Ekonomi
Emre ŞİRİN: EKONOMİ BÜYÜYOR, VATANDAŞ KAYBEDİYOR!
Malumunuz ülke ekonomisi yıllardır büyüme üzerinden tarif ediliyor ve büyük bir başarı hikayesi olarak ambalajlanıp vatandaşa sunuluyor. Son açıklanan veriye…
Malumunuz ülke ekonomisi yıllardır büyüme üzerinden tarif ediliyor ve büyük bir başarı hikayesi olarak ambalajlanıp vatandaşa sunuluyor. Son açıklanan veriye bakıldığında 2022 yılının ikinci çeyreğinde ekonomimiz yine büyüdü hem de %7,6! Bir gurur tablosu daha…
Aslında ekonomi dünyasının içinde yer alan herkesin bildiği üzere ekonomi yönetimi uzun süre önce bir tercih yaptı. Bu, enflasyonla mücadele yerine büyümenin tercih edilmesiydi. Uygulanan tüm politikalar bu yönde dizayn edildi ve tüm ağır sonuçlarına rağmen bu politikada ısrar edildi.
Evet ülke ekonomisi büyüyor. Ama burada sorulması gereken bazı önemli sorular var.
Bu sorulardan bazılarını şöyle bir sıralayalım;
- Ekonomi büyürken halkın refah düzeyinde bir artış var mı?
- Ekonomi büyürken insanların alım gücü artıyor mu?
- Ekonomi büyürken öğrencilerin, yeni mezunların, zor da olsa iş hayatına atılmış gençlerin, emeklilerin, asgari ücretlinin, hatta beyaz yakalı kesimin, esnafın ülke ekonomisine dair güveni, umutları artıyor mu?
- Ekonomi büyürken bu büyüme toplumun tüm kesimlerine adil bir şekilde yansıyor mu?
Bu ve benzeri soruların cevaplarını aslında herkes biliyor. Ekonomiyi yönetenler bilmiyor mu, elbette biliyor.
O halde soru şu; herkesin bildiği bu yanlış politikada neden ısrar ediliyor?
Bunun da cevabı aslında basit.
Çünkü uzun süre uygulanan yanlış politikalar neticesinde kaynaklar öylesine tüketildi ki artık dönüşü olmayan bir yola girildi. Yerli ve yabancı yatırımcı nezdinde ciddi bir kredibilite erozyonu oluşturuldu. Kaynak bulunamaz hale gelindi, kötü gidişatın etkilerinin daha az hissedilmesi amacıyla para arzı daha da artırıldı. Enflasyon arttıkça, ücret düzenlemeleri ile vatandaşa sizi enflasyona ezdirmiyoruz mesajı verilmeye çalışıldı. Ama bu politika enflasyonu daha da artırdı. KKM uygulaması ve yaratılan örtülü dolarizasyon ile hazine ve merkez bankası üzerindeki yük arttıkça arttı.
Bu sırada artan dış ticaret açığı ve cari açık, özellikle dolar/tl nin belirli bir seviyede tutulabilmesi için uygulanan politikalar sonucu ortaya çıkan döviz ihtiyacı, uzun süredir en büyük kredibilite sorunu olan negatif merkez bankası rezervleri gibi kronikleşmiş sorunlar da hem yerli hem yabancı yatırımcıyı ürkütmeye devam etti, ediyor.
Elbette ki dünyanın her yerinde seçime giden hükümetler genişleyici politikalar ile kendilerince seçim yatırımı yaparlar. Ama bizde durum biraz farklı çok uzun süredir benzer uygulamalar yaşanıyor ve artık ipin ucu kaçmış durumda.
Atılan her adım bir önceki yanlış adımı daha da ileri seviyeye taşıyan başka bir yanlış adım olarak karşımıza çıkıyor.
Konumuza dönecek olursak, Türkiye’de ortaya konan büyüme modeline baktığımızda şu soruyu sormak kaçınılmaz hale geliyor; ‘Evet Ekonomi Büyüdü Ama Kime Büyüdü’…
Yani emekli, asgari ücretli, beyaz yakalı, esnaf yani toplumun önemli bölümünü oluşturan kesimler bu büyümeden ne kadar pay aldı?
Dolayısıyla büyüme denilen kavram, toplumun tüm kesimlerine adil bir şekilde dağılmıyorsa, yoksul kesimden varlıklı kesime sermaye transferine neden oluyorsa yani yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapıyorsa bu sadece istatistiki bir aldatmacadır.
Emre ŞİRİN