Ekonomi
Piyasa Bülteni: Sene-i devriyesinde Naci Başkan mum ile aranıyor…
Haftasonu, Merkez Bankası Başkanı Sn. Naci Ağbal’ın görevinden zamansız ve sebepsiz bir şekilde alınmasının sene-i devriyesi idi. Geçen bir senelik…
Haftasonu, Merkez Bankası Başkanı Sn. Naci Ağbal’ın görevinden zamansız ve sebepsiz bir şekilde alınmasının sene-i devriyesi idi. Geçen bir senelik zaman diliminde, Doların Türk Lirası karşısında 7,20 seviyesinden %100’den fazla artarak 14,80’e geldiğini, Türkiye’nin 10 yıllık gösterge tahvilinin %14’den %25’e yükseldiğini, yabancı indinde Türkiye’nin 5 yıl vadeli risklerini gösteren CDS priminin kendisini ikiye katlayarak 300’den 600’e yükseldiğini, enflasyon göstergelerinin tümünün ise 3 kattan fazla arttığını not edelim.
Enflasyonun TL’nin değer kaybı sayesinde ivmelendiği yetmezmiş gibi, savaşın etkilediği arz şokları ve beraberinde tetiklenen emtia rallisinin de, net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin cari denge ve enflasyonuna negatif yansıyacağı beklentisi, TL ve TL cinsi varlıkların üzerinde baskı kurmaya devam ediyor. Bu olumsuz tablonun gölgesinde, savaş nedeniyle Türkiye ekonomisinin daha da artan bir ekonomik kırılganlık ile karşı karşıya olduğu kabul görüyor.
Lâkin, geride bıraktığımız hafta, Türkiye’nin jeopolitik öneminin artması -Rusya gazına Avrupa’nın alternatif arayışı- bir nebze de olsun karamsar havanın dağılmasına neden olsa da, kısa vadede Türkiye’nin döviz ihtiyacının da arttığını göz ardı etmemek gerekiyor. Geride bıraktığımız hafta, TCMB’nin emanet dövizleri düştükten sonra negatif döviz pozisyonuna, artan CDS risk primine, dünyada artan parasal sıkılaştırmaya (ABD ve İngiltere Merkez Bankaları faiz artırdı, Avrupa daha şahin bir üsluba geçti) ve yanıbaşımızda devam eden jeopolitik risklerin gölgesinde sonuçlanan eurobond ihracına gelen 3 kat talep ön plana çıkarılmış olsa da, 2027 vadeli 2 milyar dolar eurobond ihracına ABD tahvil faizinin üzerine ödenen ek primin %6,45 ile son 20 yılın rekorunu kırdığını not etmemiz gerekiyor. 2008 krizinde bile bu faizin ödenmediğinin altını çizelim.
Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında, savaşan tarafların -aksi sesler ara ara yükselse de- anlaşma zemini aramaya devam etmesi, Rusya’nın vadesi gelen kupon ödemesini gerçekleştirmesinin de yardımı ile hisse senetleri küresel çapta yükselirken, altının ons fiyatı 2,070 dolar seviyesini test ettiği 9 gün öncesine göre %7 gerileyerek 1,920 dolar seviyesine çekildi. Altın pozisyonumuzdan çıktıktan sonra, bir müddet kıymetli madenlerden uzak durarak, getirisi artmış eurobondlarda boy göstermeye çalışacağız. Altının yeniden yükseliş potansiyeline geri dönmesi için 1,960 dolar seviyesini aşması gerekiyor.
FED’den uzun bir süredir beklenen faiz artırımının gerçekleşmesinin getirdiği ‘rahatlama’, hatta para politikasına ilişkin belirsizliğin de ortadan kalkması ve Rusya’nın vadesi gelen tahvillerin kupon faizini ödeyerek temerrüde düşmemesi ile S&P 500, Kasım 2020’den bu yana en iyi haftalık kazancını kaydederken, endeks yılbaşından bugüne kadarki kayıplarını neredeyse yarı yarıya azalttı. Benzer bir şekilde, teknoloji hisselerinin ağırlıklı olarak işlem gördüğü Nasdaq endeksi de haftayı %11’e yakın bir yükselişle tamamladı.
Elbette, hisse senedi rallisine FED’in 2018 sonrası yola çıktığı ve politika faizini %2,5 seviyesine kadar yükselteceğinin beklendiği veya Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline ilişkin jeopolitik belirsizliklerin devam ettiği bir ortamda eşlik etmenin çok da kolay bir tercih olmadığını kabul etmemize rağmen, dönemin ruhunu uygun hisselerde pozisyon alınabileceğini de göz ardı etmiyoruz. En kötüsü geride mi kaldı sorusunun cevabını tam olarak bilmesek de, limanda demirli kalmak istemediğimizi de çok açık bir şekilde söyleyebiliriz.
