Çetin Ünsalan: Kızmayın; kulak verin
31 Temmuz 2022İstanbul Sanayi Odası ile Merkez Bankası’nın buluşması ilginç diyaloglara sahne oldu. Öncelikle İSO’nun gerçek bir mesleki örgüt gibi, hem meseleleri dile getirmesi, hem de stokçuluk başta olmak üzere suçlamaları reddetmesi uzun zamandır bu ülkede reel sektör adına yapılan en iyi çıkıştı.
Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun ise açıklamalarına baktığınızda istismar ile ilgili yakınmalarında haklılık payı varken, bunu genele yayıyor olmasını itiraf etmesi açıkçası üretim ekonomisi adına dramatikti.
Bundan sonraki süreçte yeni açıklamalar bekliyorum. Muhtemelen iş dünyasına yönelik ilk ağızdan garip, altı boş, ayar verme cinsinden söylemler geliştirilecektir. Bu bir tercih. Ama ikinci bir seçenek daha var.
Ne demek istediklerini anlamak, gerçekten sorunları görerek çare üretmek gibi… Kızmak, öfkelenmek, ötelemek yerine kulak vermek çok daha yapıcı olmaz mı? Bakalım hangisinin gerçekleştiğine şahit olacağız.
Gönül bu ülkenin istihdam yaratan, vergi veren, kayıtlı çalışan, risk alan, üretim yapan, ürettiklerini ihraç eden sanayicilerin serzenişinin ciddiye alınmasını istiyor. Öyle mi olacak? Umarım bu şekilde yaklaşım sergilenir.
Merkez Bankası Başkanı’ın açıklamalarına gelince… Kendi içinde çok ciddi ve konuşulması gereken noktalar vardı. En çok dikkatimi çekenleri paylaşayım. Öncelikle ‘bazı firmalar’ diye kast edip, açıklamalarında ‘biz hepinizi izliyoruz’ demek tehditkar bir tavır.
İkincisi krediye ulaşamadığını söyleyen insanlara ‘alma’ deyip işin içinden çıkmak, sorunları önemsemediğini gösteren bir yaklaşım. Bankaların halen yüzde 14 ile kredi verdiğini iddia edip, üç kamu bankasının bu olanakları konut sektörüne kullandıracağına ilişkin ortak beyanını görmezden gelmek ise samimi bir yaklaşım değil.
Ayrıca hem açık ve serbest bir ekonomi uyguladığınızı söyleyip, hem de insanlara ne yapıp ne yapmayacağı konusunda baskı yapmanız kendi içinde çelişen bir yöntemdir. Ekonomi yönetimi baskı yapmaz, ekosistem yaratır ve arzu ettiği ortama bu ekosistem sayesinde eğilim gösterilmesini sağlar. Tehdit ederek ya da ‘alma ağabey alma’ diyerek değil.
Bankaların tutumuna gelince… Kamu bankaları üzerinde bir inisiyatif kullanabilirsiniz. Bu inisiyatifin de sanayi için değil, inşaat için kullanılacağı zaten ortak metinle açıklandı. Ama sizden para almayan, yurtdışından sendikasyon getirerek, burada kredilendirme sağlayan özel bankalara ancak teşvik edici bir tutum sergilersiniz, tehdit edici değil.
Enflasyonla mücadeleden bahsedip, karşınızdakilerin yansıtamadığı yüzde 60 enflasyon farkı olduğunu görmezden gelirseniz, bir de üstüne döviz riski almalarını ‘hepinizi biliyoruz’ diyerek külhanlık yapıp isterseniz, salondakiler siz konuşurken nezaketten acı acı konuşmalarınıza güler.
Şu fotoğraf göstermiştir ki, Merkez Bankası Başkanı sahadan kopuk, kağıt üzerinde aldıkları kararın uygulandığını düşünüp, ithalata mahkum edilmiş, üreticisini döven bir yaklaşımdan öteye gidemiyor.
Cumhuriyet tarihinin en yüksek kredilendirmesini yaptıklarını söylüyor ama salondakiler bu krediye ulaşamadıklarını belirtiyorsa, ‘peki bu para nereye gitti’ diye hesap soracağınız kişiler karşınızdakiler değildir.
Netice ne? Yüzde 40 ortalamayla kredi veriliyor ama Merkez Bankası’nın haberi yok. Bazı firmalar kredi alıp dövize dönüyor, bundan yakınıyor ama kur garantili mevduat hesabını ekonomi politikası diye satanlara sesi çıkmıyor.
Enflasyondan söz ediyor; rakamların gerçek olmadığından bahsetmiyor ama karşısındaki insanları fırsatçılıkla suçlayabiliyor. Günün sonunda ne anlaşılıyor? Merkez Bankası Başkanı ya samimi konuşmuyor ya da dünyadan haberi yok. Üzgünüm ama gözüken özet bu.