Çetin Ünsalan: Karbon ayak izi şoku
29 Eylül 2022Ekonomide insanların rakamlar üzerinden manipüle edilmesini konuşuyoruz ve kişinin yaşadığına yabancılaşarak siyasetin söylemlerine takılıp kalmasını anlayamıyoruz ya; inanın dün sosyal medyadaki bir yaklaşım sürü psikolojisinin, bilgisizlikle taçlandığında nasıl hale dönüştüğünü gördüğümde, sorun gözümde anlamlı hale geldi.
Sosyal medyada garip bir paylaşım etiketlemesi gördüm. Bir bankaya tepki vardı ve oradaki hesapların kapatılmasına yönelik bir yaklaşımın, paylaşımların sonuna eklenerek yürüdüğünü gördüm.
Önce bir şey kaçırdığımı düşündüm. Yani insanlar bir bankadaki hesapların kapatılması adına kampanya düzenliyorsa, orada bir tüketici hak ihlali olabilirdi; yapılan bir uygulama öne çıkabilirdi.
Vatandaşın ekonomisini yakından takip etmeye çalıştığım için paylaşımları inceleyerek anlamaya uğraştım.
Keşke uğraşmasaydım. Çünkü bilgisizliğin birbirini gaza getirerek konuyu dünya düzenini değiştirme tezine kadar nasıl ulaştırabileceğini bir kere daha görebilme sonucuyla karşılaştım.
Niye bu bankadaki hesapların kapatılmasıyla ilgili bir kampanya yürütülüyordu biliyor musunuz? Yaptığı bir ürün tanıtımında karbon ayak izinin hesaplanması adına bir hizmet sunduğunu duyurmuştu.
Buraya kadar her şey normal. Hatta vatandaşın bu işe tepki göstermesi de mümkün. Kendi payına uzaya çıkılmadığına inanmak gibi iklim krizinin de bir komplo teorisi olduğuna inanma hakkı var.
Ama mesele karbon ayak izini o bankaya ait bir projeymiş gibi algılama noktasına gelince şoke oluyorsunuz. Muhtemelen parmak izi algısından yola çıkılarak düzenlenmiş bu kampanyada, iklim krizini bile yok sayan bir anlayışın bilgisizliğiyle nasıl cesaretlendiğini görmek ürkütücüydü.
Dünyanın gözü önünde, canlı yayında bir göktaşının yörüngesini değiştirmek için bilimsel çalışmalar yapıldığı bir ortamda uzaya gidilip gidilmediğini tartışmak ne kadar gerçekçi ise, karbon salınımının dünyanın yapısına ilişkin bozucu etkisini bilmeden yorumlamak da o kadar realist bir tavır.
Öyle bir zihniyetle karşı karşıyayız ki, iki gün sonra yenilenebilir enerji konusuna da el atıp, ‘Allah’ın güneşini enerji meselesine alet edip, istismar ediyorlar’ diye kampanya bile düzenleyebilirler.
Karbon, iklim krizi, ısınmanın etkileri gibi konulara girmeyeceğim bile. Asıl dikkat çekmek istediğim, şayet bir ülkede sürü psikolojisiyle bilimsel konular hakkında fikir yürütülebiliyorsa, cahil cesareti fikir alışverişine dönüyorsa, bu da sosyal medyayı ciddiye alarak yapılıyorsa sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Bu insana akşam evine ekmek götüremezken, bunların sorumlusunun fırıncı değil, ekonomi yönetimi olduğunu nasıl anlatacağız? Soru bu…