Sosyal Medya

Ekonomi

Ercan Uygur: Heterodoks iktisat ve Türkiye

Önce şunu sormak gerekir; iktidarın üst yöneticileri feminist iktisadın, radikal, sosyalist ve Marksist iktisadın, sosyal iktisadın, Post-Keynesyen iktisadın,…heterodoks iktisat içinde…

Ercan Uygur: Heterodoks iktisat ve Türkiye

Önce şunu sormak gerekir; iktidarın üst yöneticileri feminist iktisadın, radikal, sosyalist ve Marksist iktisadın, sosyal iktisadın, Post-Keynesyen iktisadın,…heterodoks iktisat içinde olduğunu bilseler, bu sığınmayı isterler mi?

“Heterodoks İktisat” bugünlerde gündemin ön sırasında. Üstelik, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve uygulanan politikalar eşliğinde ele alınıyor. Bu kavram, örneğin Hazine ve Maliye Bakanlığının 29 Eylül’de “Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi”nde sıkça belirtildi.

Bakan Nebati’nin bu toplantının açılış konuşmasında yer alan şu cümlesi çok alıntılandı:
“Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistomolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.” Bunu anlamadık diyenler, cümleye atıf yaptı.

Aslında Bakan Nebati bence dinlenen bir konuşma yaptı, danışmanların yazdıklarını prompter’dan düzgünce okudu. Konuşması Türkçe olsa da, tümü yabancı akademik iktisatçı olan konuşmacılara seslendi. Hiç yerli konuşmacı yoktu zaten. Konuşmasının sonunda şöyle dedi; içeride, dışarıda ekonomi modelimizi çok eleştiriyorlar, inşallah sözlerinizle modelimize destek vereceksiniz.

Şimdilerde artık heterodoks bir yaklaşım olarak lanse edilen “Yeni Ekonomik Model (YEM)”den söz ediyordu. Toplantının başında Bakan Nebati bu modelin mimarı olarak açıklandı. Sürekli vurgulanan bu modeli, bakanın kendisi olmasa da, bir yerli akademisyen özetleyebilirdi.

İktisatçıların anladığı anlamda bir “model” varsa açıklanmalıdır. Söylenen şu; “YEM, heterodoks yaklaşımımızı yansıtıyor. Bu yaklaşımda yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı, cari dengeyi önemsiyoruz ve hedefliyoruz.” Açıkça söylenmese de, “enflasyonu ve döviz kuru artışlarını çok önemsemiyoruz” sonucu ortaya çıkıyor.

Daha önce de birkaç kez ifade ettim. YEM, seçime hazırlık yapmak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faize karşı ideolojik duruşunu yansıtmak üzere uygulanan genişlemeci para politikası için sonradan hazırlanmış bir gerekçe, bir kılıf niteliğindedir.

2021 sonlarında döviz kurunda ve enflasyonda patlamalar olunca, YEM ileri sürüldü. Bakınız Uygur (21 Aralık 2021 ve 23 Aralık 2021). Ekonomi yönetimi bu patlamaların geçici olduğunu düşündü, şaşırdı, ama enflasyon hızla sürüyor. Eylül 2022’de yıllık tüketici enflasyonu TÜİK’de yüzde 83,45, ENAG’da yüzde 186,27 ve İTO’da yüzde 107,42 oldu.

29 Eylül toplantısına katılmış değilim, zaten davetli değildim. Ancak gerçekleştirilen dört oturumun üçünü ve Prof. B. Eichengreen’in internet üzerinden yaptığı sunumu “youtube” ekranından izledim, yaklaşık 6 saatimi aldı. Bazı konuşmacılar, başka ülkelerle birlikte, Türkiye’deki büyümenin özelliklerini ele aldılar, bunlara dikkat ettim.

Söyledikleri, Türkiye ekonomisinin zayıf yönlerini ortaya koyuyordu. Son haftalarda vurguladığım Türkiye’nin özellikle beşeri sermayede ve bilgi teknolojilerinde geri kaldığını onlar da önemle belirttiler. Bu konulara iktidar değinmiyor bile.

Başkalarının dikkatini çekti mi bilmiyorum, ama bunların siyasi platformlara da taşınabilmesi gerekir. Çünkü beşeri sermayenin temeli olan eğitim / öğretim milyonlarca öğrencinin ve ailelerinin geleceğini, umutlarını ilgilendiriyor.

Yabancı iktisatçılardan birkaçı para ve faiz konusuna da değindi. Bildiğimiz bir konu; enflasyon 2021 başlarından itibaren yükselince, ABD başta olmak üzere batı merkez bankaları gecikmeli de olsa faizi yükselttiler. Ama durgunluk olasılığı da yükseldi. Öyleyse, ortodoks olarak kabul edilen bu politikaya eleştiri de var. Özellikle Avrupa’da. Türkiye’deki gibi faizi indirseler miydi acaba?

Şimdi önce kısaca heterodoks iktisadı ve Türkiye’deki politikalarla ilişkisini açıklayalım. Sonra, yer kaldığı ölçüde, yabancı konuşmacıların Türkiye ile ilgili saptamalarını ele alalım.

Heterodoks iktisat ve Türkiye’de ekonomi yönetimi

Bu kavramı heterodoks iktisatçıların kendi yaptıkları tanım ve açıklamalardan alıntılayarak kısaca ele alalım. Kaynağımız “Heterodoks İktisat Haber Bülteni (Heterodox Economics Newsletter, HEN, 12 Eylül 2022).

Elektronik olarak yayınlanan bu bültenin (kısaca HEN) ilk sayısı 29 Eylül 2004’te, 301inci son sayısı 12 Eylül 2022’de yayınlandı. Haber bülteni deniliyor ama, bültenin yer aldığı web sitesinde yüzlerce sayfa bilgi, yayın, duyuru ve tartışma yer alıyor.

