Çetin Ünsalan: Bana ne FED kararından
7 Nisan 2022Enflasyon konusundaki hassasiyetlerin yoğunlaştı ve faiz kararlarıyla birlikte bilanço küçültmenin de tartışıldığı Amerikan Merkez Bankası’nın git gide agresifleştiği bir süreci yaşıyoruz.
Bu arada tüm bunları kendi üzerine alınıp, ‘bize oyun oynuyorlar’ cinsinden akıl almaz yorumlar yapanlar da yok değil. Sonra aynı isimlerin ABD ile nasıl partner olduğumuza dair açıklamalarını da görebilirsiniz.
Öncelikle altını çizeyim ki, ABD ekonomi yönetimi bu kararları alırken sanırım aklına Türkiye ekonomisinin durumu bile gelmiyordur. Gelişmekte olan tüm ekonomilere etkisini ve bunun tekrar dönüp onlara nasıl yansıyacağını konuşuyorlardır, ama inanın bana özel olarak bizim adımız bile geçmiyordur.
Bu nedenle yaptığı tüm hataların üzerine battaniye örtmek için yurtdışında gelişmeleri ‘milliyetçilik’ okşayarak örtmek isteyenler şöyle bir kenarda dursun. Gelelim asıl meseleye…
Çünkü bunların etkileri hissedilmeye başlayınca, dün olduğu gibi yarın da aynı söylem geliştirilecek: Bana ne FED kararından… Biz o kadar büyük bir ülkeyiz ki ‘bana ne’ tabi..
Yıllardır dünya ekonomisi içerisindeki payını yüzde 1’e bile ulaştıramayan bir ekonominin kendisini bu kadar büyük görmesi, hatta siyaseti yönlendireceği düşünmesi ayrı bir cehalet ama durum çok da ‘bana ne’ değil.
Federal Açık Piyasa Komitesi’nin 15-16 Mart 2022 tarihindeki toplantısının tutakları açıklandı. Buradan anlıyoruz ki, içerideki tartışmalar alınan kararlardan daha sert. Ayda 95 milyar dolarlık tahvil varlık azaltılmasından söz ediyor. Hatta ilk kez yüzde 1 faiz artışının bile yapılabileceği dile getirildi.
Şimdi ‘bundan bana ne’ öyle mi? Doları atın bir kenara ve her gün ekmek tükettiğinizi düşünün. 1 ekmek alabilmek için 15 TL verirken, alınan bir kararla ekmek üretimi kısılırsa ne olur?
Ekmek almak zorundasınız. Yeterince ekmek bulunamazsa ya yoksunluk çekmeye başlarsınız ya da 1 ekmek için ne kadar istenirse ödemeyi kabul etme noktasına gelirsiniz.
Şayet sizin bütçenizi 15 TL bile zorlarken, bunun 40 hatta 50 TL’ye satıldığını düşünsenize. Çünkü bir yandan fırıncı zam yaparken, öte yandan dışarıda ekmeklik malzeme satanlar da götürüp malzemeyi güvenli olduğu için fırıncıya veriyorlar.
İşte o zaman fakirlikle açlık arasında sıkışıp kalırsınız. İşte Türkiye’nin dolar ile ilişkisi tam da bu.
Geçtim yeni yatırımları, sadece kısa vadeli dış borcunu ve cari açık finansmanını sağlamak için yılda 200 milyar doları aşkın para bulması gereken bir ekonomi, paranın sıkılaşmasına, güvenli limanlara yönelmesine ortam hazırlayacak bir karara karşı ‘bana ne’ deyip işin içinden çıkamaz. Hele ki üzerine fırıncıya da borçluysa…
Yetmedi, Avrupa Merkez Bankası da benzer tavır içerisinde. Aslında dünyanın genelinde ekonomiyi soğutma çabaları var. Ama bunlar finans kullandığımız ve mal sattığımız yapılar olduğu için bizi daha çok ilgilendiriyor.
Agresifleşen ve buna paralel sertleşip daraltılan, finansı kısan bir dünya ekonomisi, şayet dikkate almazsanız, sizin temenniler üzerine kurguladığınız ekonomiyi ne yapar biliyor musunuz? Evet siz biliyorsunuz da acaba ekonomiyi yönetenler biliyor mu? İşte ondan pek emin değilim.