Veysi Dündar: EKONOMİNİN GRİZU PATLAMASI
2 Ocak 2022YALAN EKONOMİSİNİN PATLAYAN GRİZU GAZI
AKP’nin enflasyonsuz zam taktiği daha ne kadar devam edecek bilmiyoruz. Erdoğan artık kartlarını açıp oynuyor. Kendisine bugüne dek oy vermeyen seçmenin bundan sonra da hiç bir zaman oy vermeyeceğinden en ufak bir kuşkusu yok.
AKP’li seçmen Dilipak gibi İhvan hayallerinden vazgeçmemiş aklı beş karış havada bir siyasal İslamcı değilse, ya çok zengin bir yandaş (işadamı, gazeteci, bürokrat, siyasetçi vs) yada ülkenin en fakiri olmak zorunda.
AKP seçmenine dair bir saha araştırmasında bu profilden farklı bir netice çıkmayacağına dair her bahse imzamı atarım.
AKP/Erdoğan siyasal meşruiyetsiz ülke yönetmenin zorlukları için ekonominin tüm vidalarını gevşetmeye mecbur kaldı.
Ekonomi arabasının ne şanzımanı, ne direksiyonu, ne vites kutusu, ne de kaportası sağlam durumda.
Tabi en çok frene ihtiyaç var ama teli çoktan koptu. Bayır aşağı saldım çayıra gidiş o gidiş.
Aslında Türk halkına haksızlık etmemek gerek…
7 Haziran seçimlerinde bu halkın kahir ekseriyeti başına geleceği anlamış ve Erdoğan’a “seni başkan yaptırmayacağız” demişti. Tam 10 milyon oy farkı ile kaybettiği seçimi geri almak, undo etmek için 2015 yazını yaşattı bize Erdoğan.
Erdoğan “400’ü verin bu iş sulh ile çözülsün” derken, boşa konuşmadığını ispat etti.
Ülke 400’ü vermedi ama ödediği bedel ağır oldu.
Tanzanya’dan İzlanda’ya, Peru’dan Sri Lanka’ya dünya çok kötü idare gördü fakat bu kadarını görmedi.
AKP Türk parasını Afganistan parasına karşı bile değer kaybettirmeyi başararak tarihe geçti.
Faiz artmayacak, biz yeni modele geçtik denilerek halkı dolardan altına, bitcoinden Amerikan hisse senedine çare aramaya zorlayıp, gecenin bir yarısında operasyonla vatandaşını duşun altında gözünde sabunla bırakan kaç ülke vardır Allah aşkına.
Ülke ekonomisinin zorla yok edilmesi sürecidir bu…
Ne bir dış gücün ne de ülke dahilinde tek bir ekonomik aktörün, zerre dahli olmayan taammüden bir iktisadi çöküş sürecinden söz ediyoruz.
Toplumun her bir bireyinin uzun seneler boyunca çalışarak kazandığı varlıklar eriyip giderken, adeta bu durumdan zevk alan, bununla alay eden, dalga geçen bir siyaset kurumundan söz ediyoruz.
Türkiye AKP’ye 2015’e kadar meşru zeminde onay verdiyse, bunun tek sebebi iktisadiyatta sağlanan kazanımlar ve Türkiye’yi dünyaya entegre eden finansal rakamlar içindi.
Türkiye geçmişte yüksek enflasyonla da pek ala yaşamıştı. Kimse acından ölmüyordu. Bugün AKP ülkenin bütün kurumlarını kendi sultasına alarak, enflasyonu manipüle ettiği için, varlıklarımız yok oluyor.
Enflasyonu gizleyerek geçirilen uzun yılların sonunda; tıpkı kolesterolü, şekeri, tansiyonu bozuk hastadan bunu gizleyen doktor gibi bir sabah yoğun bakıma girince, “Allah Allah pek de sağlıklıydı” denmesi gibi bir durum yaratıldı.
Hastanın durumu kötüleştikçe “çok iyisin, mükemmelsin” denilerek geçirilen yılların birikimi, grizu gazı misali patladığında ne böbrek ne ciğer ne de kalp sağlam kaldı. Çoklu organ yetmezliği mukadder sonun ifadesi oldu.
Türkiye’nin kurumlarını iflas ettiren iktidar, ekonomide olan bitenin toplumun sermayesini eritmesine göz yumuyor.
Kendisi %36’dan %200’e kadar zam yapan devlet, enflasyonun %21 olduğuna inanılmasını bekliyor.
Enflasyondan daha beteri enflasyonu gizlemektir…
Her doktora gittiğinizde size “aslansın kaplansın turp gibisin” diyen doktorun, her muayene için bir de sizden 500 lira aldığını düşünün.
Hastaneden her çıkışınızda hem daha sağlıksız hem daha fakirsiniz.
Gözlerimizin içine bakarak bize köprü 15 avro diyen iktidarın bakanı, bize “dolarla avroyla işiniz ne?” diye akıl veriyor.
Ülke toplumsal bir cinnete maruz kalmış gibi.
Anadolu Moğol istilasından bu yana maruz kaldığı en ağır süreçlerden birini yaşıyor.
Fetret devrinin içinde savruluyoruz.
Yalan toplumsal siyasetin bir aracı haline gelmiş.
Enflasyonsuz zamlarla, enflasyonsuz devalüasyonlarla faizi düşürdüğünü sanan bir zihnin elinde top gibi yuvarlanıyoruz ama yara bere içindeyiz.
Türkiye yalanın siyasi bir meta haline gelmesinin bedelini artık ödeyemez.
Önce bize gerçekleri söyleyin.
Gizlediğiniz gerçeklerin bedelini bu toplumun ödeme kapasitesi dolmuştur.
Analiz, Veysi Dündar 1.1.2022