Prof.Dr. Evren Bolgün
Doç.Dr.Evren Bolgün: Transfăgărășan ve Transalpina Turundan Kriz Yönetim Dersleri?
Geçtiğimiz haftayı 3 eski motosikletçi dostum ile birlikte Pamporova, Transfagaraşan ve Transalpina güzergahları üzerinden tamamen Balkan Dağlarında geçirdik. Tur öncesinde…
Geçtiğimiz haftayı 3 eski motosikletçi dostum ile birlikte Pamporova, Transfagaraşan ve Transalpina güzergahları üzerinden tamamen Balkan Dağlarında geçirdik. Tur öncesinde Google Earth başta olmak üzere detaylı rota güzergahı, öğle yemeği noktaları, toplam günlük sürüş km’si ve toplam sürüş süresi, havadurumu değişimleri, dağ iniş/çıkış zorluk düzeyleri,…vs gibi bir çok endikatörleri gözönüne alarak 2 haftayı aşkın bir süre içerisinde kapsamlı çalışmalar yapmıştım.
Transfăgărășan Geçişi
Gezi öncesinde bu kadar kapsamlı ve titiz ön hazırlıkları yapmış olmama karşılık turumuzun 2.gününde bir dostumun motosikletinin su pompası arızalandı ve motor gezinin başında mecburen devre dışı kaldı. Allahtan dağlık/ormanlık bir bölgede bu durum başımıza gelmedi de şehir merkezine oldukça yakın bir mesafadeydik. Neyse ilgili parçanın yetkili servis stoğunda yer almaması sebebi ile acil kodu ile hemen siparişimizi verdik fakat yetkililer parçanın ancak 3-4 gün içerisinde gelebileceğinin bilgisini verdiler. Motoru arızalanan dostum bir yandan servis yetkilisi ile görüşürken ben de hızlıca A-B-C planları üreterek eş zamanlı bir şekilde şehir içerisinde yer alan motor kiralama acentalarının web sitelerini bir yandan araştırmakta diğer yandan da bir kaç saat içerisinde acil kiralık motosiklet arayışları için telefon görüşmelerini gerçekleştirmekteydim. Neyseki Allah yüzümüze güldü de 1 saat içerisinde uygun minimum özelliklerde kiralık bilinen bir markanın motosikletini olabilecek en iyi şartlarda kiralama anlaşmasını internet üzerinden gerçekleştirebildik. Arızanın üzerinden geçen 2 saat sonunda artık kiralık yeni motorumuza kavuşmuştuk. Tur programında yaşanan elde olmayan bu değişiklik sebebi ile aynı gün sonunda ulaşacağımız yere varış saatimiz de doğal olarak ancak geceyarısında olabilmişti. Ancak kriz sürecini layıkıyla sükunet ve sabır içerisinde yönetebildiğimiz için kendimizde herşeye rağmen şanslı sayabilecek nedenleri bulabiliyorduk.
Turumuzun bizlere verdiği yeni heyecanlar içerisinde ilerlerken Transfagaraşan ormanlık alanda dağ çıkışımız sırasında telefonlarımıza yüksek ses eşliğinde bir acil duyuru mesajları gelmeye başladı! Motorları kullanırken aynı zamanda da yazıyı okuyabilmek mümkün olmadığı için müsait bir yere motorlarımızı kenara çektik ve bir de baktık ki orman içerisinde yol kenarlarına inmiş yabani ayıların uyarısı yer alıyordu. Ayılara fazla yaklaşılmamasını ve kesinlikle yiyecek verilmemesi yönünde ikazlarda bulunulmuştu. İkaz duyurusunu okuduktan 2 dakika sonra yolun diğer şeridinin üzerinde karpuz yemekte olan bir ayı ile karşı karşıya geldik. Yavaş yavaş diğer şeritin en sağ şerit çizgisi üzerinden motorlarımızı yavaş yavaş sürerken sağ ellerimiz her an gaz açmak üzere tetikte beklemekteydi. Tabii ki de video çekimleri için de kask üzerindeki kameralarımızın tuşlarına hemen basmıştık. İnsan hayatında vahşi doğal ortamında ayı ile bu kadar yakın bir mesafede kaç kez karşı karşıya gelebilir ki?
