Döviz
Güldem Atabay: Hayaller cari fazla, gerçekler büyüyen dış açık ve savaş
TÜİK verisine göre ocakta ihracat yıllık %17,2 arttı ve 17,6 milyar dolar oldu. İthalattaki artış ise dikkat çekici bir seviyede…
TÜİK verisine göre ocakta ihracat yıllık %17,2 arttı ve 17,6 milyar dolar oldu. İthalattaki artış ise dikkat çekici bir seviyede %54,2 olurken aylık seviyeyi 27,9 milyar dolara taşıdı. Birleşimi ise ocakta dış ticaret açığının 10,3 milyar dolarla geçen seneye göre tam %235 artışı.
Üstelik, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; ocakta ihracat %4,9 azalırken, ithalat %10,0 arttı. Bu da hükümetin “değersiz TL politikasıyla dış ticaret fazlası yaratacağım” tezinin daha yılın başında çalışmadığı anlamına geliyor.
Daha önce Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı öncü ocak dış ticaret verilerinde işaret edilen aylık 10,4 milyar dolar dış ticaret açığı verisi nedeniyle TÜİK rakamları şok değil elbette. Fakat yeterince kötü.
Detaylara bakınca iktidarın büyüme arzusunun yükselen enflasyon eşliğinde kontrolsüz bir hale gelişinin etkileri izlenmekte. Keza, ocak ayında enerji ürünleri ve altın hariç ithalat artışı %31,1 ile ayni kategoride ihracat artışı %19,6′ nın çok üzerinde.
Aradaki açık seviyesinin 1,7 milyar dolar gibi “küçük” görünmesi eğilimin ana yönüne işaret etmesi açısından önemsiz değil.
İhracat yavaşlarken ithalat artacak
Türkiye’nin dış ticaret açığındaki artışın arkasında iki ana faktör var. İlki, yükselen enflasyon ve kısmen normalleşmeye başlayan dış talep eşliğinde ihracattaki artış performansının kaçınılmaz şekilde yavaşlaması. Bu eğilimin önümüzdeki aylarda hızlanarak devamına şahit olacağız. Bir yandan ana pazar Avrupa’da yüksek enflasyon ücret artışlarının ani yükselen enflasyonu eşlik edemeyişi ile talebin yavaşlaması Türkiye’nin ihracat artışını yavaşlatacak. Ve elbette Avrupa’nın içindeki savaş şoku talepte de bir şok etkisi yaratabilecek.
Diğer yandan 2021 sonunda varil başına petrol fiyatının 70 dolar civarındayken bugün 100 doların üzerine çıkması Türkiye’nin enerji ithalat faturasının şişirmeye devam edecek. Petrol piyasasındaki arz sıkıntıları ve yüksek talebin Ukrayna Savaşı hiç olmasaydı dahi fiyatı bahar aylarında 100 dolara çekeceğini işin uzmanları yazıp çizmekteydi. Şimdi bu eğilim daha da güçlenmiş durumda. İthalat tarafında enerji maliyetinin artmasının etkisi ise iç talep ve dış talebin soğumaya başlamasıyla telafi edilecek gibi değil. 2022 ilk çeyrek boyunca ithalattaki %50 ve üzeri artış eğilimi kalıcı olacak.
Cari fazla mümkün mü?
Cari fazla ile fiyat istikrarı yakalama hayalinin peşine düşen AKP ekonomi yönetimi açısından ocak dış ticaret rakamları gerçeklerin habercisi. Bir yandan artan enerji maliyetleri enflasyonu yükseltirken, bir yandan da oluşan dış ticaret açığına eklenecek beklenenden zayıf turizm gelirleri cari fazla yaratamanın nedenleri arasında olacak.
Masada görünen tim riskleri alarak tehlikeli bir ekonomi politikası uygulamanın sonuçları ile karşılaşacak hükümet. TL’de geçen gafta 4-5 milyar dolar satışlar eşliğinde sağlanan sükûnet, artan cari açık, Fed’in devreye girişi ve devam edecek jeopolitik gerçeklik eşliğinde TL’yi yeniden baskı altına alacak.
SWIFT kararının Rus turistin yurtdışı tatil planlarını sekteye uğratması bir yana, rublenin hızlı değer kaybı ve Rusya Merkez Bankası’nın yüksek faiz artışı rublede olan biteni dengelemeye fayda sağlayamayacak. Hızla artacak enflasyon ve para biriminin yarattığı gelir kaybı eşliğinde sıradan Rus vatandaşları tatil harcamalarını dizginleyecek. Ukrayna’dan ise turist beklemek gerçekçi değil. Bu durumda Türkiye’nin bu sene beklediği 35 milyar dolar turizm geliri pandemi bitmesine rağmen artık ulaşılamaz bir seviye. Üstelik Avrupa’yı tehdit eden Putin büyük olasılıkla Avrupalı turist akımında da kayıp yaratacak. Bunun dolar olarak karşılığı Türkiye için 5-6 milyarı bulabilir.
Petrol fiyatının 100 dolar ve üzeri kalması zaten kendi içinde cari açığa 15-20 milyar dolar ekleyecek boyutta. İhracat artışının yavaşlamasının getireceği etki de bunun üzerine eklenmeli.
Sonuçta cari fazla yaratacağına ve hatta bunu sürekli hale getirebileceği iddiasındaki AKP hükümeti, kalan kapasitesi çerçevesinde gerçeklerle yüzleşecek. Türkiye’nin 2022 cari açık seviyesinin 2021 sonundaki 14,9 milyar dolardan hızla 30 milyar dolara yönelişine tanık olacağız.
Nasıl çıkılacak bu delikten?
Bu süre boyunca KKM gibi yapay ve çok riskli adımlarla TL’yi tutmaya çalışacağı beklenebilecek Nebati ve ekibi ise potansiyel olarak TL’de önemli bir değer kaybını için de zemin hazırlamaya devam edecek.
Bu kısır döngüde bulunmamızın nedeni AKP iktidarının ekonomi politikalarındaki basiretsiz tercihleri yanı sıra Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin özellikle son yıllarda bilerek aşındırılması, içeride siyasal ve bireysel özgürlükler azaldıkça uzun vadeli sermayenin Türkiye’den kaçmış olması.
Dünyada dengeler kalıcı olarak değişmekteyken bu gidişatı terse çevirmenin ve risklerin gerçekleşmesini engellemenin yolu basit. Rasyonel ekonomi politikaları uygulamaya dönüş yanında Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini toparlamak ve hukukun üstünlüğünü kurmak.
Soru, mevcut AKP-MHP iktidarının kendi bozduğu düzeni kapsamlı bir politika değişikliğiyle düzeltmeye soluğunun olup olmadığı. Keza akıldan yoksun ekonomi politikaları zaten beklenen kötü sonucu doğurmaktayken, hukuk, adalet tarafındaki aşınmanın da bir ülkenin ekonomisini nasıl bir darboğaza soktuğunu deneyimlemekteyiz.
GA.