Ekonomi
Kılıçdaroğlu: Eylülde seçim bekliyorum
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın sunduğu ‘Teke Tek’ programına katılarak gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İstanbul Büyükşehir…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın sunduğu ‘Teke Tek’ programına katılarak gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik teftişle ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun görevden alınmasına ihtimal vermediğini belirtti.
Erken seçime dair de yorum yapan CHP lideri, eylül ayına işaret etti. Kılıçdaroğlu, gelecek eylül ayında bir erken seçim beklediğini dile getirerek, “Ekonomiyi götüremezler” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ise konuyu ‘isimlere indirgememek’ gerektiğini belirtti; “Devleti iyi bilmesi lazım, devlet aklının ne olduğunu bilmesi lazım. Verdiği sözün arkasında durması lazım” şeklinde aday tanımı yaptı.
Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun TÜİK ziyareti üzerinden eleştirdiği Meclis Başkanı Mustafa Şentop ve ihaleler konusunda eleştirdiği Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, canlı yayına bağlanarak ‘cevap haklarını’ kullandı.
CHP liderinin programdaki açıklamalarının tamamı şu şekilde:
“İBB’NİN İSTİHBARAT TEŞKİKATLI MI VAR?”
Sayın Bahçeli’nin söylediğini bir tarafa bırakıyorum. Eleman alımıyla bilgiler elbette devletin denetimdedir. Elbette denetlenebilir. Hiçbir zaman ‘niye müfettiş gönderdiniz’ diye şikâyet etmedik. Bir suçlama yapıldı, suçlamanın gerekçesi havada, teröristleri alıyorlar, istihdam ediyorlar vesaire. Eğer soruşturma açacaksanız, iyi hal kâğıdı verenlere açacaksınız. İBB’nin Millî İstihbarat Teşkilâtı mı var?
“İSTANBUL’U ALMAMIZI BİR TÜRLÜ HAZMEDEMİYORLAR”
Yapılan kumpas, işin Türkçesi İstanbul’u almamızı bir türlü hazmediyorlar. Nasıl olur da İstanbul’un rantını 16 milyona Ekrem İmamoğlu’na verir? Bu rantı bir avuç insana değil İstanbullular’a verecek. Bütün belediye başkanlarımız, İçişleri Bakanlığı müfettişleri, kontrolleri, Sayıştay denetçileri denetliyorlar. Hiçbir şikâyetimiz yok, istedikleri kadar denetlesinler. Ama önyargıyla gidiliyorsa. Önce bir bekle bakalım müfettişlerin raporunu. İBB soruşturma açtı, pek çok yolsuzluk dosyasını düzenledi, İçişleri Bakanlığı müsaade etmedi. Ne oldu bu yolsuzluk dosyaları? Üstü kapatıldı. Söylüyoruz, bunu ama dosya onların ellerinde. Rakamları kamuoyuyla paylaşıyoruz. Ama önümüzde bir duvar var.
“MÜFETTİŞİN VİCDAN TAŞIMASI LAZIM”
Şimdi Ulaştırma Bakanlığı yapan kişi eskiden İBB’de Genel Sekreter Yardımcısıydı. İş olmuş gibi tutanak tutuyor, düzenliyor, adama para veriyorlar. İhale yok, bina da yok. İhale yapılmış gibi tutanağı tutup adama para veriyorsunuz. Bunun hesabı sorulacağına bu adamı bakan yapıyorsunuz. Belgeler var, imzası var. Getirdiniz, bakan yaptınız, ne oldu? Dokunulmazlığı oldu. Kimsenin hakkını yemek istemem. Müfettiş olmak kolay değildir. Herhangi partiye sempatisi olabilir. Müfettişin vicdan taşıması lazım. Olaylara bakacak, soru soracak, tabii ki Ekrem Bey’e değil; ilgili kişiye soracak. Olayların birilerinin beklediği noktaya ulaşacaklarını hiç sanmıyorum. Bunu AK Parti’nin içindekiler de söylüyor zaten. Ben müfettişlerin bir talimatla bu işi gidelim, soruşturma açalım, Ekrem Bey’i görevden alalım, böyle bir şey işin doğasına aykırı, mümkün değil.
“TERÖRİSTSE ŞİMDİYE KADAR NEREDEYDİLER?”
Teröristse şimdiye kadar neredeler? Tutsunlar, mahkemeye versinler. Polis, savcı, Bakanlık, Cumhurbaşkanlığı var mı, var. Yakalarsın, götürürsün, ifadesini alır, gereğini yaparsın. Bu adamlar şu anda çalışıyor. Ya iftira atılıyorsa. Bunlardan hepsinin tazminat davası açmasını isteyeceğim. Yerel seçim öncesi Ankara’da Mansur Bey’e iftira attılar. Kazanırsa su paralarını teröristler toplayacakmış. Akla ziyan şeyler. Bunlar günlerce yazıldı, çizildi. Düşünce saçmalıkların biriktiği bir alan gibi. Her türlü iftira rahatlıkla atılabiliyor. Ben eski denetim elemanıyım. Denetimden geliyorum. Denetimin bir ahlakı vardı. Ben buna rağmen savcılara, müfettişlere güveniyorum.
“ADALET BAKANLIĞI KENDİSİNE BAĞLI”
Hükümet kim? Bakan kime bağlı? Kendisinde. Emniyet, MİT kime bağlı? Adalet Bakanlığı kendisine bağlı. Teröristler var diye suçluyor. Beyefendi sen orada armut mu topluyorsun. Terörist üzerinden belediye başkanını suçluyor. İftira ile devlet yönetilmez, akıl, bilgi ve birikimle yönetilir. Bu adam teröristleri istihdam ediyorsa yakala kardeşim. Telefonların sürekli dinlendiklerini düşünün. Önce kendi belediyelerine baksın. Olmayan işi olmuş gibi gösterip, tutanak düzenleyip, olmayan işin parasını veren adamı getirip bakan yaptı. Bakanın ‘bana iftira atıyorlar’ demesi lazım. Dava bile açamıyor.