3 gün içerisinde yaşadığımız yüksek adrenalin dolu turumuzda daha fazla ne ile karşı karşıya kalabiliriz ki dedikten bir kaç saat sonra motorumun arkasına bağladığım çantanın yan dikişlerinin yırtıldığını gördüm. Virajlı yollarda seyir halinde giderken bir taraftan da arkadan kıyafetlerimi yoldan toplamak durumunda kalmak istemediğim için acilen bir çözüm üretmek durumundaydım. Navigasyon cihazından güzergahımız üzerinde görünen en yakın benzin istasyonunu bilgisine baktım. Aynı zamanda da kısa bir ihtiyaç molası vererek bir soluklanma ve birlikte durum değerlendirmesi yapabilme imkanımız da olacaktı. Neyse ki benzinciden aldığım japon yapıştırıcı ile dikişleri patlayan çantama ilk müdahaleyi yaparak sorunu kısa vadede çözebildim. İlerleyen saatlerde sorunun devam etme ihtimaline karşılık olarak da 2 adet lastikli kanca almak suretiyle ekstra bir çözüm geliştirme alternatifini de oluşturmuş oldum. Deniz seviyesinde 33C-34C düzeylerine kadar çıkan hava sıcaklığı, dağların zirvelerinde 9C-10C’lere kadar inmekteydi. Neyseki yanlarımızda rüzgar koruyucu içliklerimiz, tam takım yağmurluklarımız hemen erişimlerimize imkan sağlayacak şekilde arka çantalarımızın en üst bölümünde yedekte beklemekteydi.
Shipka geçişini yaptığımız ve Saint Nicholas Tepesindeki özgürlük anıt bölgesine yapacağımız gezimizi tamamen yoğun sağnak yağış altında geçirmek durumunda kaldık. Şipka Anıtı 1934’te açılmış ve mimar Atanas Donkov ve heykeltıraş Aleksandar Andreev tarafından tasarlanmış. Şipka Anıtı, Almanya’da yapılan Uluslar Muharebesi Anıtından esinlenmiş. Anıt, kesik bir piramit şeklinde 31,5 metre (98 fit) yüksekliğinde bir taş kuledir. 8 m (26 fit) uzunluğunda ve 4 m (13 fit) yüksekliğinde dev bir bronz aslan, kulenin girişinin üzerinde duruyor ve bir kadın figürü Osmanlı kuvvetlerine karşı kazanılan zaferi temsil ediyor. Birinci katta Rus ve Bulgar kayıplarının bulunduğu mermer bir lahit bulunmaktadır. Diğer katlarda Bulgar askeri bayrakları bulunmaktadır. Kulenin tepesi, Şipka Tepesi ve çevresinin bir panoramasını ortaya koyuyor.
Saint Nicholas Tepesi: Şhipka Özgürlük Anıtı
Gezimizin tarihsel yönden zengin bir bölümünü oluşturan gün içerisinde geçmişi M.Ö.3000’li yıllara kadar dayanan Tırnovo tarihi şehrinde öğle molası vererek geçirdik. Tarihî yerleşim, Tsarevets ve Trapezitsa tepeleri ile bu tepelerin arasından akan Yantra Nehri’nin dar olan kıyı şeridinde yer almaktaydı. Trapezitsa tepesinde yapılan kazılarda MÖ 3. bin yıla ait kalıntılara rastlanılması, yerleşimin tarihinin oldukça eskilere uzandığını göstermektedir. 11. yüzyılda yerleşim etrafı surlarla çevrili olan son derece güçlü bir savunmaya sahipmiş. I. İvan Asen ile kardeşi II. Petro’nun liderliğini yaptığı Tırnova merkezli Bulgar isyanı sonucu 1185 yılında İkinci Bulgar İmparatorluğu kurulmuş ve Tırnova da yeni kurulan devletin başkenti olmuştur. Başkent olması nedeniyle Bulgar Başpiskoposluğunun da merkezi olmuştur. 1242 yılında Batu Han’ın orduları tarafında tahribata uğramış. Bundan sonra Doğu Avrupa’daki çoğu krallıkta olduğu gibi Bulgarlar da Altın Orda Devleti’nin hakimiyetini tanıdı. Bu tarihten itibaren Bulgar İmparatorluğu güç kaybetmeye başlamış ve birçok bağımsız prenslik ortaya çıkmıştır. Tırnova Krallığı 1376/77’de Osmanlı Devleti’nin vasalı konumundaydı. 1388-1389 yıllarında Veziriazam Çandarlı Ali Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun kış seferi sırasında çatışma olmadan ele geçirilmiş. Osmanlı vasalı Çar Şişman Ivan’ın affedilmesinin ardından Tırnova tekrar kendisine teslim edilmiş. Ancak I. Bayezid’in oğlu Süleyman Çelebi tarafından uzun süren bir kuşatma sonucu 17 Temmuz 1393’te yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Tırnova, 24 Haziran 1877 tarihinde Rus kuvvetlerince ele geçirilmiş. Bu dönemde Türk nüfusunun büyük bölümü şehirden kaçmak zorunda kalmış.
Tırnovo Tarihi Şehri
Turumuzun başlarında yaşadığımız şanssızlıkları olabildiğince hızlı bir şekilde çözümledikten sonra doğa içerisindeki yaptığımız eşşiz sürüşler ve tarihi yerlerden elde ettiğimiz yeni bilgiler ile keyfimiz fazlasıyla yerine gelmişti.
