Borsa
Güldem Atabay: Dünya piyasaları yangın yeri – Türkiye’deki sanal piyasa çarklarının neden kopacağını anlama kılavuzu
Küresel finansal piyasalarda yangın var. Neredeyse bir yıldır Fed’in parasal sıkılaştırma planından haberdar olan piyasalar, birkaç geçici atak dışında gelmekte…
Küresel finansal piyasalarda yangın var. Neredeyse bir yıldır Fed’in parasal sıkılaştırma planından haberdar olan piyasalar, birkaç geçici atak dışında gelmekte olanı fiyatlamaktan kaçındılar. Bu süre içinde enflasyonun artmasına rağmen miktarsal genişleme programıyla Fed para yaratmaya devam ettikçe varlık fiyatlarındaki balon da şişmeye devam etti. Ukrayna işgali, sıçrayan emtia fiyatları ve enflasyonun kontrolden çıkacağı endişeleri eşliğinde ABD Merkez Bankası ise ancak nisan ayında ürkekçe ilk adımı attı. 3-4 Mayıs toplantısında ise Pandora’nın Kutusu’nu açtı.
Fed ile ilgili beklentiler ve Dolar Endeksi’nin yönü açısından artık önemli ölçüde netlik hakim. En azından 2024 başlarına kadar. Fed politika faizi ve Dolar Endeksi yukarı, bilançosu ile beraber küresel dolar miktarı aşağı. Pandemi başlangıcından beri belki de ilk defa piyasaların önünü bu kadar berrak şekilde görebilmesi de bu gelişmelerin korkusuzca fiyatlanması ile sonuçlanmakta.
Fiyatlamaların her zaman beklentiyi satın aldığı düşünülürse, Fed’in henüz atmadığı ancak atacağının bilindiği adımların da kısmen fiyatlara yansımış olduğunu hesaba katmak gerek. Ancak, sürecin tam olarak sonlanmadığını düşünmek için yeterince neden var.
Piyasalar birkaç ateş altında aynı anda. Fed’in agresif sıkılaştırma ile ilerlemeye başlaması yanında Avrupa ekonomisinin savaş nedeniyle, Çin ekonomisinin de bitmeyen Covid-19 yasakları ile boğuşmaları beklenenden düşük büyüme yaratmakta. Enflasyon henüz kontrol altına alınmış değil. Bu da piyasalarda enflasyonla savaşta bir yol alınamadan durgunluk endişelerini canlı tutuyor. Korku, yüksek enflasyona düşük büyümenin, hatta durgunluğun eşlik etmesi.
Fed guvernörlerinden gelen açıklamalarda ve tabi son gelen ABD ekonomisine ait verilerde ABD ekonomisinde durgunluk tartışmaları için zamanın çok erken olduğu ortaya çıkıyor. Çin mevcut ekonomik durumuna genişlemeci politikalarla tepki verirken, Avrupa tarafından beklenen büyümedeki zayıflamadan önce 40 yılın zirvelerinde gezinen enflasyona bir an önce müdahale etmesi.
ABD dolarının yükselmesi için son derece elverişli bir ortam elbette… Avrupa Merkez Bankası’nın piyasaların beklediği üzere temmuzda devreye girmediği her gün Dolar Endeksinin 105-110 arası yolculuğu da başlayabilecek gibi görünüyor.
Tüm bu köşe taşları ABD dolarının yükselmesi için son derece elverişli bir ortam elbette. Hele ki doların geçmiş uzun soluklu performansına bakarak küresel büyüme döngüsü ile ters yönde ilişki kurma eğiliminde olan bir para birimi olduğu düşünüldüğünde. Zaten son üç ayda Dolar Endeksi 99,5 civarından 104,9 sınırına kadar yükseldi. Fed hareketlerini hızlandırırken, Avrupa Merkez Bankası’nın piyasaların beklediği üzere temmuzda devreye girmediği her gün Dolar Endeksinin 105-110 arası yolculuğu da başlayabilecek gibi görünüyor.
Doların bu yaz boyunca güçlü kalmasını beklemek ne kadar makul görünüyorsa, hisse senedi ve tahvil piyasaları açısından da o kadar zor bir dönem ufukta. Hala Fed’in önden yüklemeli sıkılaştırma aşamasında olmamız da bu durumun asıl nedeni. Rusya’nın Ukrayna işgali nedeniyle küreselleşmenin ikiye yarılması, bunun yapısal olarak enflasyonu yüksek tuttukça merkez bankalarının daha yüksek faiz oranlarına uzun süre ihtiyaç duyacak olmaları hisse senedi ve tahvil piyasalarını vururken, en başta doları uzun süre güçlü tutacak gibi görünüyor. Tabii küresel para birimlerinde oynaklığın da bu süreçte yüksek olmasını beklemek yerinde olur.
