten yazmak kadar bültene başlık belirlemek de zor. Hele bir de neredeyse 2 sene sonra ilk defa faiz artıracak TCMB…
Bülten yazmak kadar bültene başlık belirlemek de zor. Hele bir de neredeyse 2 sene sonra ilk defa faiz artıracak TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına denk geldiyseniz vay hâlinize… İlk önce başlık olarak aklıma “Yapılana kadar imkânsız görünür: Devir kendini #TCMB” yazmak geldi. Kendimi yeni ekonomi takımının ateşli bir taraftarı gibi gördüm. Sonra aklıma siyasi iradenin faiz hassasiyeti geldi, sonra da faiz artacak tamam da ya o kadar da artırmazsa ne olacak diye düşününce farklı bir başlık buldum. Şimdi gelin bu önemli güne bir kez daha TCMB diyerek başlayalım.
TCMB’nin faizi hangi seviyeye yükseltebileceği ile ilgili son günlerde pek çok soru alsak da, aslında bu sorunun cevabını şimdi bilmediğimiz gibi yıllardır da bulamadığımızı itiraf etmeliyim. Rezerv paraya sahip ekonomik olarak göreceli ‘büyük’ ülkelerde, ekonomiye yön gösterecek olan faizin ne olacağının sinyali önceden kamuoyunun bilgisine verildiği, diğer bir deyişle piyasaların buna hazırlandığı, gerçekleşmenin ise sürpriz yaratmadığını pek âlâ biliyoruz. Türkiye cephesinde ise faiz konusu malûmuz olduğu üzere başka ve derin bir mevzuu!
TCMB’nin faiz setinde 4 değişik faiz oranı bulunuyor. Bunların arasında manşet olarak ön plana çıkan faiz, politika faizi, yani 1 hafta vadeli repo ihale faizi. Onun da oranı %8,5. Politika faizi 2021 yılının Ağustos ayında %19 seviyesinde idi. Sonrasında olanlar malûm. Bunun dışında politika faizinin 150 baz puan altında faiz koridorunun alt bandı yani borç alma faiz oranı (%7), politika faizinin 150 baz puan üzerinde ise faiz koridorunun üst bandı yani borç verme faizi oranı (%10) bulunuyor. Bunların da en tepesinde, tüm haşmetiyle Geç Likidite Penceresi (GLP) (hesabını kitabını iyi yapamayan ve son dakika TCMB’den borçlanmak durumunda kalan bankalar uygulanan) namî diğer ceza faizi var ki onun da oranı %13.
Her ne kadar TCMB’nin nasıl bir karar alacağını bilemesek de, şu an %8,5 olan politika faizinin ‘kademeli’ bir şekilde %20 seviyesine yükseltileceği, esas ‘sıkılaştırmanın’ (bakın burası önemli) ise koridorun üst bandı üzerinden yapılacağını düşünüyoruz. Bu minvalde, faiz koridorunun üst bandı ve GLP faiz oranlarının politika faizinin çok üzerinde belirlemesini bekliyoruz. Cümlenin ilk kısmı tamamen varsayım olsa da, ikinci kısmı için sezilerim oldukça kuvvetli. Keza bu yönde bir politika tercihi, 2011 – 2014 yılları arasından da kullanmıştı. Son verilere göre, TCMB’nin bankalara verdiği paranın ağırlıklı ortalama maliyeti (AOFM) %8,50 seviyelerinde. TCMB’nin ekonomiyi soğutmak adına bu oranı da (AOFM) sert bir şekilde yukarı itmesi, beraberinde kredi kartı faiz oranından tutun, kredili mevduat faizlerine kadar pek çok krediye mahsus faizinin de yukarı gelmesine neden olacaktır. Piyasanın reaksiyonunu, politika faizi kadar diğer faiz oranlarının da ne olacağına paralel olacaktır!