TÜİK’E ZİYARET KONUSU
TUİK Başkanıyla görüşseydim neye göre saptıyorsunuz diye soru soracaktım. TÜİK’in internet sitesinde ‘herhangi sorunla karşılaştığınızda bizi ziyaret edebilirsiniz’ diyor. Ben bir sorunla karşılaştım. Bırakın ana muhalefeti, genel başkanlığı, bir milletvekili bir yere gidecek, siz kapıyı kapatıyorsunuz. Tepkiyi TBMM Başkanı’nın göstermesi lazım. Niye gösteremedi? Çünkü saraydan talimat alması lazımdı tepki gösterip, göstermemesi için. Ben oraya işçinin, emeklinin, asgari ücretlinin, milyonlarca kişinin hakkını aramak için gittim. Sonuçta asgari ücretlilere bir rakam verildi, ama emekliye ne verildi? Yüzde 25, enflasyon kaç? Emeklinin suçu ne? Emekli çalıştı, üretti, alın teri döktü, ülkenin kalkınmasına katkıda bulundu, primini üredi, ‘artık senin insanca yaşamana gerek yok, sen bunla idare et’ diyor. Bütün emeklilere diyorum, ‘Sandığa gidip hala AK Parti’ye oy veriyorsanız o zaman memnunsunuz’ diyorum.
MÜLAKAT TARTIŞMASI: 12 SAAT CEVAP BEKLEDİK
10 milyona yakın emekli, yine benim dillendirmem sonucu iki bayram ikramiye alıyor. Bazı emekliler PTT’de kuyruğa girmişlerdi. ‘Ey Kılıçdaroğlu biz rahat geçiniyoruz diye bana telgraf çekmişlerdi’. Millî Eğitim Bakanlığı’na niye gittim? Bir tweet gördüm. Dereceye girmiş birisi KPSS sınavında, sözlü de eleniyor. Bunun üzerine hemen arkadaşlarla konuştum, Millî Eğitim Bakanlığı’ndan randevu istedim. Özel kalemime söyledim. ‘Bu haksızlık nedir?’ diye soracaktım. ‘Bir insanın elinden ekmeği alınır mı?’ bunu soracaktım. Bekledik, yanıt yok. 12 saat bekledik. 15. saatin sonunda ben oraya gittim. Ben sınava girip, hakkı elinden alınan insanın hakkını savunmayacaksam niye siyaset yapıyorum o zaman. Danıştay kararlarına baktım. Daha önce benzer uygulamalar olmuş. Danıştay kararı ‘hayatın olağan akışını aykırıdır’ diye iptal etmiş. Bunlar tekrar alınmış ve eklenmiş. Bir kadın öğrenci şunu söyledi; ‘annem öldüğü zaman babam ağlamadı, ama ben dereceye girip sözlüye girince babamın ağladığını gördüm, içime sindiremiyorum’ dedi. Onun hakkını savunmayacağım da kimin hakkını savunacağım?
“KAPI AÇIK OLSA DA GİRMEYECEKTİM”
Ben Millî Eğitim Bakanlığı’nın önünde konuşacaktım. Saray ‘randevu vermeyin’ demiştir. Benim oraya gidişim sadece ve sadece bu olayı kamuoyuna ve daha geniş kitlelere duyurmak. Kapı açık da olsa zaten girmeyecektim. Ama onlar korkularından oraya zincir takmışlar. Ben bu meseleye dikkat çekmek için gitmiştim. Bu öğrencilere söz verdim, sizin için internet sitesi açağım dedim. Artı onlara her türlü hukuki desteği vereceğimizi söyledim. Bütün illerde avukat arkadaşlarımız çalışıyor, bunların dilekçesini yazacağız, haklarını sonuna kadar savunacağız. Biz iktidar olursak KPSS’yi yapacağız, sözlüyü kaldıracağız. Bazı alanlarda sözlü olabilir, o zaman kamera koyacağız. Matematikte dereceye giren öğrenci şunu söyledi, ‘Türkiye’de dereceye girmişim, bütün sorulara cevap verdim, teşekkür ettiler, ben de sevindim artık öğretmen olacağım diye. Sonuçlar açıklanınca gördüm ki kazanamamışım’. Sınava giriyoruz, yüzümüze bile bakmıyorlar diyorlar. O zaman biz anlıyoruz ki, bunlar bizi eleyecekler.
“ERDOĞAN HİÇ KONUŞMUYOR”
Haksızlık karşısında susarsak bizim siyaset yapmamızın bir anlamı kalmaz. Bu çocuklar bizim partiye oy verip vermiyor mu diye bir arayışa girmedim. Hiçbir zaman sormadım. Bizim bu haksızlıkları dile getirmemiz gerekiyordu. Beyler rahatsız oluyorlar. Erdoğan hiç konuşmuyor, ‘niye Millî Eğitim Bakanlığı’nın önüne gidiyorsun’ diyor. Arkadaş bir sor bakalım; ben oraya niye gidiyorum? Önce senin itiraz etmen lazım. Dereceye giriyor, daha düşük puan verip eliyorlar. Ben orada Bakanı görsem ne olur? Bir haksızlık var, giderilmesi lazım.
