İris Cibre: Yemiyoruz ama zorla gargara yaptırıyorlar…
15 Ağustos 2022Almanya’da işler gittikçe kızışıyor.
Ekonominin yavaşladığına dair işaretler ardı ardına gelirken EURUSD paritesinin “Par” olduğunu, yani eşitlendiğini görmüştük.
Ardından ABD’den gelen beklentinin perakende satışları ardından Covid öncesi seviyeye taşınan istihdam ve beklenti altında gelen enflasyon datası ile Dolar endeksi hızla düşüşe geçmiş bu da Euro’ya can suyu olmuştu. Kısa süreli de olsa global yavaşlama beklentileri düşmüş, piyasalara ve enerji fiyatlarına da olumlu yansımıştı.
Fakat, Avrupa’da Rusya’ya olan enerji bağımlılığından kurtulma çabalarına ek olarak bir de Ren Nehrinin kuruması eklendi.
Nehir suyu hızla kritik seviye olan 30 cm seviyesine çekilince buğdaydan, kömüre, petrokimya ürünlerine ve demir cevheri gibi emtiaya kadar bir çok ürün kapasitenin çok altında taşınmaya başladı.
Nehir suyu aynı zamanda çevrede bulunan sanayi tesislerinin soğutulması için de kullanılıyordu.
İşin en rahatsızlık verici tarafı, %15 oranında azaltılması karar verilen doğalgaz tüketiminin yerini kömür tutacaktı. Fakat şu an gereken kadar kömür taşınıp dağıtılamıyor.
Gemilerin geçebileceği alanlar kısıtlı olduğundan arka arkaya sıralanmış çok yavaş giden deniz taşımacıları dolayısıyla tedarik zinciri de kırılmış oluyor. Taşıma maliyetleri %30 oranında fırlamış durumda.
En son 2018’de böylesi bir kuraklıkla karşılaşılmış Eylül’de başlamış ve kısa sürmesine rağmen Almanya ekonomisine %0,3 oranında negatif etkiye neden olmuştu.
Bu sene bu kuraklık hem erken başladı hem de daha uzun sürecek gibi görünüyor dolayısıyla GSYH’e etkisi %0,5 oranında ölçülüyor.
Tüm bunlara ek olarak Almanya bugün Ekim’de devreye girecek doğalgaz vergisi getirdiğini açıkladı. Ayrıca, kış aylarına girildiğinde gaz şirketleri kontratlarını yenileyecek ve yeni fiyatları da yansıtmaya başlayacak.
Hükümet yeni yansıyacak fiyatlar için düşük gelirli kesime kolaylık sağlamak için çözümler üzerinde çalışıyor.
Anlamsızlık içerisinde anlam arayalım…
Tüm bunların anlamı ise şu; Almanya ve diğer AB ülkelerinde yükselmeye devam edecek ve büyük ihtimalle çift haneye çıkabilecek enflasyon ve GSYH’de daralma.
Euro’nun değer kaybı, ithalatı daralan ekonomi ile azaltmaları ile sonuçlanacak resesyon…
Bu hikayeyi onlarca defa okudunuz dinlediniz biliyorum fakat ben tekrar hatırlatmak istedim, ihracatımızın %58’i Avrupa ülkelerine, %42’si AB ülkelerine ve %46’sı Euro ile,
İthalatımızın ise %71 Dolar ile gerçekleşiyor.
Kısaca; Avrupa resesyona girmek üzere bu yüzden en büyük pazarımıza ihracatımız düşecek üstelik zaten dip seviyede olan dış ticaret haddi de, düşme ihtimali kuvvetli Euro kuru ve ABD’ de olumlu esen rüzgar ile daha da değer kazanacak Dolar ile, daha da dipleri görecek.
Rekabetçi ürün vesaire diyeceğim fakat bunlara zamanımız yok, acilen pazar çeşitlendirmesi için teşvikler uygulanmaya konmalı, kur riski dolayısıyla sanayici ve dış ticaret şirketlerinin üzerindeki baskı kaldırılmalı. Dövizlerinin %70’ini satma mecburiyeti, varlık/hasılat %15 üzeri dövizini satma zorunluluğu gibi örtülü sermaye kontrolleri kaldırılıp şirketlerin risklerini yönetebilmeleri ve finansmana rahatça ulaşabilmeleri sağlanmalı.
Faiz artık kesmez bıçak, bu hükümetin, güvensizlik dolayısıyla, fazla bir işine yaramayacağını düşünsem de bir miktar toparlanma sağlayacağından; ortadoks politikalara geri dönüş sinyali, Merkez Bankasının bağımsızlığının ilanı, “bir daha ellemeyiz, söz” yemin billahları ile beraber kademeli faiz artışına başlanması, sıkılaştığı iddia edilen kredilerin KGF ile genişlemesine son verilmesi gibi eylemler de hiç fena olmaz.
Sonuç itibariyle, düşünün taşının ama artık bir aksiyon alın çünkü dünya alem, notumuzu tarihi dip seviyeye düşüren Moody’s de dahil sizin bu önlemimsi aksiyonlarınızı yemiyor…
İris Cibre