Çetin Ünsalan Yazdı: Elektrik faturalarına önlem geliyor!
2 Şubat 2022Türkiye’de herkesin canını yakan elektrik faturaları, doğalgaz ile birlikte gündemin ilk maddesine oturdu. Çoğu ödenebilir olmaktan çıkmanın yanı sıra, arka arkaya gelen zamlar nedeniyle de vatandaşı çileden çıkarttı.
Sanayicinin durumu daha da kötü. Çünkü onlar bir de üstüne zamlardan daha çok etkileniyorlar. Fakat söylendiği gibi tüketicilerin faturasına zamlar yansıtılmıyorsa, birinin de çıkıp bu faturaların neden yükseldiğini açıklaması gerekmiyor mu?
Son olarak kademeli kullanım ile ilgili bir açılım yapıldı; biliyorsunuz. Öyle bir çıta belirlediler ki, o düzeyde elektrik kullanmak, her ürünün ve ekonominin elektriğe bağlandığı çağımızda mümkün değil. Elbette ses yine yükselince, zaten ekonomide köşeye sıkışmış iktidar açılım yaptı.
Aylık tüketim uzmanların ‘mümkün değil’ dediği 150 kilovattan, 210 kilovata çıkarıldı. Günün sonunda bu da yetecek mi; göreceğiz. Çünkü mantık ‘çıkar cep telefonunu’ düzeyinde. Ülkede sağlıktan devlet işlerine kadar her şeyin, artık bir bilgisayar haline dönüşen cep telefonları üzerinden yapıldığı ortamda, ‘eleştir eleştirme’ kriteri cep telefonu üzerinden koyanların bu oranlarla oynayarak çözüm bulduklarını zannetmelerinden daha doğal bir şey yok.
Anlaşılan o ki, hanelerin tüketim fiyatlarına zam gelmese de bizim faturalarımız yükselmeye devam edecek. ‘Faiz düşerse enflasyon düşer’den sonra, ‘zamlanmayan faturadaki tutar artar’ teorisini de dünya iktisat literatürüne kazandıran ülkemizin ekonomi yönetimi sorgulama çağında, sorgula(ma) yaklaşımıyla da demokrasi / vatandaş ilişkisini yeniden tanımlıyor.
Biraz daha sıkıştırırsanız, dünyadaki enerji maliyetlerinin artışından bahsediyorlar. Haksızlar mı? Hayır bu noktada haklılık payları var, ama dünyadaki enerji maliyetlerinden önce bize tüketim tutarımızın iki katı fatura ile muhatap olmamızın sırrını açıklamaları gerekmiyor mu?
Peki dünyada herkes için yükselen maliyetler varken ve biz zam yansıtılmamış faturalarımızın tutarındaki yükselmenin saadetini yaşarken, dünya ne yapıyor? Elektrik faturalarına önlem almanın yollarını arıyor.
Verimlilik, doğru yalıtım, nitelikli alt yapı gibi orta ve uzun vadede sonuç verecek işlerden bahsetmiyorum. Hemen, bugün canı yanan vatandaşını rahatlatacak önlemler almaya yöneliyorlar.
İşte size medyaya yansıyan dünyadan iki somut örnek: “Belçika’da 1 Mart-1 Temmuz döneminde elektriğe uygulanan KDV oranı yüzde 21’den yüzde 6’ya indirilecek. Böylelikle hanelerin elektrik faturalarının ortalama 60 avro azalması sağlanacak.
İlave olarak hanelere 100 avroluk ısınma çeki gönderilecek. Bu çek enerji faturalarının ödenmesinde kullanılabilecek. Ülkedeki yoksul ve düşük gelirli ailelere sağlanan uygun enerji tarifelerin süresi de uzatılacak.”
Hadi siz şaşkınlığınızı gidermeye çalışırken ikinci örneği de Yeniçağ Gazetesi’nden Tolga Şahin’in haberinden, Almanya’dan paylaşalım: “Almanya’da da elektriğin yüzde 40’a yakın zamlandığı ifade edilirken aynı oranda yapılan zamlar nedeniyle gelir gider dengesi bozulmayan vatandaşların bu duruma tepki göstermediği belirtiliyor.
Almanya’da senelik olarak elektrik açılış başvurusu yapıldığında evde yaşayan birey sayısı ve elektrikle çalışan aletlere göre bir hesaplama yapılıyor ve ona göre senelik bir fatura kesiliyor.
Sayaçların her ay değil yıl sonu ödendiği ülkede elektrik açılışında hesaplanan bedelden az elektrik kullanımı gerçekleştirildiyse bu fark faturadan düşülüyor ve bir sonraki senenin hesaplaması kullanılan elektrik kilovat’ı üzerinden yeniden yapılıyor.”
Bunlar sadece iki örnek. Her ülke yükselen enerji maliyetlerini bahane etmeden, vatandaşın üzerine az yük bindirmeye uğraşıyor. Üstelik bu ülkeler pandemide halkına karşılıksız para dağıtıp, o nedenle bugün enflasyon sıkıntısı yaşayan ülkeler. Yani bizim gibi fakirlik enflasyonu ile değil, zenginlik enflasyonuyla uğraşıyorlar.
Bizde ise sürekli bir bahane üretilirken, bir yanda hanelere zam yansıtılmayıp, faturaların nasıl yükseldiği açıklanmıyor, öte yanda reel sektörün sırtına yüklendikçe, sonuçta ortaya çıkan enflasyonun yine vatandaşa yansıdığından bahsedilmiyor.
Peki bu iki örnek karşısında nasıl bir yorum yapılabilir? Bence yapılamaz, olay gayet açık, sözün bittiği yerdeyiz. Ne diyelim? Kıskananlar çatlasın.