“ZATEN HEPİMİZ SOKAKTAYIZ”
Zaten hepimiz sokaktayız. Kimimiz parkta, kimimiz parkta. Sokağa çıkmaktan kast ettiğim şu; bunlar şunu istiyor; biz sokağa çıkacağız, camı pencereyi kıracağız, Erdoğan bunlardan hoşlanacak, OHAL ilan edecek. Oh ne güzel istediğim kararnameyi çıkaracağım. Sokağa çıkmaktan kastımız buydu. İzin alarak miting yapıyoruz zaten. Mitingin korumasını polisler yapıyor. Sonuçta bu ülkenin güvenlik güçleri. Bizim ülkede demokrasi yok ki! İnsanlar çıkıp, bildiri okuyacaklar. Baskı, cop her şey var. Nasıl yapacaklar? Demokrasi olsa zaten sorun olmaz. İnsanlar düşüncelerini söylerler, yürüyüş yapabilirler. Anayasa diyor zaten, silahsız ve saldırısız önceden izin almaksızın yürüyüş yapabilirsiniz. Anayasa da askıya alınmış. CHP ve kendi tabanımız adına konuşuyorum. Mersin’de şu meydanda değil burada dediler, yaptık. Meydan belediyeye ait. Bir gerginlik olmasın diye.
“GERGİNLİK, KAVGA ÜZERİNDEN VARLIĞINI SÜRDÜRMEK İSTEMEKTEDİR”
Gidici olduğunu gayet iyi biliyor, çatışma, gerginlik istiyor. O nedenle her türlü hakareti yapıyor. Sadece gülümsüyorum. Bütün yetkilere sahip olan birisi rakibine hakaret ediyorsa bu acizliğin görüntüsüdür. Artık gülüyorum. Kesinlikle artık ülkeyi yönetme kapasitesi bitmiştir. Gerginlik, kavga üzerinden varlığını sürdürmek istemektedir. Devletin güçlerini kullanarak bunu yapmak istemektedir. Cesareti varsa televizyonda karşıma çıkar. Cesareti yok, bilgisi yok birikimi yok. İstersen promteri de getir. Vereceği çok hesap var. Asıl temel nokta orası. Erdoğan’a ne söyledim; mal varlığını araştırırım. Tek kelime bile etmedi. İktidardan gitmenin onun için ciddi maliyet doğuracağını biliyor. Devlet endişe ile yönetilmez.
“ÖNÜMÜZDEKİ EYLÜL AYINDA SEÇİM BEKLİYORUM”
Önümüzdeki Eylül ayında seçim bekliyorum. Ekonomiyi götüremezler. 20-27 Aralık arası Türkiye’nin en büyük soygunu gerçekleşti. Dolar alanların büyük kısmı kaybetti. Sağ olsun Nebati Bey açıkladı kamuoyuna, biz de oradan öğrendik, ‘küçük tasarruf sahipleri zarara uğradı’ diye. Bir korku iklimi yaratmak son derece tehlikeli. ‘Bu gitmez, sandığı koymaz?’ deniyor. Niye gitmesin, niye sandığı koymasın. Demokratik yollardan gidecek. Bu ülkede ilk kez sandığa gidecek 6 milyon 200 bin genç gönderecek. Bundan daha güzel başarı olabilir mi? Onun tuzağına düşmeden inandığımız yoldan kararlılıkla devam etmeliyiz. O gerginlik yaratacak ama biz oraya takılmayacağız. Her türlü hakareti yapacak, yapsın sabahtan akşama, istediği kadar yapsın. Ona en büyük iyiliği ben yapıyorum. Hatalarını ben söylüyorum. Yakın çevresinden hiçbirisi buna cesaret edemiyor. Bizim MYK’da arkadaşlarımız bana söyler ‘sayın genel başkanım bunu yanlış yaptık’ der. Zaten bizde bunu söylememek eşyanın tabiatına aykırı. Biz gerginlik yapacak eylemin içinde olmayız.
“DOLAR GİTTİĞİ YERİ UNUTMAZ”
Başarı fiyatta istikrarı sağlamaktır. Doların şimdi, 6 ay, 1 yıl sonra kaç lira olacağını herkes bilir. Dolardaki bu oynaklık nedeniyle kimse 1 saat sonra ne olacağını bilmiyor. Sanayici ve esnafla konuştum. Dolar geriye gitmez, gittiği yeri unutmaz. Erdoğan da öyle yaptı. 18’e göre petrole zam yaptılar. Dolar düştü, benzinin fiyatı düşmedi, tam tersine arttı. Bu millete kazık atmak demektir.
“OLAYI DOLARA ENDEKSLERSENİZ YANLIŞ YAPARSINIZ”
Olayı sadece Dolar endeksli alırsanız yanlış yaparsanız. Kesinlikle ülkeye demokrasi gelmeden fiyatlarda istikrar sağlayamazsınız. İlk işimiz demokrasiyi getirmek, üretimi, sanayiciyi destekleyeceksiniz. Teşvik politikasını katma değeri yüksek ürün üreten firmalara vereceksiniz. Güçlü bir sosyal devlet oluşturmanız lazım. Biri aç, bir toksa huzuru bulamazsınız. Devlette liyakat sistem, sürdürülebilirlik, bunların hepsi olacak. Önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı olacak. İlk 1 hafta içinde stratejik planlama teşkilatı kuracağız. Her alanda birikimli 15-20 kişi atayacaksınız. ‘Bana 15 gün içinde Türkiye’nin bütün rakamları getireceksiniz’ diyeceksiniz. Bu rakamları beklerken Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacaksınız. Sorunlarınızı diyeceksiniz. Hangileri nasıl çözülecek, nasıl çözülmeyecek? Sorunu yaşayanı dinleyeceksiniz ki, çözebileceksiniz.
“SÖZLEŞMELER GİZLİ”
Devlette israfa bir genelgeyle son vereceksiniz. Yeni seçilecek Cumhurbaşkanının toplumla kendisi arasındaki güven ilişkisini sağlıklı kurması için bunu söylüyorum. Toplum Erdoğan’a, Erdoğan da topluma güvenmiyor. Bazı rakamları bilmiyoruz. Mesela İstanbul Havaalanı kaça yapıldı? Yollar, köprüler kaça yapıldı? Hangi yükümlülükler var? Ne kadar ödeyeceğiz? Sözleşmeler gizli. Biz ulaşamıyoruz sözleşmelere. Bunlar bildiğimiz ihale değil. Bunlar ayrı ve özel. Bu bilgileri istiyoruz, soru önergesi veriyoruz. Köprünün maliyeti ne? Bilmiyoruz. Biz bunları kamulaştıracağız, tamamını TL’ye çevireceğiz. İntikam duygusuyla değil, gerçek maliyetleri hesaplayıp, ‘al kardeşim paranı git’ diyeceğiz. Bu konuda yetişmiş, Tahkim davalarına bakmış hukukçular var.
23 SAYFALIK GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM RAPORU
Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek için belli bir zaman dilimine ihtiyaç var. 6 partinin genel başkan yardımcıları güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anladığımızı, neyi nasıl yapacağımızı bir rapora bağladılar. 23 sayfalık bir rapor. Genel başkanlar yetkili organlarıyla konuştuktan sonra kamuoyuyla paylaşacaklar. Ekonomiyi sağlıklı işleyen hukuk normu içinde değerlendiremezsiniz sağlıklı sonuç alamazsınız. Kesin Hesap Komisyonu’nun kurulmasını istiyoruz. Başkanı muhalefet olacak. Biz muhalefet partisine geçen yılın bütçesinin hesabını vereceğiz. Bakın özgüvenimize. Yolsuzluk, hırsızlık yok. Gidip muhalefet partisinin başkanına hesap vereceğiz. Bu yolsuzlukların önünü büyük ölçüde alacağız anlamına geliyor. İktidar muhalefete hesap verecek.
“SINAVLARDA BENİM ADAMIM, ONUN ADAMI OLMAYACAK”
Hakim ve savcıların görev yapmasını istiyorsanız anayasal güvenceler, HSK’da siyasiler ağırlık taşıyorsa, bu olmaz. AYM’ye üyeler seçildi. Dikkat edilmesi gereken şu; aldığı kararların kaçı Yargıtay tarafından onandı? Yabancı dil biliyor mu? Kaç tane makalesi var? Bunların içinden seçersiniz. Şimdi biz ‘bizim partili mi, öbür partili mi’ diye bakıp seçiyoruz. Meclis tüzüğünü değiştirerek hakimler bu kriterlere göre seçilmelidir. Bu olduğu takdirde sağı solu değil, bilgi sahibi olup, olmadığına bakacaksınız. Sınavlarda benim adamım, onun adamı olmayacak.
Ersan Hoca’nın (Ersan Şen) dediği doğru. İşçiyi oraya alan belediyeyle ilgili soruşturma o bağlamda. Normalde soruşturma bakandan onay alınır, sonra teftiş kurulu başkanından alınır. Müfettişler de görevlerini yapmak için giderler. Belediyenin o işle ilgili işlemine bakacak ve ona göre rapor yazacak. Bir adam oraya önyargılı gitmişse tüzük böyle yazmış, kanun öyle yazmış hiç bunlara bakmaz.
“SİYASİ PARTİLER YASASI DEĞİŞMELİ”
Siyasi Partiler Yasası’nın değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Darbe sonrası çıkmış bir yasadır. Bu haliyle parlamentoda lider vesayetini egemen kılmaktadır. Milletin vekilini millet seçmelidir. Biz mecburen seçiyoruz. Varolan sistem var. Siyasi Partiler Yasası baştan sona değişmesi lazım. Cinsiyet potasının getirilmesini de savunuyoruz biz. Son kanun teklifi 50 + 50’ydi. Onu da reddettiler. Türk demokrasisinin darbe hukukundan arındırılması lazım. Liderlere belli oranda kontenjan verilmesi lazım; çünkü akademik, bilim dünyadan insanların da davet edilmesi lazım.
ŞENTOP YAYINA BAĞLANDI: BEN TBMM BAŞKANIYORUM
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Kılıçdaroğlu’nun, kendisinin TÜİK’e alınmamasına ilişkin tepkisizliğine sitemde bulunmasına cevap vermek için canlı yayına bağlandı. Şentop, şunları söyledi:
“Ben siyasi parti temsilcileriyle, genel başkanlarla hiçbir zaman günlük siyasi polemiğe girmedim, girmem. Fakat bu ilk değil ve bunun devam edeceğini düşündüğüm için bu konuya mahsus olarak açıklama yapmak istiyorum. Ben TBMM başkanıyım. Ayrıca hukukçuyum. Anayasa’yla ilişkili muhtelif dersler verdim. Bir milletvekilinin anayasa ve iç tüzükten kaynaklanan haklarıyla ilgili olarak, bu haklarla ilgili bir sorun yaşandığını TBMM başkanının ne zaman, nasıl ve hangi enstrümanlarla müdahale edeceğini biliyorum. Ancak TBMM Başkanı milletvekillerinin her türlü isteğini karşılayacak bir pozisyonda değildir. Bu oyunlarda kendileri ve kendileriyle beraber gönüllü olarak oynayabilirler. Bu oyunun parçası olmadığı zaman TBMM Başkanı’nı ağır ve hukuku zorlayan bir şekilde itham etmek yanlıştır. Kamuoyuna yanıltıcı açıklamalar yapmasınlar.”
KARAOSMANOĞLU DA KONUŞTU
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaosmanoğlu da Kılıçdaroğlu’na cevap vermek amacıyla canlı yayına bağlandı.
İstanbul Havalimanı’nın 10 milyar avroya yapıldığını söyleyen Karaosmanoğlu, havalimanı işletmesinin devlete devredilene kadar 22 milyar avro kira vereceğini açıkladı. Yap-işlet-devret modelini savunan Karaosmanoğlu, Kılıçdaroğlu’nu geçen cuma günü dava ettiğini belirtti.
Karaosmanoğlu, Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği tutanakların “uydurma” olduğunu savundu.
Karaismailoğlu’nun Levazım Köprüsü’nün durdurulmasına yönelik CHP’yi suçladı. Altaylı ise “Levazım Köprüsü AKP döneminde durduruldu” yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelttiği suçlamalara ilişkin iddia diyen Karaismailoğlu’na, Kılıçdaroğlu, “İddia değil belge” şeklinde yanıt verdi.