Piyasa fiyatlaması da bize bu noktada önemli ipuçları sunuyor. Kabaca 1 ay önce %8’li seviyelere kadar gerileyen 10 yıllık gösterge Türkiye devlet tahvilinin bileşik faizi neredeyse iki kat artarak %16-17 seviyelerine geldi. Öte yandan, piyasada ‘iş gören’ faizilerin de yine son veriler ile %40 seviyesinde olduğunu düşünürsek (3 aya kadar mevduat faizi %39,42 ; kredi faizi ise 40,02 seviyesinde), TCMB’nin de faizi %40 seviyesine yükseltmesi gerektiğini düşünebiliriz. Böyle bir durum, TL’nin ‘kükremesine’ neden olarak hızla cazibesini de artıracaktır. Lâkin, her ilacın şifa etkisi kadar yan etkisinin de ortaya çıkacağını unutmamak gerekiyor. Şifa etkisi, yerli yatırımcının DTH miktarının hızla azalmasına, TL tasarrufların hızla artmasına (dolarizasyon eğilimi azalacak), yabancı yatırımcı ülkeye sıca sıcak para sokmasına, talebin keskin bir şekilde düşmesine (kredi faizleri daha da yukarıya gelecek) böylelikle enflasyonist dönemde ucuz para ile fiziki taşınmazlara olan ilgili (ev, araba, arsa) dönemi bitecek, yabancı indinde Türkiye’nin risk primi de (CDS primi) hızla düşecektir.
Güzel güzel sıralıyoruz da, TL’nin bu kadar hızlı değer kazanmasını isteyen var mı, hiç düşündünüz mü? İhracatçının uzun bir süredir baskı altında olan kur nedeniye rekabet gücünü kaybettiği, ülkenin adeta ara mal çöplüğüne döndüğü, üretmek yerine dışarıdan almanın çok daha mantıklı olduğunu, yılın ilk 5 ayında 56,1 milyar dış ticaret açığı vererek Türkiye’nin açık rekoru kırdığını, güçlü TL’nin daha büyük bir açık demek olduğunu bunun da karşılığının döviz talebi olduğunu bir kez daha düşünün. TCMB’nin de döviz rezervlerinin ne kadar kırılgan olduğu düşünülürse, TL’ye talep olması durumunda, bozulacak olan dövizi de hızla TCMB tarafından satın alınacağını düşünüyoruz. Daha da basit bir yaklaşımla, TL’nin değer kazanmasını (USDTRY kurunun gerilemesini) saman alevine benzetiyoruz ve mevcut denklemde kurun aşağıya geleceğine pek de imkân tanımıyoruz! Yeni dönemin ekonomik paradigması: daha yüksek kur, daha yüksek faiz, soğuyan ekonomi!
Bunları alt alta üst üste koyunca, TCMB’nin bugün çok da fazla kükremesine gerek olmadığını düşünüyoruz. Ölçülü miktarda faiz artırımı (mesela %15-17 seviyesi) beraberinde güçlü bir ‘politika metni’ ve enflasyon devam ettikçe ‘gereken yapılacaktır’ tarzında ortodox politikalara geri dönüş sinyali, şeffaflık, öngörülebilirlik ve en son tahlilde olmazsa olmaz yapısal reformlara da hükümetin eğilmeye başlanması, kanımca en optimal sonuç olacaktır. TCMB’nin bankacılık sektörüne uyguladığı sıkı kural ve kısıtlamaları gevşetip gevşetmeyeceği de en az faiz kararı kadar merakla bekleniyor keza regülasyonlar sektörün verimli bir şekilde çalışmasını da engelliyor. Son bir dipnot daha düşelim, Mart 2024’de yapılacak ara seçimler ufukta görünürken, sıcak olan ekonominin bir an önce buz kesmeden soğuması bir tercihten ziyade gereklilik olarak duruyor. Unutmamak gerekiyor ki sadece faiz artışı ile tüm sorunlar çözülebilseydi, durmaksızın faiz artıran Arjantin şimdiye kadar enflasyonun “belini bükerdi.”
