Borsa
İDDİA: Ziraat’in tepe yöneticisinin hisseleri bir yılda yüzde 274 arttı
Varlık Fonu bünyesindeki Ziraat’in tepe yöneticisinin borsadaki şirketinin hisseleri bir yılda yüzde 274 arttı. Ekonomik kararlara ilk elden ulaşabilen üst…
Varlık Fonu bünyesindeki Ziraat’in tepe yöneticisinin borsadaki şirketinin hisseleri bir yılda yüzde 274 arttı. Ekonomik kararlara ilk elden ulaşabilen üst düzey bir kamu bankası yöneticisinin borsada oynaması etik mi?
Varlık Fonu bünyesinde bulunan en büyük kamu bankasının başkan vekilinin borsada ‘oynaması’ uygun mudur? Ülkede aleni cereyan eden nice ‘uygunsuzluğun’ yanında, sadece kamusal etiği kıstas alan böylesine bir soru tuhaf kaçıyor elbette.
Ama bu basit soru öylesine önemli ki; kamusal çıkarla özel çıkarın karıştığı, kamu gücünün özel çıkarların hizmetine koşulduğu bir iktisadi iklimin nerelerden başlayarak yaratıldığına işaret ediyor çünkü.
Borsa İstanbul’la ilgili tartışmalar malum. Sedat Peker’in, eski SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun merkezinde yer aldığını ileri sürdüğü rüşvet çarkına dair yayınladığı belgeler, bununla bağlantılı Saray’daki istifalar, AKP’li siyasetçilerin adının geçtiği manipülasyon iddiaları…
Milyarlarca liradan, haksız servet ediniminden, yüzbinlerce kişinin mağdur edilmesinden söz edilirken, yargı ve SPK derin bir sessizlik içinde. Belli ki buraya örülen duvardan da küçük bir tuğlanın bile çekilmesi istenmiyor.
Olayın kriminal yüzü böyle. Diğer yüzünde ise daha karmaşık olan, neyin yasadışı neyin yasal olduğunun ilk bakışta kolay tespit edilemeyeceği, ancak devletin denetim kurumlarının harekete geçmesiyle ortaya çıkarılabilecek ciddi bir iddia duruyor.
Varlık Fonu bünyesindeki kamu bankaları kullanılarak siyaset eliyle yürütülen, ‘içeriden bilgi’ ile gerçekleştirilen bir manipülasyon iddiası. Baştaki soru burada anlam kazanıyor işte. Ekonomide alınan kararları ilk elden duyan, hatta kendisi karar alan, kamu bankasının tepe yöneticisinin borsada yatırım yapması doğal mı?
Cevabı muhataplarına bırakıp, bu siyasetçinin portföyünü inceleyelim biraz.
Borsada bir yılda hızla yükselen şirketlerden birisi Kuvva Gıda. Yüzde 274 artışla en fazla kazandıran hisseler listesinde ilk 20’de.
Kayıtlara bakılırsa ‘İcemar’ adlı bir dondurma markası üretiyor. Daha doğrusu Mado’ya ürettiriyor.
Küçükçekmece dışında şubesi bulunmuyor. 2016’da Mado’nun sahibi olan aile ile Kaynak ailesi ortaklık kurmuş. Daha sonra Mado ortaklıktan ayrılıyor ve 2020’de şirketin tamamı Kaynak ailesine geçiyor.
Kuvva Gıda’nın hisselerinin yüzde 27,7’si Şule Kaynak’ın, yüzde 6,1’i de Veysi Kaynak’ın. İmtiyazlı hisselerin tamamı da Veysi Kaynak’a ait. Kim o?
2016’dan başkanlık rejimine geçene kadar Başbakan Yardımcısıydı. Kahramanmaraş Belediye başkanlığı, üç dönem AKP milletvekilliği, Adalet Bakan yardımcılığı filan yaptı. Şimdiki görevi ise mühim.
Ziraat Bankası’nın başkan vekili. Varlık Fonu bünyesinde bulunan, en büyük kamu bankasının üst düzey icracı yöneticilerinden.