KILIÇDAROĞLU, SARAY’I DA DAVET ETTİ
Kılıçdaroğlu, “Bizi Saray da dinliyor. Şimdi Saray’ın da bağlanmasını istiyorum” diyerek AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a meydan okudu.
İBB’nin AKP’de olduğu dönemlerde belediyenin araçlarının AKP’li isimlere tashih edildiğini açıklayan Kılıçdaroğlu, “Soygun düzenini dile getirince, iddia diyorlar. Nasıl iddia” dedi. “Bir tane aracı CHP’ye tashis ettiler desinler” diyerek iktidara seslendi.
Ardından Kılıçdaroğlu konuşmasını sürdürdü:
DEVLETİN TAHSİS ETTİĞİ ARAÇLAR
Siz (AKP döneminde) İBB’nin Cumhurbaşkanlığına kaç araç tahsis ettiğini biliyor musunuz? AK Parti’ye, Bakanlara, vakıflara niçin araba tahsis edilir. Bu milletin, fakir fukaranın parası çarçur edilir mi? Efendim bunlar iddia. Ne iddiası kardeşim. Plaka var, tahsis var. Ne iddiası Allah aşkına! Çıksın saraydaki zat ‘Biz araç tahsisi istemedik’ diye söylesin. Plakaları tek tek önlerine koyacağız. Resmi yazı var. Bakanlıklara resmi yazı var.
Cumhurbaşkanlığı’na 7 araç, 15 Temmuz Derneği’ne 7 araç, AK Parti Grup Başkanvekilliği, AK Parti Silivri İlçe Başkanlığı, Başbakanlık 100 araç, Cumhurbaşkanlığı, Erok Spor Kulübü, Irak Devlet Başkanı, Meclis 1. Başkanvekili, Okçular Vakfı, Sekbanlar Spor Kulübü, Sıcak Yuva’ya İBB’den araç, ne yapılıyor bunlar? Ne iddiası? Bunlar kul hakkı yiyorlar. İstanbul’un alın terini nasıl birilerine peşkeş çekersiniz. 27,5 yılımı devlete verdim böyle rezalet görmedim. Desinler ki 1 aracı CHP Genel Merkezi’ne tahsis etik. Desinler bakalım. Siz aracı tahsis ediyorsunuz. Sürekli tahsis ediyorsunuz. Olur bir kez acil bir şey olmuştur. Bunu anlayışla karşılarım. Başkanvekiline aracı veriyorsunuz. Uzun süreli. Bir de devletin kasasından kuruş para çıkmıyor diyorlar ya. Büyük aldatmaca.
“ŞU DEVLETTEKİ ÇÜRÜMÜŞLÜĞE BAKAR MISINIZ?”
Garantileri kim verdi? Bu sözleşmeler gizli. Madem bu kadar şeffaf niye açıklamıyorsunuz? Şehir hastanelerini açıklayın? Şehir hastanelerinin kaça mal olduğunu bunlara danışmanlık yapan İngiliz firmasının internet sitesinden öğreniyoruz. Temel atıyorsunuz, arkasından ihale yapıp, aynı adama veriyorsunuz. Biz yapsak kıyamet kopar. Savcı burada bir şey yok diyor. Şu devletteki çürümüşlüğe bakar mısınız? Devletin yeniden inşa edilmesi lazım. Bunu da Allah’ın izniyle biz yapacağız. Kul hakkı neymiş, erdemli olmak neymiş bütün herkes görecek.
CUMHURBAŞKANLIĞI KONUSU: ADAYI OTURUR KONUŞURUZ
Benim ittifak anlayışımda büyüklük küçüklük yoktur, eşitler arasındaki ilişki vardır. Adayı oturur konuşuruz. Bu konu orada duruyor. Bir Cumhurbaşkanının nitelikleri ne olmalı. Devleti iyi bilmesi lazım, devlet aklının ne olduğunu bilmesi lazım. Verdiği sözün arkasında durması lazım. Ne güzel bütün imzaları atıyorum, nereden çıktı bu parlamenter sistem dememesi lazım. Devletin işleri karmaşıktır, orada sizin önceliklerinizin ne olduğunu çok iyi bilmesi lazım. Biz bugünden ne yapacağımızın temel normlarını belirlememiz lazım. Olay Cumhurbaşkanı değil sistem olayı. Devam edecek miyiz, etmeyecek miyiz? Sisteme devam edeceksiniz Erdoğan var, etmeyeceksiniz karşısında oturan var. Cumhurbaşkanı 24 saat konuşmayacak, kimseye hakaret etmeyecek.
Kısa süre içinde göreceksiniz, geçeceğiz. Olayı isme indirgerseniz en büyük hatayı yapmış olursunuz. Bizi isim mi, sistem mi kurtaracak? Kim olursa kazanır. Sisteme karşı birisi oturacak. Sen bu sistemi istiyorsan ona, değişmesini istiyorsan buna oy ver. Söyleyeceğiz, bunun nitelikleri bu, bunun nitelikleri bu.
“GELECEĞİ YURT DIŞINDA ARAMAYIN”
Bütün vatandaşlarıma söylüyorum, hiç kimse endişe etmesin. Geleceği yurt dışında aramayın, bu ülke güzel ülke. 6 milyon 300 bin genç bu ülkenin kaderini değiştirecek. Hiçbir varsayımın içine girmeye gerek yok. Yeni Cumhurbaşkanı Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olacak. Ahlakı, dürüstlüğü, devlette saydamlığı, liyakatı temsil edeceğiz. Hiç kimsenin kimliği, yaşam tarzıyla ilgilenmeyeceğiz. Bu ülkede helalleşmeyi sağlayacağız. Kim kamu tarafından bir haksızlığa uğramışsa onunla helalleşmek gerek. İki kişi oturur helalleşir. Bugün kanaat önderleriyle toplantı yaptık. Toplantının sonunda bir AK Parti ile AK Partili olmayan arkadaş heyetin huzurunda helalleşmek istiyoruz diyerek karşılıklı sarıldılar birbirlerine.
