Genel
İhsan Dağı: AKP’nin oyun planının deşifresi
Seçimlere bir yıldan kısa bir süre kaldı. Peki AKP nasıl bir strateji izleyecek? Kazanmak için başvurabileceği farklı oyun planları kuşkusuz…
Seçimlere bir yıldan kısa bir süre kaldı. Peki AKP nasıl bir strateji izleyecek?
Kazanmak için başvurabileceği farklı oyun planları kuşkusuz var ama seçim sathı mailine varıncaya kadar AKP’nin ana hedefi, partiden ‘büyük kopuşlar’ı durdurmak. Güçsüzlük emarelerinin ve seçimleri artık kazanamayacağı algısının partiden kitlesel bir çözülmeye yol açacağından endişeliler çünkü.
—-
Seçim ekonomisi: İktidar partisi, Hazine’nin tamamen boşalacağı, Merkez Bankası rezervlerinin negatifte daha da derinleşeceği, darphanenin son sürat para basacağı bir seçim ekonomisi izleyecek. ‘Topyekun seçim’ kampanyasıyla devletin ve ekonominin tüm imkanları seçim için ‘seferber’ edilecek. Kazanırlarsa yıkılmış bir ekonomiyi dert etmeyecekler çünkü üzerinde kendileri oturmaya devam edecek, kazanamazlarsa da rakiplerinin ağır ekonomik enkaz altında ezilmesini izleyecekler.
Seçim ekonomisi AKP’yi terk eden seçmenin geri dönmesini sağlar mı? Hükümetin ekonomi politikasına güvenin eridiği bir ortamda bu zor. Yılbaşında verilen yüksek asgari ücret üç ayda pul oldu. Yine de iktidarın asgari ücrete, emeklilere, kamu çalışanlarına yüksek zamlar, tarımda yüksek taban fiyatlar, düşük tüketici faizleriyle kısa dönemli bir ekonomik ferahlık algısının ardından seçime gideceği kuşkusuz.
HDP’yi ötekileştirme siyaseti: İktidar partisi, HDP’nin desteği olmadan muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının imkansızlığının farkında. Seçimlere doğru ana hedeflerinden birisi, HDP tabanının Millet İttifakı’na yakınlaşmasının önüne geçmek. Suriye operasyonunun böyle bir işlev göreceği hesap ediliyor örneğin. Amaç, muhalefeti operasyonun arkasına hizalanmaya zorlayarak HDP seçmeni gözünde iktidarla Millet İttifakı’nı aynılaştırmak. HDP’lilere yönelik her türlü operasyondan böyle bir ‘fayda’ bekleniyor. HDP, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırsa bu nedenle kapatılacak. Diyarbakır’da 20 gazetecinin günlerce gözaltında tutulmasının nedenlerinden birisi de bu. Muhalefeti bir açmazda bırakmak isteyen iktidarın hesabı basit: Muhalefet, HDP’lilere yönelik operasyonlara ses çıkardığında milliyetçi tabanından oy kaybedecek, ses çıkarmazsa HDP’lilerin sempatisini. AKP için bir kazan kazan durumu.
Bu plana göre Kürtler veya HDP’liler mağdur edildiğinde Millet İttifakı bileşenleri ‘dayanışma’ göstermekten kaçındıkça iktidarın Kürtler üzerinde bu yönde baskıları da artacak; artan baskılar karşısında Millet İttifakı’nın sessizliğini gören HDP seçmeni ve yönetimi, İstanbul ve Ankara seçimlerinde olduğu gibi muhalefete destek vermekten kaçınacak.
Kimlik siyaseti: İktidar, oy kayıplarını durdurmak için kimlik siyasetine devam edecek. Kimlikler üzerinden kışkırtılan kutuplaşmayla geçmişteki seçimleri kazandıklarının farkındalar elbette. Günlük hayattan muhalefetin adayına, tatilden müzik eğlenceye kadar her alanda ve anda kimlik siyasetini, kutuplaştırıcı ve ötekileştirici dili sık sık kullanacaklar seçimlere doğru.
Aslında kimlik siyasetinin pek de işe yaramayacağı bir ekonomik konjonktürden geçiyor ülke. Belki de bu nedenle AKP önde gelenleri tabanlarıyla ‘duygusal bağ’ı muhafaza etmenin yolunun kimlik siyasetinden geçtiğini düşünüyor.
Ana muhalefet ve ana muhatap CHP ve Kılıçdaroğlu: AKP’nin seçim stratejisinin en önemli ayaklarından birisi ‘muhatap’ olarak Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi ‘seçmesi’. CHP üzerinden kutuplaştırma siyasetinin sağ, merkez sağ, muhafazakar ve dindar seçmeni ‘öteki’ tarafa geçmekten alıkoyması bekleniyor geçmişte olduğu gibi. ‘CHP zihniyeti’ olarak yaftalanıp ‘Bay Kemal’ diye horlanan ‘öteki‘, AKP’ye bir ‘kimlik’ veriyor; toplumun CHP’ye mesafeli kesimlerini kendine çeken bir kimlik bu.
Bu nedenle Erdoğan hala ne Akşener’in ne de Babacan ve Davutoğlu’nun adını ‘muhalefet’ olarak anıyor. Onu dinleyenler, karşısında sadece CHP ve Kılıçdaroğlu var zannediyor. Erdoğan kendini CHP ve Kılıçdaroğlu’na karşı konumlayarak sağ seçmeni ‘CHP mi, AKP mi?’ tercihine zorluyor. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı bu oyun planını uygulamayı mümkün kılacak. İktidarın karşısında 6’lı Masa’da somutlaşan ‘büyük koalisyon’ Erdoğan’ın bu iletişim stratejisiyle gizlemeye çalışılıyor.
Erdoğan’ın CHP karşıtlığı üzerinden kurguladığı iletişim aslında bir kimlik siyaseti. Şimdiye kadar seçimleri Erdoğan ile Kılıçdaroğlu ya da AKP ile CHP arasında bir tercihe indirgediklerinde AKP hep kazandı. Yine aynı algıyı yaratmayı amaçlıyorlar. Bu seçimi demokrasi ile otokrasi, refah ile yoksulluk, özgürlük ile zorbalık arasında bir büyük referandum olmaktan çıkarıp dindar-muhafazakarları temsil eden AKP ile sekülerlerin partisi CHP arasında bir kimlik yarışına dönüştürme niyetindeler. Yani, kazandıkları geçmiş seçimler gibi bir seçim…
Yargı yoluyla siyasetin alanını daraltmak: CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na siyasi yasak kararı, Gezi mahkumiyetleri, İmamoğlu ve HDP davaları iktidarın yargı yoluyla siyasetin alanını seçim öncesinde daraltma girişimleri. Meclis’te görüşülmeye başlayan AKP’ye uymayan tüm haberleri ‘kriminalize’ etmeye müsait yeni basın-sosyal medya yasası da böyle bir işlev görecek. Muhalefetin sadece örgütlü siyasal ayağını değil, sosyal aktörlerini de susturmak, iktidarın propagandası dışında ‘gerçek haber’e ulaşılmayı imkansızlaştırmak amaçlanıyor.
AKP’nin lideri, kadroları, örgütü ve hatta tabanı moralsiz ve heyecansız. 20 yıllık iktidarlarının sonunu görüyor olmalılar. Ancak ellerinde devlet, sermaye ve medya gücü var ve kazanmak için bunları seferber edecekler. Bu, belli. Sonucu ise muhalefetin heyecanı, örgütü, stratejisi ve çabası belirleyecek.