TCMB’nin faiz adımı öncesinde, dün gözler FED Başkanı Powell’ın iki günlük Meclis hitabına ya da savunması çevrildi. Her ne kadar bu ay sonuçlanan olağan FOMC toplantısında faiz oranını neredeyse 1,5 yıl ardından sabit bırak FED bundan sonrası için 2 kez daha 25 baz puan faiz artışı öngörerek piyasalara sürpriz bir sinyal verse de, dün Powell’ın konuşması da farklı bir ton içermedi. Yılda iki kez düzenlenen ve para politikasının geleceğine ilişkin ipuçları sunan Meclis konuşmasında, Powell yine şahin bir üslup kullanarak enflasyonla mücadele etmek adına faizlerin yüksek düzeyde tutulması gerektiğini hatta gerekirse daha da artırılması noktasında komite içerisinde görüş birliği sağlandığını vurguladı.
Powell’ın yeni bir şey söylememesine paralel, piyasa yansıması da olumsuz olmadı. Daha da doğrusu artık piyasa FED’in faiz ile işinin tamamen bittiğine, sadece FED’in tonu yüksek tutmaya çalıştığın anladı ki piyasa fiyatlaması da bunu açık bir şekilde gösteriyor. Açıklama ardından doların piyasa kuru olan DXY 102 seviyesine geriledi. Daha da aşağıda 100,8 seviyesine teknik mânâda dikkat etmekte fayda görüyoruz. Bu bağlamda, EURUSD paritesi de 1,10 seviyesine gelerek son 6 haftanın zirvesine yükseldi. ABD tahvil faizleri hafif de olsa kafayı yukarıya kaldırınca, faiz getirisi olmayan altının ons fiyatı bundan olumsuz etkilenerek 1,930 dolar seviyesine geriledi. Bitcoin son günlerde olumlu rüzgârları da arkasına alarak 30bin dolar seviyesini geçti. Geçen hafta dünyanın en büyük varlık yönetim firması BlackRock spot Bitcoin ETF ürünü ihracı için SEC’e başvuruda bulunması da direnişin parası ateşledi. Teknik mânâda aylık kapanışın 30bin dolar seviyesi üzerinde olması yukarı yönlü isteğin devam etmesine neden olacaktır.
Amerikan hisse senetleri, FED Başkanı Powell’ın Kongre’deki ifadesi, merkez bankasının enflasyonu kontrol altına alma hedefini güçlendirdiği ve muhtemel faiz artışlarının olasılığına işaret ettiği için geceyi düşüşle kapandı. Yükselişte başı çeken teknoloji hisselerinin işlem gördüğü Nasdaq endeksi düşüşte de önde koştu ve %1,2 geriledi. Yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında da Powell’ın açıklamaları sonrasında hafif de olsa satıcılı bir havanın hâkim olduğunu görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası yatay bir seyir izlerken, Hong Kong borsası Hang Seng %2 geriledi.
Bizim cenahta ise TCMB’nin faiz kararı öncesinde dün BİST100 endeksi günü %1,2 oranında kayıpla tamamlarken, USDTRY kuru 23,55-23,60 banında kontrollü bir şekilde işlem görüyor. Yaz sezonu nedeniyle turizm dövizleri diğer taraftan ise kısmen de olsa kâr satışlarına yönelen yurtiçi yerleşiklerin de yardımı ile Çarşı’da da kuru gevşiyor.
Bugün İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) da olağan faiz toplantısı büyük bir merakla takip ediliyor. BoE’nin faizi 25 baz puan artırmasına %51 ; 50 baz puan artırmasına ise %49 ihtimal tanınıyor. Enflasyon, BoE hedefinin dört katının üzerinde seyretmeye devam ederken, BoE’nin bugün faiz oranlarını 15 yılın en yüksek seviyesine çıkarması (%4,75) beklentisinin yanı sıra ilerleyen toplantılara da en 100 baz puan daha faiz artırımı sığdırarak politika faizini %5,75 – 6,00 seviyesine taşıyacağına dair beklentiler artmış durumda. GBPUSD paritesi 1,28 seviyesinin altında hazır beklerken, faizin yönünü yukarıya çevirmiş olmasına paralel iki yıllık İngiliz devlet tahvili getirileri de %5,1 ile son 15 yılın zirvesinde salınıyor.
Kıbrıs İktisat Bankası sabah bülteninden alıntıdır