Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Kimsenin işine yaramayan maaş…’
23 Ağustos 2022Türkiye ekonomisindeki en kritik göstergelerden biri olan satIn alma gücü, tüm reklam kokan artış açıklamalarının gölgesinde enflasyona yenildi. Üstelik düz mantıkla baktığınızda en azından alanın ezildiği bir ortamda, maaşı verenin kazançlı çıkması gerekir değil mi?
Ne yazık ki tablo orada da benzer şekilde oluştu. Önce maaş alanlardan başlayalım. TÜİK kaynaklı ikinci çeyrek işgücü girdi endekslerine baktığınızda an itibariyle yüzde 80 civarında açıklanan resmi enflasyona göre bile yüzde 56,9 ile geride kaldı.
Saatlerce TV ekranlarında ya da meydanlarda anlatılan, çalışanı ezdirmedik tezi de böylece çökmüş oldu. Daha sıkıntılı olan ise açıklanan resmi enflasyon rakamının, eriyen satIn alma gücü karşısında, daha doğru bir tabirle gerçek enflasyon karşısında daha ezici bir etki yaratmış olması.
Resmi rakamlara baktığınızda yüzde 23 civarı gözüken azalan satın alma gücünün, sokak enflasyonunun yüzde 175 civarında olduğunu dikkate alarak yorumlarsanız, önümüzdeki süreçte insanların fakirleşmesinin yanında, iç piyasanın büyük bir tehdit altında, kredi borç ödemelerinin de yüksek risk gölgesinde yol aldığını görürsünüz.
Peki çalışan kesim ücretleriyle hayatını idame ettiremiyor da, az para veren firmalar bu işten kazançlı mı çıktı? Orada da herhangi bir iyileşme yapılmadı. Yani gerçekçi anlamda ne vergilerden ne de sigorta primlerinden bir destek sağlanmadı.
Zaten bir çalışan maaşının yarısı kadar ekstradan devlete ödeme yapan işletmeler, yaşanan artışlar karşısında yalnız bırakıldı. Üretici enflasyonunun yine resmi istatistiklere göre yüzde 65 düzeyinde yansıtılamayan bir bölümü olduğunu düşünürseniz, verdikleri parayla ne çalışanlarını mutlu edebildiler, ne de yansıyan yükün altından kalkabildiler.
Böylesi bir tablonun üreten bir ülke fotoğrafı içerisinde sürdürülebilmesi mümkün değil. Zaten bu nedenle esnaf borç yapılandırması talep ederken, firmalar krediye ulaşamadıklarından dert yanıp, krediyi de genel giderlerinde kullanacaklarını sinyalini veriyorlar.
Türkiye’nin bir an önce veri gerçeğiyle yüzleşip, daha sonrasında insanların satın alma gücünü yükseltecek hamleler yaparken, işverenlerin de istihdamını teşvik edecek bir yapılanmaya girmesi gerekiyor. Bunun da altın anahtarının planlı bir ekonomi olduğunu biliyoruz.
Mevcut tablo ekonomik anlamda zorlanmaların deşifresini yaparken, aslında arkadan nasıl bir tsunaminin de geldiğini bize haber veriyor. Fakat üç maymunu oynayan bir ekonomi yönetim, mesleki örgüt temsiliyeti ve medya üçgeninde hem firmalarımızı, hem de bireylerimizi kaybediyoruz.
Bir an önce bu konuya neşter vurup, gerekeni yapmazsak önümüzdeki süreçte çok daha telafi edilemez bir fotoğrafla karşı karşıya kalacağız. Çok geç olmadan şu gerçeklerle yüzleşelim artık.