Erol Taşdelen: Bankaların ‘Enflasyona Endeksli Tahvil’ telaşı
20 Mayıs 2022BDDK verilerine göre 6 Mayıs 2022 itibarıyla Bankalarda 6,2 trilyon TL Toplam Mevduatın %57’lik kısmını oluşturan 3,5 trilyon TL karşılığı Döviz Mevduat hesaplarından oluşuyor. Dövize endeksli olan Kur Korumalı Hesap- KKH karşılığında da 819 milyar TL birikmiş durumda. KKH’ları da ekleyince Döviz ve dövize endeksli hesapların bankalarda toplamı 3,1 trilyon TL yapıyor. Başka bir ifade ile toplam mevduatın %70,2’lik kısmı dövizde ya da dövize endeksli hesaplarda.
Enflasyonun %70’lere geldiği düşünüldüğünde insanların TL’de kalınmayacağı alım gücünü ve parasının değerini korumak için alternatif arayışlar içinde olmalarına kızmamak lazım. Gayet doğal refleks. Son zamanlarda dolarizasyonun önüne geçmek, parasının değerini koruma telaşında olan tasarruf sahiplerinin kaygılarını gidermek ve parasının dövize gitmesini engellemek için KKH’ye ek olarak Enflasyona Endeksli Tahvilin (EET) sunulması ekonomi kurmaylarınca da dillendirildi.
Enflasyona Endeksli Tahvil bankaları nasıl etkiler?
Hazine Enflasyona Endeksli Tahvil çıkarması TL’de olup da parasının değerini koruma veya ek gelir elde etmeyi amaçlayan tasarruf sahiplerinin ilgisini çekeceğinden kimsenin kuşkusu yok. Hatta Enflasyona Endeksli Tahvil gelir önerisi KKH’lara göre de cazip olması buradaki paranın önemli bir kısmının da vade sonlarında Tahvile kayması söz konusu. Bu durumda bankalardaki mevduatın önemli bir kısmı Tahvil alımına dolayısı ile Hazineye geçecektir. Bu da bankalardan önemli bir kaynağım Hazineye dolayısı ile Kamu Bankalarına kayması anlamına gelir.
Mevduat yarışı başlar bu da faizleri artırır, bankalar zararlı çıkar
Yerli ve Yabancı özel bankalar da çıkan mevduatı telafi etmek için istemeyerek mevduat toplama yarışına başlar. Mevduat yarışında faiz oranlarının artması da kaçınılmaz olur. Bankaların aktif pasif dengesi bozulacağından ciddi sıkıntılara neden olur. Zira, mevduat maliyetleri artan bankalar bunun anında kredi faiz oranlarına da yansıtır. Zaten yıllık %30’ların üzerine çıkan kredi faiz oranlarında yeni bir artış dalgası başlar.
“Değişken faizli” spot kredi ve taksitli kredi dönemi başladı
Yeterli mevduat artışını sağlayamayan bankalar ister istemez yeni kredi vermede iştahlı olmayacağı gibi kapanması kolay olan Ticari Rotatif / BCH kredi faiz oranlarını anormal yükselterek firmalara kredi kapatmaları için baskı yapar. Son dönemde fazla dillendirilmiyor ama çoğu bankada 1 ay üzeri spot krediler durmuş durumda. Spot kredilerin tanım ve özelliğine ters olarak “sabit faiz” veremiyorlar. Değişken Faizli Spot Krediler ve Değişken faizli Taksitli krediler dönemi başladı biline. Kredi kullanan firma kredi yaşam sürecinde ne kadar faiz maliyet ödeyeceğini şuan bilemiyor. Hiç bir firma şuan “Finansal Maliyet” hesaplayamaz halde. Bazı bankaların mevduat kayıpları fazla olması halinde kredileri kapattırarak mevduat kaybındaki farkı kapamaya çalışması kadar normal bir şey yok ama bunun piyasalara vereceği zararı tahmin etmek de zor değil.
Yasal olmayan Kredi komisyonları firmalara ek maliyet oldu
Firmalara Kredilerde komisyon başka dert oldu. Firmalar o kadar sıkıştı ki kredi almak için yüksek faizleri / komisyonları kabullenir hale geldi. Kredi komisyon şartlarını da düzenleyen, TCMB’nin “Bankalarca Ticari Müşterilerden Alacakları Ücretlere” ilişkin 10.02.2020 tarihli resmi 31035 sayılı resmi Gazetede yayınlanan düzenleyici Tebliğe aykırı olarak 1 aylık Spot kredilerden hatta aç/kapa şeklinde kısa vadeli Rotatif/BCH kredilerden bile %1‘lere varan “peşin komisyon” istenmeye başlandı. Aylık kredide %1 peşin komisyon demek yıllık %12 komisyon demektir. Bankacılık tarihinde bu kadar yüksek komisyonlu kredi dönemi yaşanmamıştı. Yetmiyor üstüne kredi kadar ihracat yapma şartı koyan bankalar var. TL Rotatif/BCH kredide “ihracat şartı” da ilk defa duyuldu. Üstelik bu keyfi dayatmaları yapanlardan biri de Kamu Bankası. TCMB’nin ve BDDK’nın ne yapacağını merak etmekle birlikte, bankaların bu komisyon taleplerine; kredilerde saçma sapan koşulları dayatmasına seyirci kalmalarını da şaşkınlıkla izliyorum. Denetleyici Kurumların bu kadar piyasadan kopuk olması kabul edilemez. Ekonomi yayını yapan Medya da dahi bu konulara değinmiyor. Reel Piyasalar burnunda soluyor biline. Bazı bankalar resmen “reel sektör daha da zor duruma düşsün” gayreti içinde biline
Enflasyona Endeksli Tahvil reel sektöre zarar verebilir
Tahvil ile bankalardan dolayısı ile piyasadan para çekilmesi likit sıkıntısı yaratacağı kesin. Bankalar arası borç para verme trafiği artar ve O/N faiz oranları da yükselir. Sahi yola çıkarken asıl amaç faiz düşürmek değil miydi? Bu yolun sonu farklı oluyor ama. Kısaca, “Enflasyona Endeksli Tahvil-EET” çıkarırım, dolarizasyonun önüne geçerim” derken piyasalara ve bankalara verebileceği hasarın da iyi hesaplanması gerekir.
Enflasyona Endeksli Tahvil-EET ile Hazine’nin dolayısı ile Kamunun eli likit olarak güçlenmiş olur ama ortaya çıkan sonuç piyasalara dolayısı ile reel sektöre daha fazla zarar verebilir. Enflasyona Endeksli Tahvil- EET yerine ilk etapta Enflasyona Endeksli Mevduat-EEM çıkarmak alternatif olarak düşünülmesi gerekir. Umarım yeni düzenlemeler Kur Korumalı Hesaplar-KKH’da olduğu gibi aceleye getirilip maliyet hesabı yapılmadan çıkarılmaz. Normal zamanlardan geçmiyoruz kabul; önerim, “bu günlerde bankaları, piyasayı etkileyen her kararda detaylı SWOT analizini iyi yapmak olur” diye düşünüyorum.
Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.bankavitrini.com