Ekonomi
Murat Şenol : Devlet ekonomiden çekildikçe gelir dağılımı bozuluyor
1980’li yıllardan itibaren dünyada neo-liberal sağ politikalar ile devletin ekonomideki varlığı azaltılarak serbest piyasa ekonomisinin etkinliği artırılmaya başlanmıştır. Böylece piyasa…
1980’li yıllardan itibaren dünyada neo-liberal sağ politikalar ile devletin ekonomideki varlığı azaltılarak serbest piyasa ekonomisinin etkinliği artırılmaya başlanmıştır. Böylece piyasa aktörleri ekonomide daha özgür bir şekilde hareket etmeye başlayarak sömürü düzenini hızlandırmış ve dünya üzerindeki eşitsizlikler artmıştır. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların baskısı ile özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde özelleştirmeler hızla yapılırken, gelişmiş batı ülkelerinde özelleştirmeler aynı hızda yapılmamıştır. Bunun sonucu kamu harcamalarının ekonomi içindeki payı, gelişmiş batı ülkelerinde %50’ler civarında ve neredeyse bir tür karma ekonomi modeli görüntüsü verirken, bu pay ülkemiz gibi gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde nerdeyse ortalama % 30’lar seviyesindedir.
2020 yıl sonu OECD verilerine göre kamu harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payları aşağıdaki tablodadır.
Gelişmiş ülkelerde nüfusun gelişmekte olan ülkelere göre daha yaşlı olması nedeniyle kamu harcamalarında aslan payı, sosyal güvenlik harcamalarına gitmekte ancak ülkemizde sosyal harcamalar kamunun payında olduğu gibi gelişmiş ülkelerin neredeyse yarısından daha azdır. Nüfusumuz yaşlanıp, emekli sayısı ve yoksulluk ve açlık sınırındaki kişi sayısı arttıkça ekonomide küçülmüş olan devlet, daha fazla gelir imkanı yaratmadığından ve daha çok kişiye sosyal yardımlar gerektiğinden sosyal harcamaların reel karşılığı düşmektedir.
Dünyadaki neo-liberalleşme politikaları sonucu, 1980-2020 yılları arası dönemde özelleştirmelerle devletin ekonomideki payı küçültülürken özellikle de sendikaların etkisi iyice azaltılmış ve pazarlık güçleri yok edilmiş ve dolayısıyla sabit gelirlilere daha az ücret ödenerek gelirleri azaltılmış, böylece insanların büyük bir kısmı yaşamlarını sürdürmeleri için gereken ihtiyaçlarını gidermekte zorlanmış, özellikle 2000 li yıllarda ülkemizde özelleştirmelere hız verilmiş , gelir dağılımı bozuldukça sabit gelirliler adeta tüketici kredilerine ve kredi kartlarına bağımlı hale getirilmişlerdir.
Yakın döneme baktığımızda, ücretlilerin net hasıla içindeki payı 2016 yılında %43.3 iken Cumhurbaşkanlığı sisteminin konuşulmaya başlaması ile birlikte bu pay 2021 yılı sonunda %36.5 düşmüştür. Milli gelir 2016- 2021 arası toplamda %27.2 büyürken sabit ücretlilerin payının hızla düşmesi sonucu fakirleştiren büyüme konuşulmaya başlanmıştır. Ekonomi büyürken sabit ücretlilerin payı düşmekte, özellik de gelir ve servet dağılımında ilk %10 diliminde olanlar hem büyüyen pastadan daha çok pay almış hem de reel olarak ücretlilerin payından da pay almışlardır.
2021 yılı sonlarından itibaren hızlanan TÜFE’yi, ENAG %142 açıklanırken, TÜİK % 61 olarak açıklamaktadır ve sabit gelirliler de TÜİK’in açıkladığı oranlara göre en fazla % 50 civarında zam almaktadırlar. Böylece sabit gelirlilerin satın alma güçleri hızla düşmeye devam etmektedir. inşaat sektöründen örnek vermek gerekirse Şubat 2022 itibari de malzeme endeksi %113,27 artarken işçilik endeksi % 41,38 artmıştır. Tek başına bu örnek bile enflasyondaki artışa karşın ücretlilerin nasıl ezildiğini göstermektedir.
Ülkemizde Sosyal Güvenlik kapsamında yaklaşık 25 milyon kişi ( ücretli yaklaşık 14 milyon kişi ), emekli yaklaşık 14 milyon kişi, çiftçi 500 bin kişi bulunmakta, onların eş ve çocuklarını dikkate aldığımızda 70-80 milyon kişi ekonomi büyürken hızla fakirleşmekte, eşitsizlikler artmakta ve gelir dağılımı bozulmaya devam etmektedir. Ülkenin %10 daha da zenginleşirken % 90 ise hızla fakirleşmeye devam etmektedir.
1980’li yılların başından itibaren dünyayada yaygınlaşan neoliberal küreselleşme politikalar sonucu; özelleştirmeler gelişmiş ülkelerde, gelişmekte olan ülkeler kadar yapılmamış ve kamunun ekonomide kamu payı yüksek olmuştur. Ancak bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde özelleştirmelere hız verilip ekonomide kamunun payı ve dolayısıyla kamu harcamalarının payı azaltmış, Kamu bütçelerinde sosyal harcamaların payı düşük kalmıştır. Öte yandan enflasyonist ortam ve sendikaların gücünün zayıflatılması ile sabit ücretlilerin ekonomik büyümeden aldıkları payda düşük olunca eşitsizlikler artmış gelir dağılımı daha da bozulmuştur. Uygulanan politikalarda değişiklik olmadığı takdirde, gelir dağılımındaki bozulma devam edeceğinden önümüzdeki günlerde sabit gelirlileri çok daha da zor günler beklemektedir.
Murat ŞENOL – Ekonomist www.bankavitrini.com