Çetin Ünsalan: Meçhule giden bir gemi: Çözüm
3 Şubat 2022Ben her zaman şuna inanmışımdır: Bir yerde sorun varsa, çözümü de vardır. Fakat temenniler üzerine kurgulanmış, gerçekleri reddeden, hatta bir adım ötesine geçip hayal dünyasının rüzgarına kapılarak kendini kandırmaya başlayan insanların, şirketlerin, ülkelerin çözümden de hızla uzaklaştığını düşünürüm.
Yani kendi içinde bir çelişki gibi gözükse de çözüme giden yol önce bir sorununuz olduğunu kabul etmekten geçer. Bir hastalık söz konusuysa önce teşhis sonra tedavi yaparsınız.
Finansal bir problem yaşıyorsanız, önce sorunların ne olduğunu ve nereden kaynaklandığını bulur; ardından bunun nasıl aşılabileceğine dair yolları alternatif olarak önünüze koyarsınız.
Ne yazık ki hızla kronikleşen ve ağırlaşan sorunlarıyla Türkiye ekonomisi tam tersi bir görüntü veriyor. Sorunlarını inkar eden, hatta bunların konuşulmasını ülkenin beka meselesi olarak gören, konuşulmaması için her türlü yolu deneyen bir yönetim anlayışı içerisinde tek yaptığı çözümden uzaklaşarak, problemlerinin boyutunu derinleştirmek.
Mesela tarımdan söz edelim. Bu ülkede çiftçinin para kazandığını iddia edebilir misiniz? Aksine büyük bir borç batağı içerisinde yetişemediği maliyetlerin altında, yaşam savaşı veren, genç kuşaklarını iktidarın şehirleşme politikalarına kurban eden bir köy gerçeğimiz var.
Üstelik her zaman öyle olmakla birlikte, pandemi sürecinde tarımın önemi daha da artarken, mış gibi yapmaya devam eden bir yönetim anlayışı içerisinde, kendi kendine yeten hüviyetinden net ithalatçı ülke olmayı görmezden gelen bir yapıdan söz ediyoruz.
Fakat bu ülkenin Tarım Bakanı, rahatlıkla çıkıp çiftçinin para kazandığını, çarpık bir matematik içerisinde iddia edebiliyor. Pazara, markete çıktığınızda hızla artan fiyatların bunun eseri olduğu bile görülmüyor.
Görülmediği gibi iktidara yakın bir medya mensubu, Aralık ayından beri markette fiyatların artmadığını iddia edebilecek utanmazlık içerisine dahi girebiliyor. Oysa sadece açlık sınırından meseleyi ele alsanız 2021 Aralık sonundaki 4 bin 13 TL’nin, 2022 Ocak sonunda 4 bin 250 TL’ye ulaştığını görür ve en azından susarsınız.
TÜİK enflasyonun artmadığını, ekonomi yönetimi döviz sıkışıklığı olmadığını, Merkez Bankası faizlerin yükselmediğini, hepsinin tepesindeki yetkili isim üreticinin, vatandaşın sorun yaşamadığını, işsizlik, fakirlik, girdi maliyetleri, yüksek vergilendirme gibi açmazların olmadığını, bu durumların abartıldığını söyleyebiliyor.
Mesele kontrolden çıkıp inkar edilemeyecek noktaya geldiğinde ne oluyor? Sorunlar kabul mu ediliyor? Hayır; bu kez de bahaneler devreye girmeye başlıyor.
Faiz lobisi, dış güçler, fırsatçılar, stokçular vesaire vesaire… Daha da problem büyürse, kendi etki ve yetki alanındaki, sorumluluğunu taşıması gereken konulardan başkalarını suçlar hale geliyor.
Tüm bunları siyasetin bir parçası olarak görüp, normalleştirmek isteyenler olabilir. Ama inanın bu iyi niyetli bir davranış olmadığı gibi, çözüme de katkı sağlayan bir tavır değil.
Türkiye’nin bir an önce işi tersine çevirmek için siyaset yapması değil, sorunlarını kabul edip, çözümleri de ortak akılla bulması şart. Aksi takdirde sadece problemin boyutunu arttırıyor ve çözümü güçleştiriyoruz.
Enerji Politikaları Uzmanı Necdet Pamir uyardı: Konutlarda kesinti olabilir
Ipsos Araştırma: ‘Dört çalışandan üçünün ilk derdi pahalılık’