“KARŞILIKLI ÖN YARGILARIMIZI KIRMAK İSTİYORUM”
Vaizlerle bir araya geldik. Koşa koşa gelip, bize oy verecekleri için değil, bizi tanımalarını istiyoruz. Onlara neyin nasıl olduğunu, yanlışları anlatıyorum. Ankara’da Kocatepe Camii var diyorum. O vakfın kurucularının arasında rahmetli İsmet İnönü. Şimdi siz buna nasıl dinsiz diyebilirsiniz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1921’de yaptığı konuşma var. ‘Milli abidelerimiz olan camiler için şu kadar ödenek ayırdık’ diyor. Bir önyargıyla insanlara atılan iftira sonucu garip bir tablo çıkmış ortaya. Doğruları önüne koyduğunuz zaman onlar zaten düşünüyor. Ben hiç kimseye ‘gel bizim partiye oy ver’ demedim. Karşılıklı ön yargılarımızı kırmak istiyorum. Vallahi müthiş güzel gelişmeler oluyor. Benim bile düşünemediğim boyutta gelişmeler var. Şanlıurfa’ya gittim, ayın 27’sinde Diyarbakır’a gideceğim. İnsanlar helalleşmenin kesin olması gerektiğini söylüyorlar. Roboski’de haksızlık var mı? Evet var. İnsanlar öldü mü? Evet öldü. En azından bir özür olması gerekiyor, bir sevginin olması lazım.
Bugün Berfu anadan söz etti birisi. Mezarını bulamadı evladının. Mezarının başında fatiha okuyamadı. Hakkını alamadan vefat edip, gitti. Allah rahmet eylesin. Buna karşı ‘biz haksızlık yaptık galiba’ demeyecek miyiz? Artık devlet dediğimiz kurumun adil olması lazım. Birisi haksızlık yaptıysa tepki vermesi lazım. Haksızlığı gidermesi lazım. Helalleşmeden anladığımız bu. Hesaplaşma ayrı. Birisi hırsızlık yaptı, onunla helalleşme tabi ki hayır. Akademisyenleri attınız. Bunlar beraat ettiler, yine görev vermediniz. Helalleşme bir yüzleşmedir. Gerekirse biz de helalleşelim. Biz de mesela başörtüsünü Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdik mi? Evet getirdik. Bizim de burada kusurumuz var demeliyiz yani. Evet bir hata, kusurumuz, hatamız var, bunun telafi edilmesi lazım. Benzer bir haksızlığı yapmamamız için bizim ve toplumun hazır olması lazım.
“HDP SİYASİ BİR PARTİDİR”
HDP siyasi parti mi, parlamento grubu var mı, TBMM’yi yönetiyor mu? Peki nasıl diyeceksiniz terör örgütü diye. Bir siyasi partinin teröre mesafe koyması zaten olmazsa olmaz. Terörle mücadele ederken biz ‘yapmayın, etmeyin mi’ dedik. PKK’nın saldırdığı liderler içinde benim. 1 askerimiz şehit olmuştu. HDP gerçekten terörle ilgisi varsa cumuhriyet savcıları var. Sonuca bakılır, adalet tecelli ederse. Bir suçlamadır gidiyor. En kolay şey karşı tarafı suçlamaktır. Ama karşı tarafı suçlarken oturup kendinize, vicdani kanaatinize bakacaksınız. KHK ile kişinin görevine son vereceksiniz, hakim, savcı soruşturma açmıyor. HDP siyasi partidir. Millet İttifakı içinde yer almıyor, kendileri de deklare ettiler. Demokrasi aşığı parti olarak bütün siyasi partilerle görüşen tek partiyiz.
“DOĞU’YA GİDİNCE PKK, BATI’YA GELİNCE FETÖ OLUYORSUNUZ”
Biz bu ülkede demokrasi, din, vicdan, medya özgürlüğünü savunuruz. Bir siyasi partiyi kriminalize etmeyi doğru bulmayız. Oturur, tartışır, konuşursunuz. Elinizde belge varsa devletin istihbaratı sizde, telefon dinlenecekse sizler dinliyorsunuz. Bir ilişki varsa siz ispat edeceksiniz. Parlamentoda görev yapıyorlar. Bu kadar suçlayan AK Parti, HDP’yle imza attığı birçok belge var. Doğu’ya gidince PKK, Batı’ya gelince FETÖ oluyorsunuz. Bu garabet.
“RÜŞVET YİYEN BÜYÜKELÇİLERİ ÇEKECEĞİZ”
Dış politikada ilk yapacağımız iş rüşvet yediği belli olup büyükelçi atanan kişileri derhal çekeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı ve saygınlığını koruyacağız. Rüşvet alan bu kişi büyükelçilik yapamaz. Zaten dava da açmıyorlar. Mahkemeye gidip, ispat edelim. AB bize ne der vs. bunları bırakalım. AB standartlarını yasalaştıracağız. AB kabul eder etmez bizi. Biz kendi irademizle yapacağız. Bunlar ‘AB fasıl açsın biz yapalım’ diyorlar. Talimatla mı yapacaksın? Sen etik değerlerine güveniyordun beni şimdi al bakalım diyeceksiniz. Büyük yatırımcı Türkiye’ye gelmiyor. Sıcak paracılar vurun yapmak için geliyor.