Özellikle Bükreş’teki Parlamento Sarayı’nın devasa yapısı beni oldukça etkilediğini söylemek isterim. Parlamento Sarayı (Rumence: Palatul Parlamentului veya Casa Poporului), başkent Bükreş’te bulunan, Romanya Parlamentosu’nun iki Meclisi’nin de bulunduğu çok amaçlı binadır. Dünya Guinness Rekorlar Kitabı’na göre, dünyanın en büyük sivil yönetim, en pahalı yönetim ve en ağır binasıdır. Saray, politik ve yönetim yerleşkesi olarak Ceauşescu Rejimi döneminde planlanmış ve bitirilmiştir. Ceauşescu, sarayın ismini Cumhuriyet Evi (Casa Republicii) koymuş, ancak Rumenler halen Halkın Evi (Casa Poporului) olarak adlandırmaktadır. Saray 270 m’ye 240 m tabana sahip olup, 86 m yüksekliğe ve 92 m yer alında derinliğe sahiptir. 1,100 odası bulunmakta ve 2 yeraltı otoparkı ile 12 kata sahiptir. Ayrıca iki ek yeraltı katı ile, halka açık olarak yararlanılmakta ve 4 katın halen inşası sürmektedir. İnşaat 1983 yılında başlamış, temel taşları 25 Haziran 1984 tarihinde yerleştirilmiştir. Dört ana devlet dairesini içerecek şekilde amaçlanmış olup, ayrıca Ceauşescu kendi kişisel rezidansı’nın da aynı binada yer almasını düşünmüştür. Rezidans ve hükûmet binası böylece aynı bina içinde yer alacaktı. İçermesi düşünülen kurumlar şunlardır;
- Cumhurbaşkanlığı (Preşedinţia)
- Büyük Millet Meclisi (Parlamentul)
- Hükümet (Guvernul)
- Yüksek Mahkeme (Înalta Curte de Casaţie şi Justiţie).
Bu kurumlar, binanın dikdörtgen yapısını tanımlıyordu.
Parlamento Sarayı, Bükreş
1989’da Ceauşescu’nun devrilmesi ve kurşuna dizilmesi ile aynı zamanda, binanın yapısı ve tasarımı tamamlanmıştı. Sonrasında, birçok döşeme ve mobilya şu an sarayda bomboş alanlar bırakacak şekilde hiç tamamlanmamıştı. Örneğin, bodrumun en son üç katı ve Romanya’nın resmi saatini gösterecek saat kulesi hiç bitirilmemişti. Rejimin değişmesi sırasında, yeni liderler binayı, çevresindeki mahallelerdeki fakirliğe zıt olarak ve Ceauşescu’nun aşırı lüks içinde yaşadığını vurgulamak amacı ile “Ceauşescu’nun Evi” olarak nitelediler.
Demokrasilerin saraylarda değil halkların özgürlüğünde, temel hak ve hürriyetlerin genişletilmesinde, yargı, yasama, yürütme şeklinde erkler ayrılığında gibi temel hususlarda olduğunu tekrar hatırlayarak bölgeden ayrıldık.
Gezinin sonlarına doğru kafama kuş çarpası gibi ilk kez yaşadığım enteresan bir durum neticesinde 2.375km olarak planladığımız tur programını 1 günlük bir gecikme ile yaklaşık 3.000km şeklinde sağ salim tamamladık.
Peki acaba sizlere bu hafta neden ekonomiden bahsetmek yerine geçtiğimiz hafta yaptığımız bir motosiklet tur programından, planlamasından, kriz yönetiminden, olağanüstü ihtimallerin gerçekleşmesinden bahsettim? Cevabı çok basit esasında, biz turda iken kamu kurumlarından gelen sürekli yeni düzenlemeler neticesinde ekonomi alanında karar alıcıların irrasyonel kararlarına rasyonel birtakım cevaplar aramanın absürtlüğünden dolayı ekonomiyi bu hafta hiç yorumlamak istemedim.
Son olarak ekonomimizin son 10 yılda ne kadar ışıl ışıl parlamakta olduğunu sizlere Bulgar Para Birimi olan Bulgar Leva’sı (BGN) ile Romen Para Birimi olan Romen Leu’sunun Türk Lirası karşısındaki değer artış grafikleri ile bu haftaki yazımı tamamlamak istiyorum.
Romen Para Birimi – TL (Son 10 Yıl) Bulgar Para Birimi – TL (Son 10 Yıl)
Son Söz: Gömleğin İlk Düğmesini Yanlış İliklersen İki Yakan Hayatta Bir Araya Gelemez…