Veysi Dündar: TÜRK SAĞININ BİTMEYEN ÖZÜRLERİ
4 Ocak 2022HAMİNNENİN ALTINLARI VE VATAN MİLLET SAKARYA
Erdoğan dün çarpıtılmış enflasyon rakamları için halkın gözlerinin içine bakarak özür dilerken, Türk filmlerinde sıkça gördüğümüz sahneler aklıma düştü.
Evin hayırsız oğlu ailenin neyi var neyi yok tüketir.
Ev tam takır kuru bakırdır. Köşkün güzelim bahçesi, onlarca odası hesapsız harcamanın ağır maliyeti altında ezilmiştir.
Buna rağmen bütün bu olayların müsebbibi hala haminnenin etrafında tavaftadır. Haminneden yastığının altındakileri talep etmektedir. Haminne yılların görmüş geçirmişliği ile yüz vermese de, evde kuralları koyan otorite herkesi susta durdurmakta ve gözünü diktiği bu son varlığı ele geçirmenin hesabını yapmaktadır.
Bu filmin sonu nasıl bitecek..?
Türk filmlerinden aşina olanlar bilir.
70’ler tek kanallı TRT’de herkesin bir arada Türk filmi izlediği yıllardı. 70’ler bir de dünyanın Amerika –SSCB arasında ikiye bölündüğü yıllardı.
Komünizm ve Kapitalizm arasındaki kavga yıllarıydı.
Evet farkındayım komünizm dedim. Tam da vatandaşa eti gramla, domatesi taneyle alın diyen AKP’li vekil Zülfü Demirbağ’ın “komünistlerde namus olmaz” dediği günde dedim.
Komünist mi kaldı? Hangi çağdayız, demeyeceğim.
Zülfü bey tüm AKP vekilleri gibi, varlığını Erdoğan’a borçludur. Erdoğan ise tıpkı 6 yıllık ortağı Bahçeli gibi, bir soğuk savaş ürünüdür. Soğuk savaş AKP’yi bugünlere getiren Türkiye’nin, Amerika’nın dolaysız uydu ve parçası olduğu yarım yüzyıllık hikayedir.
AKP bugün iktidarı koşulsuz ele geçirebildi ise, varlığını bu 50 yıla borçludur. Komünizme karşı mücadele derneği azası Gülen başta olmak üzere, hem siyasal İslamın hem de siyasal milliyetçiliğin neredeyse tüm bileşenleri için, Komünizme karşı verilen topyekün mücadele bir velinimetti.
Askeri darbeler her zaman komünizmi ezmek için yapılmıştır. Askeri darbelerde kerhen hapse atılsalar da, sağcıların fikirleri iktidardadır.
AKP’nin komünizm yıkıldıktan sonra geçen son 30 yılın 25’ini iktidarda geçirmesi, ondan önceki 50 yılın Amerikan idealleri ile paralel geçen hikayenin neticesidir.
Bugün Biden’in açık açık cephe almasına rağmen, AKP iktidarı ayakta kalıyorsa, bu artık iki kutuplu bir dünyada ya Amerika ya komünizm ikileminde yaşamıyor olmamızdandır.
Zülfü Demirbağ’ın “komünizmde namus yok” söyleminin arkasındaki iftirayı hepimiz biliyoruz.
Komünizm= Solculuk=Muhaliflik denilerek ezilen bütün muhalif seslerin sırtına yüklenen iftiradır bu.
“Komünizmde her şey ortak, o zaman kadınlar da ortak” denilerek yaratılan propaganda, bugün hala Türk sağcısının ekmek yediği iğrenç söylem olarak canlı ise, neden yeni sağa ihtiyaç duyduğumuz aşikar değil mi?
Truman, Kennedy, Johnson, Nixon, Ford, Carter, Reagan ve Bush. Bu 7 Amerikan başkanı soğuk savaşı ve SSCB’yi bitirmek için çabalarken, Türkiye’de sağ diye pespaye bir anti komünizmi fişeklediler.
Türkiye sağı varlığını Türk halkının ferasetine değil, bu 7 adamın kurduğu ve dünyayı yıllarca karpuz gibi ikiye bölen uluslararası düzene borçludur.
Gram kıyma 2 domates önermecisi Zülfü vekilin hala ekmeğini yemek istediği bu geçmiş hikayenin, Türk halkının protoplazmasına, bürokratik-militarist elitlerce sokulduğu ise en büyük gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Bugün tarihin acı cilvesi o ki komünizmde gördüğümüz tüm arızalar ülkede neşet etmiştir.
Komünizmde de güdümlü basın vardı. Bizde de var. Orada da tek bir ideolojinin hakim olması söz konusuydu, bizde de var.
Orada da bir lider kültü vardı. Bizde de var.
Orada da oyların mührü kimsenin umurunda değildi. Bizde de öyle.
Orada da ekonomi tepeden inme kararlarla kumanda edilirdi.
Türkiye de 5 müteahhit ve alt kırılımları ile bir kumanda ekonomisine dönüştü. Orada da gerçekler çarpıtılırdı halk çalışır gibi yapar, devlet maaş öder gibi yapardı. Bizde de %200 zamlar %36 enflasyonla yan yana telaffuz ediliyor.
Burada komünist rejimlerin hakkını yemeyelim, insanlara en azından klasikleri okutmayı başarmıştı. Bugün bırakın klasikleri, sübhanekenin manasını sorsanız bilmeyen bir halk yaratıldı.
Kendi ideolojisini bile halka dikte edemeyen bir tepeden inmecilik söz konusu.
AKP ve lideri düştüğü batakta her çırpınışında biraz daha dibe çekildiğini ayırt edemiyor.
Bataklıkta her hamleniz sizi daha da aşağı çeker. Bataklıkta çırpınılmaz, bir yol bulunup çıkılır.
Türkiye AKP ile girdiği bataklıktan çıkamıyor.
Zülfü Demirbağ gibilere verilen yetkiler bataklığı daha da derinleştiriyor.
Bataklıktan çıkış için yapılacak meşruiyete ricattir.
Kuvvetler ayrılığına dönüştür.
Özgür yargıdır.
Halkla kavga etmemektir.
Basın hürriyetidir.
Kralın seçimle gelip gelmediğinin fark etmediğini bilmektir.
Ülkenin ve kendi tarihinin farkında olmaktır.
Ülke kaynaklarının optimal kullanımı için ön almak yer açmaktır.
İdeolojik körlükten kurtulmaktır.
Türkiyenin ekonomik tek bir sorunu yoktur.
Türkiyenin tüm sorunu politiktir, siyasidir, toplumsaldır, sosyolojiktir.
Türkiye yüzüğünü bahçede kaybetti ise, deniz kenarında arayarak bir yere varamaz.
Sorunun parçası olanlar çözümün parçası olmadıkça Türkiye yol alamaz.
Bu kaçıncı özür? Sıkılmadınız mı?
Analiz, Veysi Dündar 4.1.2022