Haksız soygunun önüne geçeceğiz. Almanya, ABD’deki enflasyonla ne ilgimiz var? Tahkim mahkemesinde dava açsınlar. Hakim diyecek ki, ‘Bu nasıl ülke’. Bu tamamen bir grup çeteye dolar bazında kaynak tahsis etmektir. Bunların gerçek maliyetini çıkaracağız. Devlette bu işi yapan birikimli insanlar var. Gerçek bedelini soracağız TOBB’a. Kârını verip ‘tamam kardeşim git’ diyeceğiz. Sanayici, yatırımcı ayrı. Yap-işlet-devlet denilen şeyi kamulaştıracağız. Kamyon şoförü, vatandaş memnun olacak. Sabah dolar, akşam dolar. Hani bunlar milliyetçi, hani bunlar ülkücüydü. Bu hale getirdiler memleketi. Parayı pul ettiler. Hiçbir sanayicinin, iş insanının çekinmesine gerek yok. Onların önündeki bütün engelleri kaldıracağız. Gerçek anlamda yatırımcı gelip büyük yatırımcılar yapacak. 5 yıl içinde büyük Türkiye çıkacak. 6 ay içinde çarklar dönecek.
Sayın Bakan önce ‘yok’ dedi, belgeleri gösterince ‘bunlar iddiadır’ dedi. Sayın Bakan’a zararın tazmini için ödeme raporu gönderilmiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tüyü bitmemiş yetimin hakkını elbette soracaktır. Ekrem Bey’in görevlerinden biri de budur zaten. Bunu yapacaktır.
İKTİDARA DIŞ POLİTİKA ELEŞTİRİLERİ
Dış politikayı berbat ettiler. Dış politikayı biz hep milli politika olarak görürdük. Müsteşarlar genel başkanları bilgilendirir, o çerçevede karar alınır. Bunlar dışişlerini şahsileştirdiler. Şimdi İbrahim Kalın, Dışişleri ile ilgili işler yapıyor. Dışişleri, dışişleri bakanlığından çıkmış. Yetki Erdoğan’da. Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına soktular Türkiye’yi. Biz hemen Dışişleri Bakanlığı’na talimat vereceğiz, Suriye’ye, Mısır’a karşılıklı büyükelçilikler. Biz barışmak istiyoruz diyeceğiz. Biz Suriye’de çatışma istemiyoruz diyeceğiz. Türkiye bölgenin en güçlü ülkesi. Beraber olacağız. Orada kanh dökülmesini engelleyeceğiz. Ukrayna ve Kırım sorunu sadece bizim değil dünyanın sorunu. Kırım Tatarlarına sahip çıkmamız lazım. Putin’in kapısında dakikalarca beklenilecek, böyle bir tabloya izin vermeyiz. Ne demek bekletilmek. Bize olsa geri döneriz. İsrail’le ilişkileri düzelteceğiz, Filistin’in bağımsız devlet olmasını elbette savunacağız. Libya’da da öyle.
Darbe oldu, iki arkadaşımı Mısır’a gönderdim. ‘Siyasi idamlar’ yapmayın dedim. Geçmişte biz yaptık, şimdi dönüp onların isimlerini havaalanlarına veriyoruz dedim. Sayın Osman Korutürk ile sayın Faruk Loğoğlu’nu gönderdim. Niye aldılar S-400’ü. Yunanistan mı, Irak mı, Suriye mi bize saldıracak. Düşürdüğümüz uçağın bedeli olarak aldık onu. Siz NATO ittifakının içindeyseniz, bulunduğunuz ittifakın dışında başka silahlanma yaparsanız, nasıl ortak tatbikat yapacaksınız. Şu anda hava savunma sistemimiz çok zayıf, bütün dünya bunu biliyor. Bu bölgede hava savunma sistemi şu anda en zayıf olan Türkiye. F-16’ların yeder parçalarını vermiyor. F-35’e verdiğimiz parayı alamıyoruz. Dış politikayı 180 derece değiştireceğiz. Bu Türkiye’nin zararınadır. Türkiye onurlu duracak, dik, mik değil. Burası külhanbeylilik alanı değil. Bayrağımı, Türkiye’nin itibarını korumakla yükümlüyüm. 33 askerimiz şehit edildi, askerin kafasına çuval geçirildi gıkı çıkmadı, ondan sonra kahraman diye geziyor. Ben böyle bir şey görmedim. Ben gidin kavga edin demiyorum. Dış politika satranç alanıdır. Dış politikada liyakatlı insanlar olur.
“BU İKTİDAR NİTELİKLİ ELEMAN DÜŞMANIDIR”
Bu iktidar elit, yani nitelikli eleman düşmanıdır. Kalktı büyükelçileri monşer dedi. Bir büyükelçi nasıl yetişir? İlgisi olmayan insanlara büyükelçi tayin ettik. Katar’ı davet ettin. Alay-ı vala ile ağırladın. Gitti Doğu Akdeniz’de Yunanlarla işbirliği yaptı. Bu beyefendinin sesi çıktı mı? Tek cümle edemedi. Niye konuşmuyorsun. Bir de bizim orada askerimiz var. Doğu Akdeniz’de yalnız kaldı. Geldi münhasır ekonomik bölgemizde petrol aradılar. Buyur beyefendi, niye sesin çıkmıyor? Hani kahramandın? Ben dünya lideriyim diyordun, dünya beşten büyüktür diyordun, hadi buyur. Geri adım atarak değil, hep ileriye, makul, mantıklı, Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde bütün sorunları çözeceğiz. Bizim İsmail Cem, Bülent Ecevit gibi örneklerimiz vardır. Bunlar ne yaptılar kahraman gezenler? Süleyman Şah türbesini kaçırdılar. Getirdiler sınıra, bayrak dikip kahramanlık ilan ettiler. Üstelik terör örgütüne terk ettin. Orada İŞİD, El Kaide mi vardı? YPG’nin terör örgütü olduğunu PKK’nın yan kuruluşu olduğunu herkes biliyor.
