Çetin Ünsalan: Türkiye neye inanıyor?
3 Ekim 2022Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin yeni ekonomi modelini anlattığı bol ‘doks’lu konuşma sosyal medyadan geleneksel medyaya, siyasetten mizaha kadar herkesin gündemine oturdu.
İşin bir tarafı ise hiç konuşulmadı. Temelde söylenmeye çalışılan geleneksel yöntemlerin dışına çıkıp, farklı bir görüş sergilendiğiydi. Yani o kimsenin anlamadığı konuşmanın özeti buydu.
Konuşulmayan yan ise farklı görüşün ne olduğuydu. Farklı bir inanış sergiliyor olabilir miyiz? Olabiliriz… Peki o farklı inanış ne? Yani daha düz sormak gerekirse, Türkiye ekonomide neye inanıyor?
Göstergelere… Yapılan uygulamalar göstergeleri düzeltmediğinde, göstergeleri manipüle ederek istediğiniz noktaya yaklaştırmak bir ekonomik model değil, bir hülle uygulamasıdır.
Üretime inanıyor olabilir miyiz? Mesela bu konuyla ilgili nasıl bir çalışma yaptık. Sıkıştığımız noktada inşaat yapmaya çalışıp, diğer sektörlerin ihtiyaçlarını görmezden gelmek bir üretim inanışı mıdır?
Herhangi bir veri bütünü oluşturmadan, gelecek projeksiyonu çizmeden teşvik dağıtmak, kredi mekanizmasını harekete geçirmek, yarına ilişkin ekonomiyi finanse etmek midir?
Ciro ile kar arasındaki farkı gözetmeksizin, üretenin, ihracat yapanın döviz gelirini TL’ye çevirip kur riski altına girmesini sağlamak bir inanış mıdır? Bu zorlanmanın süreç içinde istihdamı azaltacağını görmemek bir öngörü müdür?
Tarım politikalarını verdikleri teşvik, erteledikleri krediden ibaret görüp, girdi maliyetlerine yok muamelesi yapmak, çiftçiye sahip çıkmak mıdır? Gençleri anlamaya çalışmak gerektiğini söyleyip, her fırsatta çapulcu gibi tanımlamalarla aşağılamak gençlik politikası mıdır?
Mesela işsizden sağlık sigortası primi almak hangi aklın ürünüdür? Teşvikleri çalışırken insanların işsizlik günleri için biriktirdiği fondan verip, sonra da destek söz etmek, verdiği parayı da yok saymak neyin inancıdır?
Veresiye defterinden çıkarıp, kredi kartına boğulan insanların işin içinden çıkamadığını görmek ve karşılığında da porsiyon küçültülmesini tavsiye edip, büyük bir israf ekonomisi uygulamak mıdır farklı olan?
Sorunlarını dile getirenlere ‘gidersen git’ demek, hangi ekonomik farklılaşmanın ürünüdür mesela?
Yine örneğin şartlar değişse ve Türkiye’ye 2 binli yıllardaki gibi para aksa, bugün farklı görüşle üretimi desteklediklerini söyleyenler, hangi de farklı olmayı seçecekler mi; yoksa birden Ortodoks politikalara mı dönecekler?
Şuna adım gibi eminim ki, bugün ekonomi politikası dile anlatıların günü kurtarmaktan ve sorunları makyajlamaya çalışmaktan başka bir amacı yok. Yani ortada bir inanış yok. Sadece çaresizlikten savrulan bir yaklaşım var. Mesele de, sorun da budur.
Not: Sevgili dostlar canlı yayınlarla yer alacağım bir zirve nedeniyle bu hafta sizlerle başka yazılarda birlikte olamayacağız. 10 Ekim Pazartesi günü yeni yazımızda buluşana kadar esen kalın.