Bilançoların hızla pandemi öncesi seviyelere döndürülmesi ardından- ki bu işin de asıl yüklenicisi şimdilik Fed- önümüzdeki yıllarda merkez bankalarının miktarsal genişleme işinden uzak durarak, eski günlerdeki gibi faiz politikası yoluyla ekonomik aktiviteyi yönetmelerine zemin açmaları gerekiyor. Enflasyon tehdidi varken basitleşmiş para politikası ile beklentileri şekillendirmek her zaman daha kolay.
Fon yöneticileri piyasalarda gerçeklik zeminin kalıcı şekilde değiştiğinin farkında. Durgunluk ve yüksek enflasyon kombinasyonu anlamına gelen stagflasyon riskine gözlerini dikerken, bir yandan da hisse senetleri, tahviller ve tüm diğer varlık sınıflarında satış yapmaya devam ediyorlar. Nakit paraya geçiyorlar. Çünkü dip noktaların yakalanması yeni pozisyonlar açılması anlamına gelecek. Piyasalarda bir denge oluşacak ve iş enflasyonun düşmesini beklemeye, Fed’in durmasını ve döngüyü tersine çevirmesini beklemeye ve bu süreçte de para kazanmaya kalmış durumda.
2008 Küresel Finansal Kriz’den bu yana belki de ekonomi/finans kitaplarına en uygun piyasa neden-sonuç ilişkisi dönemine girmiş durumdayız kısaca.
Hisse senedi tarafında halka arz furyası uzun süre yeniden başlayamayacak şekilde kapanmış bir görüntüde. Teknoloji hisselerinden reel ekonomik döngülere daha hassas şirketlerin hisselerine kaymakta portföyler bir yandan da. Şimdiye dek kar elde etmese de para bolluğunda değeri şişen teknoloji şirkleri sadece iki haftada Nasdaq’da %25 değer kaybetmiş durumda. Kar görmeden para yatırma döneminin sona ermesiyle yatırımcılar yeniden şirketlerin değerlemelerine odaklanmış durumda.
Küresel para bolluğunda şiştikçe şişen bitcoin de sert bir darbe alanlar arasında doğal olarak. Kasım ayındaki zirvesinden bu yana %50 kaybederek 32.000 doların altına düştü. Fed başta olmak üzere faizlerin artırılmasından çok küresel likiditenin azaltılacağının ilanı coin piyasasında daha kötü günlerin habercisi.
İşlem hacminin devleştiği ve hemen tüm ülkelerin dış borçlanma faizcilerinde alt sınırı oluşturması açısından ABD tahvillerinde seyir çok önemli. Yatırımcılar, Fed’in önümüzdeki birkaç ay içinde faiz oranlarını yükseltmeye devam edeceğinden şüphe duymadıkça tahvillere satış geliyor.
Faiz vadeli işlem piyasalarının anlattığı şu anda %0,75-%1 aralığında olan ABD politika faizinin 2023 ortasına kadar %3,15 civarına yükseleceği. Ardından da yavaşlayan ekonomi eşliğinde Fed’in 2024 sonlarında yeniden parasal gevşeme döngüsüne döneceği. BU genel beklenti 10 yıllık ABD tahvil faizlerini son bir haftada %3,2’ye taşımış durumda. Fakat halen enflasyon ve Fed’n adımları konusunda piyasalar iyimser tarafta görünüyor. Az sayıda ancak dikkat çeken yorumlar bilanço küçültmenin faiz artışı etkilerine dikkat çekmekle kalmayıp, enflasyonu düşürmek için %3,15’ten daha yukarılarda bir faizin gerektiği konusunda hem fikir.
Bu da söz konusu tahvil faizinin en az yolunun %3,5-4,0 aralığına kadar devam edeceği demek. Hisse senedi ve diğer varlık fiyatlarının darbe almaya devam etmesi demek. Petrol ise bu dinamiklerin biraz dışında Rusya-savaş-ambargo eksenli haberlerle daha çok hareket ediyor ancak görünen 12 aylık vadede varil başına ham petrolün 110 doların altında kalıcı olması zor.
Türkiye’de piyasalar ise tüm bu dinamiklerin dışında AKP ekonomi kurmaylarının kurguladığı sanal bir evrende hareket ediyor. Enflasyonun yükselişiyle reel getiri sağlama alanı sadece hisse senetleri olarak ön planda. Baskılanan TL, düşük tutulan faiz ve artan konut fiyatları, enflasyonun daha da artacağı bilinciyle erkene çekilen tüketim talebi şimdilik bu yapay düzenin sürmesini sağlıyor. Her gün artan ekonomik maliyetlerle birlikte tabii.
Fakat bu yazı içinde konu olan temel değişimler zaten Türkiye piyasalarındaki sanal düzen çarkının kırılmasının da an meselesi olduğunu anlatıyor. Aşırı baskı altında tutulan Türk Lirası da bu açıdan öncü gösterge olacak doğal olarak.
PolitikYol