Veysi Dündar: TÜRKİYE SENDROMU
10 Mart 2022
TÜRKİYE SENDROMU
Bir zamanlar maça girmek için geceden stad önünde yatmak yetmez, sabahın sekizinde kuyruğa girmek gerekirdi.
Eski Türkiye masumiyetinin en dolaysız anılarından biri bu sabahın körü maç kuyruklarıydı.
Dün izlediğim bir videoda Halk Ekmek önündeki ucu bucağı belirsiz kuyruğu görünce bu geçmiş gözümde canlandı.
Arada tek bir farkla maça giden insanlar eğlenmeyi amaçlarken buradaki amaç karnını ucuza doyurmak.
Pasta bulamayanlar ekmek peşinde, kışın ayazında elleri ceplerinde bekleyişte.
Bütün bu tabloyu acaipleştiren ise kuyruktaki insanların kendilerine ve orada bulunmalarına dair algıları ve anlayışları. Mikrofona konuşan genelde orta yaş üzeri insanlar ağız birliği etmişcesine orada bulunuş nedenlerini inkar ediyorlar.
Kimisi “ben burada spor amaçlı duruyorum, zaten buranın ekmeğini seviyorum” derken, kuyruğun gerekçesini ise Belediyenin yetersiz üretimine bağlıyor.
Ev Kadını&Dayısı görüş birliğine varmış durumda ekonomide sorun yok varsa da bu iktidara ait bir sorun değil.
Erdoğan’ın büyük başarısının, büyük stratejisinin ve uzun dönemde meşruiyetinin temellerini açık biçimde görüyoruz bu kısa videoda.
Türkiye’de yoksullara dayanarak iktidarını kurgulamış bir sistemin arkasında duran yoksulluğun olması, ilk bakışta şaşırtıcı gelse de, biraz düşündüğümüzde makul bir izah olarak şekilleniyor.
İş saatinde günün ortasında ekmek kuyruğundaki insanların belli ki işleri yok. İzin günlerinde değiller. Basit ve özensiz giyimleri, kış şartları ile de o denli uyumlu değil.
Türkiye eğreti ve estetikten uzak yaşayan insanların; tahakküm altına alınıp, bunun tek seçenek olduğuna inandırılarak çeyrek yüzyıldır idare ediliyor.
Bunun adının artık Türkiye Sendromu konulma zamanı gelmiştir. Demokrasinin en temel varlığı özgür irade, Özgür iradenin en önemli bileşeni ise ekonomik özgürlüktür.
Erdoğancı aklın halkın belirli bir kesimini maaşa bağlayarak kurduğu yapıyla; onlardan ekonomik özgürlüğe karşı irade bağlılığı talep ederek kendini bugünlere taşıdığı artık sır olmaktan çıktı.
Türkiye kısır döngüsü içinde çalışmadan yaşama devam etmek ve bunun mümkün olduğunu görmek, ülkenin önündeki en önemli sorun haline gelmiş durumda.
Parayı basıp bunu sosyal yardım/maaş vb adı altında çalışmayan ve hayatında hiçbir zaman çalışmamış insanlara dağıtmak ve bununla seçimleri sürekli kazanmak,tarihin en önemli seçim hilelerinden biri olarak anılacak.
Devlet kaynaklarını parti için ve parti adına kullanmaktan çekinmeyen bu anlayış için, ekonomik krizlerin işsiz ve gelirsiz kalan kitleleri devşirmek için, fırsat bile olacağını kestirmek mümkün.
Hala halkın %30’u neden oy veriyor sorusunun arka planında Türk Sağının ne denli güçlü olduğu izahı yapan yandaş sosyologlara, medya görevlilerine ve hükümet komiserlerine itibar etmenin ne kadar ağır bir yanılgı olduğunu görüyoruz.
Bugün AKP seçmeni üzerinde değerler anketi yapılsa sağcılığın iktisadi duruşuna dair zerre karine bulamazsınız.
Serbest Rekabet, girişimcilik, devletin ekonomiye müdahalesi konusunda sağcı değil neredeyse komünizme yakınsayan cevaplar alırsınız.
Tabii ki Marx’ın öngördüğü özgürlükçü komünizmden değil, bugün Rusyanın diktatörünün bile kendini uzak görmediği Sovyet tipi komünizmden söz ediyorum.
Türkiye’nin başarısız projelerinin, boşa harcanmış yıllarının kefaretini ödememekte direnen AKP, halkın derin yoksulluğuna ve cehaletin her şeyi bilen özgüvenine hala güveniyor.
Buna rağmen iyi haber şu ki; AKP’nin yoksullukla terbiye edebildiği kesimin ülke içindeki temsil gücü hergün azalıyor.
Bu ülkede 18 yaşını dolduran her birey için karşısında gördüğü tablo önündeki uzun hayatın umutsuzlukla dolu olması.
Hiçbir yetkinliğe sahip olmayan milyonlara sırtını dayayarak iktidarı sürdüren bir hükümetin, bambaşka bir çağın insanına vereceği mesaj ve onunla kuracağı bir iletişim kanalı bulunmuyor.
AKP’nin ardılı olduğunu iddia ettiği sağ gelenek, bugün CHP’nin kalesi olarak görülen Kadıköy’de belediye başkanlıkları kazanabiliyordu.
AKP’nin Kadıköy’de averaj partisi olması Kadıköy’e komünizm gelmesinden olmadı.
Türkiye Sendromunun aşılması için önce sorunun tespiti sonra çözümün aranması gerekiyor.
Muhalefetin ağa kapılmış bu geniş kitleyi ikna etmesi kısa vadede olası değil.
Bu insanlar yaşamak için kendilerini AKP’ye Erdoğan’a mecbur görüyorlar.
Erdoğan ve AKP’den kurtulmak Türkiye Sendromundan muzdarip olan herkesin birliği ile mümkün olacak.
Analiz, Veysi Dündar 10.3.2022