Çetin Ünsalan: Bir model dört başlık
14 Şubat 2022Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, hafta sonunda Türkiye Ekonomi Modeli’nin yeni tasarruf aracı olarak tanımladığı altın açılımını kamuoyuna duyurdu. Araya giren Cumhurbaşkanı Erdoğan da gıdada yüzde 8 olan KDV’yi indirimle yüzde 1’e çektiklerini söyledi.
Öncelikle gıdadaki bu dolaylı vergi azaltımı iyi niyet göstergesi ama yetersiz bir açılım. Çünkü fiyatların fahiş olarak arttığı bir ortamda, üretenden tüketene kadar tüm maliyet kalemini eş zamanlı olarak rahatlatmadığınız sürece geriye tek kalacak şey reklam malzemesidir.
Topluca dolaylı vergilerin düşürülmesini konuşacaksak meseleyi ele alalım; yoksa konuşmaya değmez, zira etkisiz eleman.
Bakan Nebati’nin açıklamalarına gelince… Altın meselesinde eski hatalardan biraz ders alınmış. Fiziki olarak alınıp satılmaktan, kâğıt ısrarından vazgeçmeye kadar birçok detay düşünülmüş. Başarılı olur mu? Çok az bir ihtimal. Zira bu kapıyı açacak anahtar kayıp. Güven…
Fakat Türkiye Ekonomi Modeli diye anlatılan, tıpkı Türk tipi Başkanlık sistemine benzeyen, temelsiz ve plansız uygulamayı değerlendirmekte fayda olacağını düşünüyorum. Çünkü yeni bankacılık ürününü duyururken, Bakan Nebati hedefleri biraz paylaştı. O zaman onları tek tek masaya yatıralım.
Birincisi: Yastık altı birikimleri finansal sisteme kazandıran modellerin bütüncül bir yaklaşımla uygulamaya alınmasını…. Dakika bir gol bir. Bu birikimlerin finansal sisteme kazandırılması değil, ekonomiye kazandırılması gerekir. Şayet finansal sistemi hedefliyorsanız, derdiniz kalkınmada finansman kullanmak değil, finans sisteminin açığını kapatmaya yönelik bir hamle yapmaktır.
İkincisi: Büyümenin finansmanında, dış finansman yerine yurtiçi tasarrufların geliştirilmesini… Burada birkaç başlık var. Şayet salt büyüme meselesine bakıyorsanız, rakamlar da sizi tatmin ediyor demektir. Büyüme yerine kalkınmayı konuşmaya başladığınız noktada ise üretimi esas alan modellerin planlanmış olması gerektiğine işaret etmek gerekir.
Ayrıca bu başlığın itiraf niteliğindeki ikinci bir detayı daha var. Londra toplantıları boş geçmiş. Türkiye yurtdışında para bulma umudunu tamamen kaybederek, içeride üretimden kaynaklanan yeni tasarrufların değil, eldeki ya da yastık altındaki paraların gün yüzüne çıkarılmasını amaçlıyor.
Yani elektrik faturasını ödemek için evdeki televizyonu satan anlayışın değişmeksizin devamının zihniyet olarak sürdüğünü bize anlatıyor.
Üçüncüsü: Yurtiçi tasarrufların etkin ve verimli yatırımlara yönlendirilmesini… Peki bununla ilgili envanterleri yaptınız mı, bir kurgunuz var mı? O projeksiyon doğrultusunda ders çalışarak verimli ve etkin yatırım tanımınız nedir?
Zira bu ekonomi yönetiminin inşaattan başka bir sektörü tanımadığını biliyoruz. Ne yapacaksınız? Toplanan parayla stoktaki konutların satılmasını sağlayıp, müteahhit mi kurtaracaksınız?
Dördüncüsü: TL’nin cazibesini arttıracak bir tasarruf modeli… Gerçek olmadığı artık herkes tarafından kabul edilen TÜİK enflasyonu bile yüzde 48,69 iken, yüzde 14 politika faizi uygulayıp, hatta bunu da daha da düşürmekten bahsederek, ekonomiyi daha çok dolarize eden bir yaklaşım sergileyip, TL’nin tasarruflar içinde güçlenmesini nasıl sağlayacaksınız?
Velhasıl kelam düşen KDV oranını ya da model diye satılan bankacılık ürünlerinin tutup tutmayacağını bile konuşmaya gerek yok. Ekonominin başındaki ismin dört gerekçesinin dördü de herhangi bir çalışmaya dayanmadan, çarpık bir zihniyetle ve uygulamalarla çelişen söylemlerle doluysa gerisi boş lafa girer.