GEÇÇEK GEÇÇEK
18 Şubat 2022MADEM YENİYORUZ O ZAMAN BİZİ KİM DÖVÜYOR?
“Türkiye ekonomide tarihinin en güçlü dönemine girmektedir”
Bu sözü dün Erdoğan’dan duyunca meşhur fıkra geldi aklıma…
Hani boksör her raund rakipten feci dayak yiyor ve sonra zor bela köşeye geliyormuş. Hocası “harikasın mükemmelsin” diye gaz verip duruyormuş. En sonunda sıkılan boksör hocasına “iyi de o zaman beni kim dövüyor” diye sormuş?
Biz de o zaman Erdoğan’a soralım.
Madem işler süper. Bizi kim dövüyor..?
Erdoğan’a soracak olursak faiz ve döviz işi tamam sırada enflasyon varmış.
İyi de faiz ve döviz fiyat, enflasyon endekstir.
Enflasyon endeksi öyle bir noktaya geldi ki; Türkiye’de alım gücü fiilen yok oldu.
Kim araba ev alabilir bu fiyatlardan birikimi yoksa.
Siz faizi isterseniz sıfır yapın, ev fiyatı araba fiyatı öyle bir uçtu ki, bunu sıfır faizle bile alabilecek bir gelir yok.
Enflasyon hiç artmasa bile alım gücünün eski yerine gelebilmesi için, maaşları çok daha fazla artırmanız gerekecek.
Tabi artık uluslar arası örgütlerin bile ciddiye almadığı TÜİK’in enflasyonundan söz etmiyorum.
Bırakın uluslar arası örgütleri Türkiye Cumhuriyeti TÜİK’İ ciddiye alsa Elektriğe, Doğalgaza, Akaryakıta %100’den %200’e varan oranda zam yapmazdı.
Bu arada İSKİ’nin suyuna %0 zam önerme riyasını da AKP’li İstanbul Belediye Meclis üyelerinde görüyoruz.
O da bu tuhaf halin bir diğer yansıması!
Erdoğan’ın “ben ekonomistim” derken ne kastettiğini artık kuşku duymaksızın anlıyoruz.
Erdoğan bir ekonomist ama bildiğimiz anlamda bir ekonomist değil. Erdoğan ekonomiyi hamur gibi yoğrulan, şekil verilen bir yapı olarak düşünüyor.
Örneğin Erdoğan aynı mantıkla kimyager olsa suyu 2 hidrojen 1 Oksijen atomundan değil, farklı bir terkipte yapabileceğini iddia ederdi.
Fizikçi olsa yerçekiminin göğe doğru olacağına inanmamızı beklerdi.
Zaten yine bugün bilimin ancak inançla mümkün olacağını söyledi.
Ekonomiyi bilimden saysa dahi inancın önce geldiği aşikar. Zaten 14’ün üzerinde faizin Nas olduğunu epey önce öğrenmiştik.
Erdoğan’ın yazık ki etrafını saran ve varlığı Erdoğan varlığı ile mümkün görünen kadro ve propaganda aygıtının etkisiyle gerçeklikten koptuğunu görmekte zorlanmıyoruz.
Önce yazı ardından 2023’ü görüp kendimizi 2053 hedefine doğru hazırlayacağız.
Bugün doğan çocuklar 30, 30 yaşındakiler 60 yaşına gelmeden bize huzur yok belli ki.
Siyaset ve iktisat kuramı bir yana insan aklı ile alay eden bir vizyondan söz ediyoruz. Bugün aktif nüfusun hemen tamamının önümüzdeki 30 yılına ipotek koyma cüreti ile neredeyse toplamda 50 yılı bulacak bir yönetme hırsından söz ediyoruz.
Megastar Tarkan’ın “geççek” diyerek içimize su serpme gayreti boşa değil. Erdoğan’a kalsa geçmeyecek.
Fikret Kızılok’un “Süleyman Hep Başbakan” dediği üzere Erdoğan içinde “Hep Başkan” diye şarkı yazılsa yeridir.
Erdoğan hep başkan kalmanın hesabını yapıyor ve bunu yaparken icraatının sonuçlarından münezzehliğini ilan ediyor.
Bir gün bir ülkeyi hain ertesinde müttefik ilan edebiliyor.
Bir gün ne isterlerse veriyor ertesinde hain ilan ediyor.
Bir gün faizle dövizle enflasyonla mücadele için yetki istiyor, ertesinde bunların acı etkilerini aşmak için bir 5 yıl hatta 30 yıl daha talep ediyor.
Erdoğan’ın kurumların içini boşaltarak sağladığı oyun alanında ekonominin kurallarını hiçe sayarak oluşturduğu düzenin inandırıcılığı yok.
Buna karşın Erdoğan o denli büyük bir güce sahip ki her şeyi değiştirebileceğine inanıyor.
Oysa masaldaki kral bile dokunduğunu altına çevirdiğinde dahi mutluluğa ulaşamadı.
Zaten masallar da yetişkinler için değil ancak çocuklar için anlamlıdır.
Türkiye Erdoğan’ın gerçeklikten kopuşunun bedelini ülke olarak ödüyor.
Bu bedelin önemli bir kısmı ödendi.
Azı kaldı. Ülkecek haykırıyoruz:
GEÇÇEK GEÇÇEK…
Analiz, Veysi Dündar 18.2.2022
Paraanaliz