Heterodoks iktisat, neo-klasik yaklaşımı temel almayan birçok iktisadi düşünceyi ve farklı araştırma alanını kapsayan şemsiye bir kavramdır. Bu şemsiyenin altında değişik düşünce ve yaklaşımı temsil eden çok sayıda iktisatçı birliği ve derneği var.

2016 yılının heterodoks iktisat rehberinde (Heterodox Economics Directory) bu birliklerin sayısı 40 dolayında idi. Bunların isimlerinden heterodoks iktisadın bileşenlerini ortaya çıkarabiliriz. Benim seçtiğim ve ağırlığı olduğunu varsaydığım bazı iktisatçı birlikleri şunlar;

1) Evrimsel İktisat Birliği (AFEE), 2) Kurumsal Düşünce Birliği (AFIT), 3) Heterodoks İktisat Birliği (AHE), 4) Sosyal İktisat Birliği (ASE), 5) Uluslararası Feminist İktisatçılar Birliği (IAFFE),
6) Radikal Politik İktisat Birliği (URPE), 7) Post-Keynesyen İktisat Çalışma Grubu (PKSG) ve son olarak 8) Dünya İktisat Birliği (WEA).

Bu birliklerin bazılarının altında da farklı dernekler var. Örneğin, altıncı sıradaki Radikal Politik İktisat Birliği (URPE) altında Marksist ve sosyalist iktisatçı dernekleri yer alıyor.

Sekizinci sıradaki Dünya İktisat Birliği (WEA) 2011 yılında heterodoks iktisatçılar öncülüğünde kurulmuştur. Uluslararası Ekonomi Birliği’nden (IEA) farklıdır. IEA, 1950 yılında UNESCO’nun girişimiyle kurulmuştur. Değerli iktisatçımız Dani Rodrik şimdiki IEA başkanıdır (kendim de danışma kurulu üyesiyim), aynı zamanda WEA yönetim kurulu üyesidir.

Farklı yaklaşımlar olsa da, heterodoks iktisatçılar şunları genellikle kabul ederler; (i) İktisatla uğraşmak, geniş anlamda sosyal bir konuda çalışmak demektir, (ii) ekonomik işlem ve hareketlerde belirsizlik vardır ve önemlidir, (iii) efektif talep ilkeleri de önemlidir, (iv) para genellikle içseldir, (v) çalışmalarda çoğulculuk ve konular arası (interdisciplinary) geçişler vardır.

Heterodoks iktisatçılar, ana-akım iktisadın kutsal üçlüsünü (kıt kaynaklar, rasyonellik (optimum davranış), başta piyasanınki olmak üzere her tür denge) tümüyle reddetmeseler de bunların iktisatta tek çıkış noktası olduğunu kabul etmezler ve bunlara yakın durmazlar.

Belki bu nedenle olmalı, “ana-akımı izleyen iktisatçı meslektaşlar ve kurumlar tarafından ‘marjinal’ olarak kabul edilen iktisat yaklaşımları, heterodoks iktisatçılarca kabul görür. Böylece heterodoks iktisat, ana akım iktisada bir seçenek oluşturur.” Lee ve Jo (2014).

Heterodoks iktisat kavramını önce kurumsal iktisadı tanımlamak için 1930’larda kullanıldığı belirtilir. Lee ve Jo (2014). Sonra 1980’lerde Marksist ve Post-Keynesyen iktisat da heterodoks iktisat içinde kabul edilmiştir. 1990’larda  ana-akım iktisada karşı olduğu düşünülen Avusturya iktisadı, feminist iktisat, sosyal iktisat,… da heterodoks iktisada dahil edilmiştir.

Bu konunun ayrıntısına daha fazla giremiyoruz, uzatmadan şu soruyu soralım: Türkiye’deki iktidarın heterodoks iktisatla ne ilgisi var? Bakan Nebati bu soruya yanıt verdi aslında.

Şöyle ki, iktidarın uyguladığı, seçimi ve ideolojiyi gözeterek uygulanan politikalar çok başarısız oldu, özellikle enflasyon orta ve düşük gelirlileri çökertti, büyük belirsizlik ve bunalım yarattı. Haliyle her görüşte iktisatçı bu politikaları yoğun olarak eleştirdi. (Belki istisnaları olabilir.)

Bunun üzerine Bakan Nebati şimdi diyor ki, biz ortodoks politikalar uygulamadık, heterodoks politikalar uyguladık, öyleyse heterodoks iktisatçılar bize destek versin. Kısacası, ekonomi yönetimi şimdi heterodoks iktisatçılara sığınıyor, eleştirileri böyle göğüslemek istiyor. Olabilir mi?

Önce şunu sormak gerekir; iktidarın üst yöneticileri feminist iktisadın, radikal, sosyalist ve Marksist iktisadın, sosyal iktisadın, Post-Keynesyen iktisadın,…heterodoks iktisat içinde olduğunu bilseler, bu sığınmayı isterler mi?

Daha önemlisi, heterodoks iktisat içindeki bu farklı yaklaşımların en azından bazıları yönetimin bu talebini kabul eder mi? Emek gelirinin ne kadar düştüğünü, fakirliğin ve hatta açlığın arttığını bilseler bu talebi uygun bulurlar mı? Örneğin feminist iktisatçılar Türkiye’nin İstanbul Anlaşmasından bir imza ile çekildiğini bilseler, bu talebi kabul ederler mi?

Karşılıklı kabullenme olursa, yönetimin uyguladığı politiklar da uygun görülür belki. Ama zor görünüyor.

 

Haberin devamı: https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/heterodoks-iktisat-ve-turkiye,36963

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler