Veysi Dündar: İmamoğlu’nun “Son Akşam Yemeği”/İSTANBUL (=ERDOĞAN) HAVALİMANI
26 Ocak 2022ERDOĞAN İSTANBUL’DUR
Erdoğan iktidarının ülkeye bıraktığı kalıcı izlerden biridir İstanbul Havalimanı…
İstanbul’un orta yerindeki Yeşilköy’ü, şehrin çeperinin de çeperi Arnavutköy ile ikame etmek, ancak böyle bir radikal anlayışın eseri olabilirdi.
Erdoğan’ın elde ettiği ne varsa, İstanbul’un ikramıdır.
İstanbul olmasa Erdoğan diye biri olmazdı.
Bu 2 ve 2’nin 4 ettiği kadar gerçektir.
Tam da bu yüzden en büyük eseri Zafer anıtı dediği havalimanına İstanbul adını vermiştir.
Verilecek onca alternatif isim varken ve hali hazırda verilmişken hava alanı için yapılan adlandırma tesadüfi değildir.
İstanbul adı aslında Erdoğan demektir.
1994’te İstanbul’u alan Erdoğan iktidarı bundan sonra kimseye ne bıraktı ne de kimseyle paylaştı.
Buna cüret eden Ali Müfit Gürtüna’nın daha kimse yol ayırmamışken, Erdoğan’la bozuşması tam da bu yüzdendi. Gürtuna bir gün konuştuğunda farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacağız.
İstanbul Erdoğan’a “ben dünya lideriyim” diyecek imkanı veren münbit bir arazi oldu.
“Bu şehre ihanet ettik” derken aslında bu aşk ilişkisini de itiraf ediyordu.
İnsan kime ihanet eder?
Tabii ki en sevdiğine…
Erdoğan’ın “kim yaptı bu dikey mimariyi?” diyerek suçlu aradığı şehirde, ona sorulmadan inşaat yapılmadığı herkesin iyi bildiği sırların biri ve birincisiydi.
İstanbul; cam, demir, çimento ve çakıl şekilden şekle sokularak camiden rezidansa, avmden gökdelene ömründe görmediği bir beton yükün altına girdi.
Ne silüet kaldı ne Yeditepe..!
Beton aşkı binlerce yıllık tarihi yarımadayı bile tam göbeğine ur gibi yerleştirilen koca bir dolgu ile ucube bir post modern resme çevirdi.
BARİ BELGESELİ İZLESEYDİK
Erdoğan iktidarının beton aşkının yüzük taşı denilecek inşaat faaliyetlerinin en yücesi ise, şehrin hiçbir zaman bir parçası olmayan yerine yapılan havaalanı oldu.
Ve bu tek taş yüzük sadece orta şiddette bir kışın sarsıntısıyla yerle yeksan oldu.
Bilançoda yıkılmış bir çatı, ulaşımın sıfırlanması, uçuşların durması, yolcuların tutsaklığı, bırakın otele transferi, yatmak için kartonlardan ötesinin bulunamaması ilk akla gelenler.
Tarihte havaalanı yolcusuna çevik kuvvetle müdahele eden ülke olarak yer aldı AKP.
İstanbul Havalimanı coğrafyaya, akla, insanlık mirası bilime sırtını dönmenin nişanesiydi.
Tıpkı “ben ekonomistim” dediği gibi “ben rüzgarbilimcisi, meteoroloji uzmanıyım” demekten öte bir anlamı yoktu bu cüretkar projenin.
Erdoğan’ın benzerlerini dünyada artık pek bulamadığımız bilim dışı inatçı yönetim anlayışının nirvanası olan havalimanının kelimenin gerçek anlamda çöküşünün etkisinden çıkamadığını yakında göreceğiz.
Önümüzdeki günlerin tüm kaynakların havalimanını tekrar parlatacak algı yönlendirmelerine harcanacağına eminiz.
A Haber’den TRT’ye CNN Türk’den NTV’ye İstanbul Havalimanı belgeseli izleyeceğimize şüphe yok.
Ne acı bir tesadüf ki National Geographic kanalına yaptırılan taşınma belgeseli fragmanları dönerken çatısı yıkıldı kargo binasının.
BAZILARI DAHA EŞİTTİR
İstanbul ile Erdoğan arasındaki ilişki, rabıta hatta aşk öyle bir noktaya gelmiş durumda ki klasik “ya benimsin ya toprağın” repliğini duyar gibiyiz.
İstanbul’da çocukların süt içmesi, yoksulların ucuz ekmek alması bile göze batıyor.
Önceki gün yaşanan mahsur kalma trajedisinin önlenmesinde, merkezi hükümet kaynaklarının yeterince devreye sokulmaması, belediyeye ve onu seçen halka bilinçaltındaki öfkenin tezahürü gibiydi.
Belediyenin karla mücadelede kaynaklarını sonuna kadar kullanmaktan başka çaresi olmamasına karşın, İstanbul’u burada yalnız bırakmanın CHP/İmamoğlu’na puan kaybettireceği bilinci ile düşük vites bir tavır izledi merkezi hükümet.
Yakın zamanda Gaziantep’te yaşanan ve Fatma Şahin’in faturasını ödemediği kar kaosunun da bir anlamda rövanşı alındı; bir taşla çok kuş vuruldu.
İstanbul Havalimanında, İstanbul halkı perişan durumda uçaklarını beklerken şaka yapar gibi Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanına indi bakanlar birer ikişer.
Aklın kiraya verilmesinin, tatile yollanmasının daha iyi örneği olabilir mi?
Halkın kullanımına verilen havalimanı iptal iken, halktan sakınılan hava limanında siyaset elitlerinin seyahat özgürlüğü.
Hepimiz eşitiz ama bazıları daha eşit.
Analiz, Veysi Dündar 26.1.2022
Paraanaliz