Çetin Ünsalan: Enflasyonu sepette değil, sokakta arayın
6 Şubat 2022Türkiye İstatistik Kurumu’nun yeni Başkanı’na net bir sorum var. Her veri için gerçek arayışı devam ediyor ama gündemin bir numaralı konusu olan enflasyon ile ilgili yaklaşımı nedir? Görevi sırasında bir önceki Başkan’ın söylediği gibi enflasyonu mu ölçecekler, yaşam maliyetini mi?
Aslında tabii ki bir farkı yok da, çarpık yaklaşım halen devam edecek mi; onun merakı içindeyim. Şayet bizimle ilgisi olmayan bir çalışma içindeyseler, hiç kamuoyuna açıklama yapmasınlar ve başka kuruluşlara da soruşturma açmasınlar.
Raporlamalarını bağlı bulundukları mercilere göndersinler; biz de enflasyon başta olmak üzere kendi istatistiklerimizi oluşturacak yapıları, teknolojinin de getirdiği kolaylık ve olanaklar içerisinde kendimiz belirleyelim.
Belki yeni Başkan bir açıklama yapmadı ama 2002 yılından bu yana TÜİK’e göre bile en yüksek enflasyonu gördüğümüz ayda sepet düzenlemesine gitti. Enflasyon sepetinin içine yeni maddeler koymaktan bahsetmiyorum. O zaten artık içeriği nedeniyle anlaşılmaz bir hal aldı.
Asıl enflasyonu düşük gösterebilmek için yapılan oynamalardan söz ediyorum. O tarihi enflasyonun açıklandığı gün bakın nasıl bir değişikliğe gidildi? Öncelikle ağırlık meselesini tekrar hatırlatalım.
Bir harcama kaleminin sepet içindeki ağırlığı, aynı zamanda onun enflasyon rakamına etkisini de oluşturuyor. Yani konu sadece bir oran meselesi değil. Şimdi bu düzenlemeyle konut harcamaları ile iletişim maliyetlerinin payı azaltıldı.
Konut harcamaları ilk planda mantıklı gelebilir. Detayı bilmiyorsanız, herkesin sürekli konut almadığını, bunun da ağırlığının zaten çok olmaması gerektiği kanaatine kapılabilirsiniz. Ama mesele o kadar basit değil.
Çünkü konut harcamaları en çok canımızın yandığı harcama kalemlerini kapsıyor. Bu başlığın altında kira bedelleri, doğalgaz ve elektrik faturaları var. Yani faturalar kabardıkça, aslında harcamıyormuş gibi yapmamızı istiyorlar. Buradan çıkacak enflasyona da herkesin inanmasını isteyip, TÜİK’i sorgulamamasını talep ediyorlar.
Durun mesele burada da bitmedi. Çağımız bilişim başlığı altında şekileniyor. Bankacılık işlemlerinden alışverişe kadar her şey internet, hatta mobil uygulamalar üzerinden yürüyor.
Bitmedi; e-nabız, e-devlet uygulamaları da dahil, HES kodu bile almanız internet ve iletişim alt yapısıyla gerçekleşiyor. Ve bunları kapsayan telefon ve internet faturalarını ifade eden haberleşme kategorisinin de ağırlığı düşürülüyor.
Yani bir harcama kalemimiz varsa, gıdayı takip edebilecek iki ana grubun da enflasyon hesabı içindeki ağırlığını düşürüp, aslında ‘o kadar da abartmayın harcamıyorsunuz’ mu demek istiyorsunuz?
Peki tüm bu Ali Cengiz Oyunları’nın ardından diyelim ki rakamı bir nebze düşürdünüz. Bu bile çok zor gözüküyor ya neyse; diyelim ki düşürdünüz. Bu durum sokakta yaşanan hayatın gerçeklerini değiştirecek mi?
Gerçek şu ki, daha yılın ilk ayı dolmadan asgari ücretin açlık sınırına dayandığı bir fotoğraf var. Ama bunu da yandaş bir takım isimlere, ülkede asgari ücretle çalışanların sayısının yüzde 10’u geçmeyeceğini söylettirerek mi aşacağınızı zannediyorsunuz?
İşte Türkiye’nin en büyük akıl tutulması da, sorunlarının temelindeki başlıklar da bunlar. Kaptırmışlar kendilerini bir rakamlar ekonomisine, hem rakamları tutturamıyorlar; hem insanı yok sayarak ekonomi yönettiklerini düşünüyorlar. Sonuç mu? Söze gerek var mı? İliklerimize kadar yaşıyoruz.