“DAMADIN FABRİKASINI ZİYARET ETTİM”
Belki ilk kez burada söyleyeceğim, damat damat (Selçuk Bayraktar) olmadan önce onların İkitelli’deki fabrikasını gezen benim. Baba Allah rahmet eylesin. Bir akademisyen arkadaşımla gittim. Benim gelmemi istemişlerdi. Güzel bir kahvaltı sofrası vardı. Ekranda İHA’ların nasıl başarılı olduklarını gösterdiler. Belli şikayetleri vardı, yardımcı olmalarını istediler. Ben de kendilerini kutladım. Çok iyi ekipleri vardı. Daha sonra evlilik oldu. Tabii Allah mutlu etsin. Gelişmesini isterim, büyümesini isterim, iyi yatırım yapmasını isterim. Bir insan teknoloji, yazılım konusunda önemli hamleler yapıyorsa desteklemek lazım. Onun siyasi görüşü önemli değildir. Hiçbir tereddüdüm yok. ASELSAN’da ciddi yetişmiş eleman kaybımız oldu. Büyük kısmı Hollanda’ya gitti daha iyi paralar verildiği için.
“TANK PALET FABRİKASI, KATARLILARA VERİLDİ”
Tank Palet Fabrikası Katarlılara verildi, iş bitti. Şu anda tank yapacak firmalarda hazırdı. O bölümü affedemiyorum. Savunma sanayi olmalı, Türkiye güçlü olmalı. Çok mükemmel insan sermayeyimiz var. HAVELSAN, ROKETSAN, ASELSAN kurumlar tank üretiminde en stratejik şeyleri bunlar üretti. Tank Palet’i ilk 1 hafta içindea Katarlılardan alıp, orduya teslim edeceğiz. Kişi üretiyorsa ister AK Partili ister MHP’li olsun, bu ülkeye katkı verdikten sonra başımızın üstünde yeri vardır.
“İNTİKAM DUYGUSUYLA DEVLET YÖNETİLMEZ”
Devlet adaletle yönetilir. Siz kin, intikam, öfkeyle ‘ben bunu süründüreceğim’ derseniz, bunlardan bir farkınız kalmaz. Devletin kurumları vardır, raporunu yazar, gereğini yapar. Yoksa siz ‘bunlara el koy’ bunların tamamını kaldıracağız. Kim üretiyor, alın teri döküyorsa arkasında duracağız. Ama havadan para kazananlara kimse kusura bakmasın izin vermeyiz. İntikam duygusuyla devlet yönetilmez.
“HERKESİN İNANCI KENDİNE”
Herkesin inancı kendisine aittir. Kimin inançlı, inançsız olduğunu sadece yüce yaradan bilir. Peygambere bile verilmeyen yetkiyi başkasının kullanmasına hakkı yoktur. Görevini yaparken kul hakkı yiyor mu, yemiyor mu, çalışkan mı, dürüst mü? Görevini yapıyorsa başımın üstünde yeri var, ayrım yapmam.
Bu işin sihirli sözcüğü güvendir. Aldığınız kararlarla topluma güven verirseniz süratli şekilde çözersiniz. İsrafı önler, topluma güven verirsiniz. 13 uçağa gerek yok. Bakanlıklar neden kirada? İcra daireleri neden kirada? Yandaş bina yapıyor, iki yılda bedelini çıkarıyor. Buna niye izin veriyoruz? İsrafı bitirmek bile başlı başına sizinle toplum arasında güven ilişkisi yaratır. 12 uçağı satın. Devleti kurtarır mı, hayır. Ama 12’sini satmak güven oluşturur. Cumhurbaşkanı 50-60 arabayla mı gider Allah aşkına!
“DAHA KIŞ GELMEDİ, MİLLET HÂLÂ BAHARI YAŞIYOR”
Yoksul halkın sırtından nelerin yapıldığını görmeleri lazım. Şu anda paralel ikili yapımız var. Bir saray bir de bakanlıklar. Milli Eğitim Bakanlığı’nın paraleli sarayda var. Saray her bakanlığa bir tane parti komiseri yerleştirmiş durumda, isimleri bakan yardımcısı. Biz güveni sağlayacağız. Harcadığımız her kuruşun hesabını millete vereceğiz. Merkez Bankası’nın görevini bir kararname ile elinden alıyorsunuz. Merkez Bankası, SPK, BBDK’ya yetkin insanlar atayacağız. Güreşçiden bankacı olmaz. Devleti planlayacaksınız. DPT’yi kapattılar. Neyi planlıyorlar bunlar? Bütçe Mecliste iken bütün rakamlar değişti. Böyle bir öngörü ile devleti yönetemezsiniz. O yüzden sanayici, esnaf, vatandaş güven durmuyor. Daha kış gelmedi, zamlar gelmedi. Millet hala baharı yaşıyor.
“ÇAĞRI YAPTIM, SARAY NİYE BAĞLANMADI?”
Bu kadar konuştuk saraya çağrı yaptım. Niye bağlanmıyor? Benim doğruları söylemediğimi söyleseydi. Bugün bir süre laf etmiş bana. Açarsın telefonu ‘Ey Kılıçdaroğlu’ ya da ‘Bay Kemal’ dersin. ‘Ben rüşvetçileri büyükelçi tayin etmedim’ desin. Diyemez. Ama Allah’ın izniyle yönetimler herkese hesap vermekten onur ve gurur duyacak. Bir davaya inanmışsanız, davanız bu milletin davası ise bir canınız varsa feda etmekten çekinmezsiniz. Çekinirseniz bu davaya inanmamışsınız demektir.
Tahammül edemiyorum, o kadar büyük haksızlıklar var ki. Bir eve giriyorsunuz, İstanbul’da bir eve. Evin mutfağında döküntü buzdolabı var ve içi boş. 21. yüzyılın Türkiyesi bu. Siz sarayda oturuyorsunuz. Defalarca uyardım, çözüm de önerdim. Bunu yaparsan bu işin sonu felaket olur dedik. Bu millet hala baharı yaşıyor daha kışı görmedi. Yönetemeyecek, dayanamayacak. Her gün maliyet artıyor. Seçime gidilecek, geliyor, gelmekte olan.