Bu arada Rusya ile ilgili iki notu daha ön plana çıkaralım: Moskova Menkul Kıymetler Borsası, üç haftalık kapanışın ardından bugün işlemlere yeniden devam edecek. Öte yandan, Rusya’nın, yarısı yabancı yatırımcılar tarafından tutulan yaklaşık 40 milyar dolarlık dış tahvili bulunuyor. Toplamda 4,5 milyar dolardan fazla kupon ve vadenin yıl sonuna kadar ödenmesi gerekiyor. Rusya’nın şimdilik temerrüdü savuşturması, altın fiyatlarının gerilemesi, petrolün dipten toparlaması, ABD tahvil eğrisinin yataylaşması ve dolar endeksinin gerilemesi geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında piyasaları şekillendirdiğini görüyoruz.
Rusya-Ukrayna savaşı gündemin bir numarası olmaya bu hafta da aday görünüyor. Yukarıda da söz ettiğimiz üzere, birbiriyle çelişkili haberler gelse de, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu temel konular üzerinde tarafların anlaşmaya yakın olduğunu duyurdu.
Türkiye cephesinde ise, TCMB’nin içinde bulunduğumuz dönemi ‘bahane’ ederek USDTRY kurunun ağır çekimde kuzeye gittiği veya enflasyonun önüne ‘hiper’ kelimesini de almaya ramak kaldığı bir dönemde, Perşembe günü sonuçlanan olağan PPK toplantısında, para politikasını normalleştirme fırsatını adeta elini tersi ile itti. USDTRY kuru, hafta ortası 14,50 seviyelerine kadar geri çekilmesi ardından, faiz artırım dedikodularının boşa çıkması ile yeniden 14,80’li seviyelerden haftayı tamamladı.
Dünya, artan enflasyon sorununa karşı faiz artırmaya hatta daha sıkı bir para politikası izlemeye başlarken, radikal bir duruş sergileyerek farklı bir patikada ilerleyen TCMB’nin Perşembe günü faiz oranın sabit bırakması, USDTRY kuru üzerinde baskı kurabileceğini göz ardı etmiyoruz. Yeni haftanın da ilk işlemleri 14,80 seviyesinden başlıyor. USDTRY kurunda uzun pozisyonlarımızı 14,80-14,90 bandından geride bıraktığımız hafta başında çıkmamız ardından şu anda kenarda bekliyoruz. Psikolojik 15 seviyesinin yukarı yönlü geçilmesi durumunda, bilanço risklerine karşı koruma amaçlı yeniden uzun pozisyon alacağız.
Bu arada not etmek gerekiyor ki, kurun ateşinin söndürmek üzere Aralık ayının son haftasında devreye alınan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ürününün ilk dönüşleri de bu hafta başlıyor. İlk bağlanan işlemlerde kurunun 11,5 seviyelerinde olduğu düşünülürse, %14+3 olan standart faiz oranını üzerine Hazinenin ödeyeceği kur telafisi ile yıllık getirinin üç haneli seviyelere çıkacağını hesaplıyoruz. BDDK verilerine göre, 11 Mart ile biten haftada KKM’nin büyüklüğü 562 milyar TL. Mevcut piyasa koşullarında (USDTRY 14,80) KKM’nin devlet maliyesine yükü yaklaşık 45 milyar TL (3 milyar dolar) olarak hesaplanıyor!
Yeni hafta başlangıcında, küresel mali piyasaların kararsız bir tablo sergilediğini görüyoruz. Geçen hafta yaşanan oparlanma eğilimine karşın bu sabah hafif de olsa satış baskısı gözlemleniyor. Brent cinsi petrolün varil fiyatı 111 dolar, altının ons fiyatı 1,928 dolar ile Cuma kapanışının hafif de olsa üzerinde. Asya borsalarında kararsız bir seyir hakim. Gösterge endeks Tokyo borsası %0,6 yukarıda işlem görürken, diğer bölgelerde ve ABD borsalarının vadeli işlemlerinde eksiler göze çarpıyor.
Bu hafta küresel anlamda veri akışı oldukça sakin görünüyor. Çarşamba günü İngiltere’de enflasyon, Türkiye’de ise tüketici güven endeksi açıklanacak. Perşembe günü ise Güney Afrika faiz kararını takip edeceğiz. Türkiye cephesinde ise bugün ve yarın düzenlenecek iç borçlanma ihraçları ve özellikle borçlanma maliyeti dikkatle takip edilecek.
Bu hafta ayrıca ABD Başkanı Biden ve Sn. Cumhurbaşkan Erdoğan’ın da katılacağı ve 24-25 Mart’ta Brüksel’de düzenlenecek NATO zirvesi önemle takip edilecektir. Reuters haberine göre, ABD gayriresmî olarak Türkiye’nin S-400 karadan havaya füze sistemini Ukrayna’ya gönderme olasılığını gündeme getirdiğini okuyoruz. Rusya’dan alınan S-400 füzelerinin işgalci Rusya’ya karşı Ukrayna tarafından kullanılabilme ihtimali de göz önüne alındığında Türkiye-Rusya ilişkilerini bozabileceğini, Ankara’nın böyle bir talebi gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz.
iktisatbank.com