Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Temenniden beklentiye geldik…’
20 Mayıs 2022Hazine ve Maliye Bakanı olduktan sonra yaptığı ilk röportajda ekonominin temennilerden oluşan bir yapı olduğunu söyleyerek akılları karıştıran Nureddin Nebati sonunda enflasyonun faturasını da beklentiye çıkardı.
Öncelikle bu yükselen enflasyon sorunundan enflasyonist ekonomiye geçtiğimizin itirafıdır. Fakat tutarsız olan bir taraf var. Çünkü enflasyonist ortamlarda, reel sektör olası enflasyon artışlarına paralel beklentiye girer ve bu noktada da zam yapar. Bunun da enflasyonu körükleyen nedenlerden biri olduğu açıktır.
Ama o ortamda dahi, bu ana sebep değildir. Bugünkü ortamda ise, meselenin bu fotoğrafla uzaktan yakından ilgisi yok. Yani Bakan Nebati yine olayı ya anlamamış ya yanlış yorumluyor.
Bir ülkede açıklanan resmi istatistiklere göre üreticinin enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasında, üretici aleyhine yüzde 52 fark varsa, orada beklenti zammı söz konusu olmaz.
Daha doğrusu yapılan zammın adı beklenti zammı diye konulamaz. Çünkü zaten hali hazırda maliyetlerini yansıtamamış bir üretici kesimin beklenti enflasyonu ile zam yapıp, enflasyonu yukarı çekebilmesi için, tüketici enflasyonunun üreticininkinin üzerinde olması gerekir.
O süreçte yapılan artışlar, ancak aradaki farkı kapatmaya yönelik cılız hamleler olarak nitelendirilebilir. Bu süreçte yüzde 70 enflasyonu baz alıp, ürünlere gelen zamları da beklenti diye yorumluyorsanız, üretici enflasyonunu hiç dikkate almıyorsunuz anlamına gelir.
Ayrıca bu faktör, enflasyonun ana sebeplerinden birini oluşturmaz. Türkiye’de enflasyon üretimsizlikten, üretilenin değerini bulmamasından, ithalat yoluyla ihtiyacı karşılama eğiliminden, üretimdeki ithalat payından ve tüm bunların sonunda ortaya çıkan dolar ihtiyacının kur faktörüyle enflasyona etki yapmasının toplamından kaynaklanmaktadır.
Ama ana faktör beklenti değildir. Kimsenin enflasyonun yükselmesini beklediğini sanmıyorum. Çünkü resmi açıklanan enflasyonla bile tüketici cephesinde açlık sınırının bin 70 TL altında bir gelir, üretici cephesinde yüzde 52 yansıtılamamış maliyet, ithalatçı cephesinde de artan kur nedeniyle tedirginlik söz konusu.
Bu ortamda kimse enflasyonun yükselmesini istemez. İstemediği gibi, yurtdışındaki gelişmeler, Davos’un ana gündem maddesini gıda ve enerji krizlerinin oluşturması, Çin’deki lojistik sıkıntılar, Rusya – Ukrayna hattında gıdaya etki eden faktörler ve tedarik zincirindeki kırılma zaten kısa vadede de enflasyonun düşmesini zorlaştıran dış etkenler olarak bizdeki yanlışı besler nitelikte.
Yani ne dışarıda rüzgar lehe esiyor; ne de içeride gerçekten enflasyonu düşürecek sağlıklı bir politika uygulanıyor. Bir de üzerine kur baskısı ve 700’leri aşan CDS gerçeğini koyarsanız, kısa vadede bu enflasyonun düşme olanağı bulunmuyor.
Belki de bu yüzden temenni, beklenti, niyet, iyimserlik gibi subjektif söylemlerin arkasına sığınılıyor. Oysa gerek yok. Gerçekten kararlıysanız ve insanlara doğruyu söyleme cesaretiniz varsa, tüm bu denklem içinde bile rotayı çıkışa çevirebilirsiniz. Bizim yaptığımız ise karanlığa doğru yol alıp, ileride karşımıza bir mum çıkacağını ummaktan ibaret.