Ziraat’in tepe yöneticisi Kaynak, 2020’den itibaren borsaya merak salıyor. Ve Serve Film Prodüksiyon A.Ş’nin imtiyazlı hisselerini satın alıyor. Şirket yakın izleme pazarında işlem görüyor. Yani SPK’nın gözetimi altında.
Bu tür şirketler bir ‘kabuk’ işlevi de görüyor. Kendi şirketini borsaya açmak için halka arz gibi zahmetli ve uzun yolu tercih etmeyenler, gözaltı pazarındaki bir şirketi alıp eldekiyle birleştiriyor. Kaynak da Serve’nin hisselerini Kuvva Gıda’ya satıyor ve faaliyet kolunu dondurmacıdan film yapımcısına çeviriyor.
Ağustos ayında da Borsa İstanbul’daki Serve hisselerinin kodu, Kuvva Gıda olarak değiştiriliyor. Kaynak, 2020’nin sonunda bir şirkete daha ortak oluyor.
Denge Yatırım Holding’in yüzde 13,2 hissesini alıp yönetime giriyor. Bu hisseleri Mart 2022’de elden çıkarıyor.
Hisse alışverişlerinin teknik detayları bir tarafa, Ziraat’in üst düzey yöneticisinin seçtiği hisselerin serüveni de ilginç esasında.
Susurluk’un büyüyerek devam ettiğini konuştuğumuz; mafya-çete-siyaset ilişkilerinin oluşturduğu resmin eksik parçasının borsa ile tamamlandığını gördüğümüz şu günleri özetleyen bir ironi gibi.
İşin bu yönünü de kısaca hatırlayalım.
“Türkiye’nin bu karanlık ve puslu vadisinde…” diye başlayan meşhur dizinin jenerik repliğini hatırlayanlar vardır. Uyuşturucu, silah ticareti, kara para ve kumardan elde edilen gelir sıralanırken en büyük kazancın yılda 10 milyar dolarla borsadan geldiği belirtiliyordu. O senaristler daha sonra yarattıkları kurgusal dünyayı gerçek hayatta uygulamaya geçirmek istercesine, önce inşaat işine girip gecekondu dönüşüm projesi olan Fikirtepe’de yüzlerce yoksulu mağdur ettiler, ardından borsada manipülasyonla suçlandılar.
Kurtlar Vadisi ekibinin ve ortaklarının Artı Yatırım, Denge Yatırım Holding, Pana Film, Serve Film vs. üzerinden yaptıkları borsa oyunlarının çoğu SPK cezalarının ve yargının konusu olmuştur. Meraklısı için ‘Kurtlar Vadisi Borsa’ üzerine arşivlerde rahatça ulaşılabilecek zengin bir külliyat vardır. Dizinin son yapımcısı da Kaynak’ın şirketi Serve Film Prodüksiyon’du zaten.
Özetle borsada her zaman manipülasyonlar yaşandı, tuzaklar kuruldu, vurgunlar vuruldu. Önemli olan bunu engelleyecek, ortaya çıkaracak devlet kurumlarının varlığı ve ne yaptığıdır. Suçu, suç olmayandan ayırabilmenin yegane yolu budur. Peki ya devleti yönetenler, kamu kaynaklarını elinde tutanlar işin içine girerse?
Haliyle baştaki basit, hatta son derece naif görünen o soruyu tekrar soralım: Ziraat’in yetkili yöneticilerinden birisinin, borsada hisse alıp satması etik mi?
“Türkiye’nin bu karanlık ve puslu vadisinde…” Kurtlar Vadisi’nin meşhur jenerik repliğini hatırlarsınız. Uyuşturucu, silah ticareti, kara para ve kumardan elde edilen gelirler tek tek sayılırken, borsa kazancının da yılda 10 milyar dolar olduğu söyleniyordu.
O senaristler daha sonra, bir gecekondu dönüşüm projesi olarak başlatılıp geride yüzlerce yoksul mağdur bırakan Fikirtepe’deki inşaatlardan borsa manipülasyonlarına uzanan marifetleri nedeniyle yargılandılar.