Dünya Ekonomisi
Ukrayna gerilimi tırmanıyor, Türkiye’yi zor tercihler bekliyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün gece katıldığı bir televizyon programında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması halinde Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin yanında bir…
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün gece katıldığı bir televizyon programında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması halinde Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin yanında bir tutum izlemeyi sürdüreceğini söyledi.
Türkiye’nin arabuluculuk rolü oynayabileceğini bir kez daha ifade eden Erdoğan “İki lideri arzu ederlerse ülkemizde bir araya getirerek, barış ortamının yeniden tesisine giden yolu açabiliriz” diye konuştu. Erdoğan, “İki bölge ülkesinin birbiriyle savaşmasının ne taraflara ne de bölgemize bir getirisi olamaz” dedi.
DW Türkçe, altı soruda Batı İttifakı ile Rusya arasında tırmanan gerilimi, Moskova’nın savaş endişesine yol açan hamlelerinin gerisinde yatan nedenleri, Batılı ülkelerin savaşı önlemeye dönük diplomatik çabalarını ve Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği zorlu sınamaları mercek altına aldı:
1. Ukrayna’da savaşın eşiğine mi gelindi?
ABD ve Avrupalı müttefikleri, Ukrayna sınırına asker yığan Rusya’ya karşı uyarılarını giderek sertleştiriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bir işgal girişiminden endişe eden ülkeler, böyle bir adıma karşı çok ağır siyasi, ekonomik ve mali yaptırımlarla tepki gösterecekleri uyarısında bulunuyor. Batılı başkentlerden art arda gelen ikazların hemen ardından NATO da özellikle Doğu Avrupa’daki müttefik ülkelerin güvenlik endişelerini gidermek için bölgeye yeni askeri unsurlar göndermeye başladı.
Kremlin, Ukrayna’yı işgal niyeti bulunmadığını, asıl gerilimin ABD tarafından tırmandırıldığını iddia ediyor. Ancak Rusya’nın yakın geçmişte Gürcistan ve Ukrayna’daki işgal adımları, Kırım’ı ilhak etmiş olması nedeniyle Moskova’nın açıklamaları inandırıcı bulunmuyor. Batılı istihbarat örgütlerinin basına yansıyan raporlarına göre, Rusya’nın Ukrayna’da istikrarsızlık çıkarabilecek, sabotaj eylemleri ve örtülü operasyonlar düzenleyebilecek gizli unsurları da ülkeye sokulmuş durumda. Ukrayna sınırına yaklaşık 100 bin asker yığan, Belarus’a da asker konuşlandıran Rusya’nın düzenlediği tatbikatlar, Baltık Denizi, Karadeniz’deki askeri hareketlilik, NATO tarafından çok yakından takip ediliyor. Biden yönetimi, ihtiyaç olması halinde Doğu Avrupa’daki NATO ülkelerine destek amacıyla 8 bin 500 Amerikan askerinin teyakkuza geçirildiğini duyurdu.
NATO üyesi olmayan Ukrayna’ya, savunma amaçlı silah sevkiyatları da hız kazanmaya başladı. ABD’nin yanı sıra İngiltere, Polonya ve Estonya’nın da aralarında bulunduğu NATO ülkeleri, silah sevkiyatlarını sürdürüyor. Ayrıca Ukrayna’ya, siber saldırılar ve hibrit tehditlere karşı koyabilmesi için uzman ve teknoloji desteği de artırılıyor. Uluslararası gözlemciler, Rusya’nın çok ciddi bir yığınak yaptığını, hazırlıklarının son derece ciddiye alınması gereken boyutta olduğunu belirterek bir savaş riskinin çok yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Eski bir KGB ajanı olan Putin’in siyasi kariyerinin en riskli hamlelerini yaptığına işaret eden Batılı yorumcular, tırmanan gerilimin, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki en büyük savaş riskini beraberinde getirdiği uyarısında bulunuyor.
2. Putin ne yapmaya çalışıyor?
Rusya Devlet Başkanı Putin, Batılı ükelerin gerilimin düşürülmesine dönük diplomatik çözüm çabalarına, bir dizi güvenlik garantisi isteyen talepler listesiyle karşılık verdi. Ukrayna’nın asla NATO’ya alınmayacağı garantisini isteyen Putin, savunma ittifakının doğuya genişlemesinin durdurulmasını talep ediyor. Moskova’nın talepleri arasında, 1997 yılından sonra NATO’ya katılmış olan Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerindeki NATO askerlerinin ve silahlarının geri çekilmesi de bulunuyor.
Putin geçen yıl yaptığı bir konuşmada, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını “20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” olarak tanımlamış, bunun kendisi için bir trajedi olduğunu söylemişti. Rusya’nın hamlelerinin gerisinde de eski Sovyetler Birliği coğrafyasında nüfuz alanı kurma ve genişletme, Karadeniz’de güç dengelerini Rusya lehine değiştirerek hakimiyet alanını genişletme ve Batı İttifakı’nda yeni ayrışmalar yaratma hedeflerinin yattığı belirtiliyor.
Avrupa başkentlerinde yapılan değerlendirmelerde, Putin’in Ukrayna gerilimini tırmandırmasının gerisinde iç politika hedeflerinin de olduğu dile getiriliyor. Son dönemde diğer eski Sovyet ülkelerinde olduğu gibi Rusya’da da toplumsal hoşnutsuzlukların yükseldiğine işaret eden uzmanlar, Putin’in milliyetçi söylemleri öne çıkararak ülkedeki siyasi iklimi de değiştirmeye çalıştığını, bu yolla muhalefetin önünü kesmeyi hedeflediğini, kendisine karşı muhalefeti daha kolay bastırmaya amaçladığını kaydediyorlar.
3. Rusya ne gibi adımlar atabilir?
Batılı başkentlerde öne çıkan değerlendirme, Rusya’nın ilk etapta tüm Ukrayna’yı işgal etmeye dönük kapsamlı bir askeri harekata girişmeyeceği yönünde. Moskova’nın önce siber saldırılarla, altyapı tesislerini hedef alacak, karışıklık çıkaracak örtülü operasyonlarla ülkeyi istikrarsızlaştıracak hamlelere girişebileceği belirtiliyor. İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, bu hafta yaptığı açıklamada, Rusya’yı Ukrayna’da istikrarsızlık çıkararak iktidarı devirmeye çalışmak ve yönetime Moskova yanlısı Yevhen Murayev’i getirmeyi planlamakla suçladı.
Rusya’nın girişebileceği bir diğer operasyon, Ukrayna içindeki kendi istihbarat unsurlarıyla Rusya’ya ya da Rusya yanlısı ayrılıkçılara karşı bir saldırı gerçekleştirmek ve bunu bahane ederek Ukrayna topraklarını işgal etmek. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, bu ay Berlin’e yaptığı ziyaret sırasında, istihbarat raporlarının Rusya’nın İngilizce “false flag” olarak adlandırılan bu tür bir operasyona girişebileceğini gösterdiğini söylemişti. Batılı yetkililere göre Rusya sadece Ukrayna sınırına çok ciddi bir askeri yığınak yapmakla kalmadı, örtülü operasyonlarda kullanabileceği çok sayıda istihbaratçıyı da ülkeye soktu.
Son gelişmeler, Batı ile Rusya arasında, Soğuk Savaş’tan bu yana en tehlikeli krizlerden birine yol açarken Ukrayna’nın doğusunda patlak verecek bir sıcak çatışmanın, domino etkisi ile çok daha geniş bir alana yayılabilecek bir savaşın fitilini ateşlemesinden endişe ediliyor.
4. Almanya ve Fransa’nın çabaları diplomatik çözüm getirebilir mi?
5. Türkiye’yi bekleyen riskler ve zorlu tercihler neler?
6. Batı Erdoğan’ı dışlıyor mu? Mesafeli tutuma, Erdoğan’ı Putin ile ortak paydada buluşturan tercihleri mi kaynaklık ediyor?
Yazının tamamı burada.