Dr. Zeynep Stefan
Dr. Zeynep Stefan: FSA’den FCA’e
Yine başa döndük! 2008 krizi bütün dünya piyasalarını sallamıştı. Ancak en kalıcı etkisini düzenleyici kurumlar üzerinde bıraktı. Piyasalar normale döndü…
Yine başa döndük!
2008 krizi bütün dünya piyasalarını sallamıştı. Ancak en kalıcı etkisini düzenleyici kurumlar üzerinde bıraktı. Piyasalar normale döndü ancak rating şirketleri ve özellikle düzenleyici kurumlar asla eskisi gibi olamadı. Nedeni ise dünyanın en büyük ekonomilerine yön veren ve bünyesinde birçok deneyimli uzmanı istihdam eden bu kurumların ne piyasalarda giderek biriken gerilimi tespit edebilecek ne de bu siyah kuğu artık ortaya çıktığında kontrol altına alabilecek kadar kuvvetli bir yedek planları olmamasıydı.
Bu dönüşümden en büyük payı alan yapı ise İngiltere düzenleyici kurumu, o dönemdeki ismi ile, FSA (Financial Services Authority) oldu. FSA, krizden sonra sular durulur durulmaz 2013 yılında FCA (Financial Conduct Authority) ve PRA (Prudential Regulation Authority) olarak ikiye ayrıldı. İlk başta kurumun adında bir kelime değişikliği gibi görünse de düzenleyici kurumların gideceği yolu göstermesi açısından büyük önem taşıyan bir hareketti. Nedeni ise 2008 krizinden sonra artık finansal servislerin değil öncelikli olarak bu servislerin uyumunun kontrol edilecek olmasıydı. 2015 ve 2017 yıllarında Londra’da Ethical Corporation’ın düzenlediği etik ve uyum konferanslarında FSA sonrası yeni normalleri değerlendirdiğim iki konuşma gerçekleştirmiştim. İki konferansa katılan onlarca risk ve uyum yöneticisi ile uyumlu olmanın (being complaint) maliyetinin ileride daha hızlı bir şekilde artacağını ve performans baskısı ile çerçeve dışına kolayca çıkabilecek yöneticilere karşı hangi aksiyonları almamız gerektiğini konuşmuştuk. Geçen beş yılı, 14 Aralık’ta Mevzuat ve Uyum Derneği tarafından düzenlediği II. Mevzuat Uyum Konferansı’nda bir kere daha düşünme fırsatı buldum. Uzun süredir sadece uyumun konuşulduğu bir konferansa katılmamıştım ve endişelerin son beş yılda pek bir değişiklik göstermediğini görmek açıkçası beni biraz endişelendirdi. Birçok konuşmacının çok farklı başlıklar altındaki konuşmalarında beni en çok düşündürenleri ve dolayısıyla en çok faydalandığım SEDDK Başkanı Mehmet Akif Eroğlu ile Deloitte Ortağı Uğur Kağan Dinçsoy’un konuşmaları oldu.
Ne kadarı gerekli?
Konferansın genelinde önceleri kâğıt tüketiminin azaltılması gibi ‘minnoş’ bir ‘yan fayda’ (nice to have) ile başlanan dijitalleşme yolculuğunun nasıl bir zemin yarattığı ve bu zemine sadece kendisine uygun bileşenleri nasıl kabul ettiği birçok konuşmacı tarafından dile getirildi. Dijital gayrimenkuller, hassas verilerin kullanımı, iklim değişikliği ile giderek dönüşen mevcut riskler ve düşük karbon ekonomisine geçişin değiştireceği finansal risklerin nasıl yönetilmesi gerektiği gibi piyasa dertlerine benzeyen birçok konunun tam bir düzenleyici kurum ve sonrasında uyum ajandası olduğunu bir kere daha görmüş oldum. Aslında bu iyi bir özellik, ana faaliyet kolu ile uyumun ajandalarının benzer olması çok faydalıdır. Ancak benim gözümde uyum birkaç adım daha önde olmalıdır. 2022 yılında hala dijitalleşme paradigmalarını konuşmak bizim için gecikmeye başladığımız güçlü sinyalleri. Dolayısıyla felsefi çerçeve konuşmalarını, ne yazık ki birçok konuşmacıyı 2017-2018 yıllarını tekrar eder bulduğumdan, es geçtiğimizde elimizde kalanın bu teknolojik değişime ayak uyduramamış bir uyum fonksiyonu olduğunu görüyorum. Bizdeki bu atalet de beraberinde ‘kriptoları engelleyemezsiniz’ veya ‘zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan’ nidalarıyla konferansta yer bulan konuşmacıları getirmekte. Şu anda çoktan bu yapının düzenleyici kurum nezdinde hangi performans göstergeleriyle takip edilmesi gerektiğini konuşuyor olmalıydık ki ilk sorumuz düzenleyici kurumda teknolojik gelişmelerin, piyasanın bir adım önünde olmak için, nasıl temsil edilmesi gerektiği sorusu. Her şey değişiyor. Bu kadar çok değişken arasında düzenleyici kurum gibi sağlam bir çapaya ve tüketiciyi daha makro bir çerçevede koruyan güvenilir bir yapıya sahip olmak kesinlikle büyük bir avantaj. Düzenleyici kurumun etkisinin felsefeden icraya, büyük veri yönetimi ile nasıl evrilebileceğine bir sonraki yazımda değiniyor olacağım. Bu harika konferans için değerli Mevzuat ve Uyum Derneği’ne bir kere daha teşekkür etmek isterim.