Cemre Yoldaş: Yatırımlarda Pygmalion Etkisi
12 Eylül 2022“Yaşadığı acı deneyimler nedeniyle kadınlardan nefret eden Kıbrıslı heykeltıraş Pygmalion’un canı o kadar yanmıştır ki belli bir süre sonra tüm kadınlardan tiksinti duymuş ve hepsinden kaçınır hale gelmiştir. Hayatının hiçbir zamanını onlardan biriyle geçirmek istemeyen Pygmalion ölünceye kadar evlenmeme yemini de etmiştir. Bu acı deneyimlerden dolayı Pygmalion günlerden bir gün, kendi gönlünde yatan ideal kadına göre bir kadın heykeli yapmaya karar verir. O kadar uzun süre çalışır, oyma ve heykeltıraşlık konusundaki bütün becerisini ortaya koyar ve mesleğini öyle büyük bir adayışla yapar ki en sonunda yaşayan ve yaşamayan herhangi bir kadından daha güzel ve mükemmel bir fildişi kadın heykeli ortaya çıkar. Pygmalion, bu heykele “uyuyan aşk” anlamına gelen “Galatea” ismini verir. Ortaya çıkan heykel, yaratıcısı Pygmalion’un dahi beklentilerinin çok üstündedir.
Pygmalion, yaptığı kadın heykelini devamlı seyretmekten, ona her baktığında onun bir heykelden daha fazlasını istemekten, onunla konuşmaktan kendini alıkoyamaz ve nihayet Galatea’ya derinden âşık olur. Hissettiği aşk öylesine güçlüdür ki Pygmalion bir gün Venüs (Afrodit) tapınağına gider ve aşk tanrıçası Venüs’e yalvarır; heykeline can vermesini diler. Pygmalion tapınaktan eve dönüp heykelini öptüğünde onun sıcak ve yumuşak olduğunu fark eder. Zihni şüphe ve sevinç arasında gidip gelse bile Tanrıça Pygmalion’un sevgisinden etkilenmiş ve heykeli Galatea’ya can vermiştir.”
Hiç Wallenda Faktörünü ya da Rosenthal Etkisini duydunuz mu?
Wallenda Faktöründe adını veren hikâyede, Karl Wallenda adında bir ip cambazı senelerce başarılı gösteriler yapar. Çok fazla başarılı gösterilere sahip olmasına rağmen bir gün ipten düşerek hayatını kaybeder. Ölümünden sonra eşi tarafından yapılan açıklamada, Wallenda’nın düşmeden önceki üç ay boyunca odaklandığı düşüncenin ipte yürümek değil ipten düşmemek olduğu anlaşılır. Robert Etkisinde konu edilen ise; Robert Rosenthal ve arkadaşları öğretmen-öğrenci ilişkisini ele alan bir çalışma yaparlar. Araştırmacılar, bir ilkokulun birden altıya kadar olan tüm sınıflarındaki öğrencilerine yaygın olarak kullanılan bir zekâ testi uygular ve öğretmenlere bu testin zihinsel gelişimi öngördüğünü söylerler. Ardından öğrencilerin yaklaşık yüzde yirmisini rastlantısal olarak seçerek öğretmenlere bu çocukların gerçekten dikkate değer bir zihinsel gelişim gösterdiklerini belirtirler. Ders yılı sonunda aynı test aynı öğrencilere tekrar uygulanır ve öğrencilerin gerçekten de dikkate değer bir zihinsel gelişme gösterdikleri gözlemlenir. Rosenthal ve arkadaşlarına göre deney ve kontrol grubu arasındaki tek fark öğretmenlerin seçilmiş öğrencilere karşı olan davranışlarıydı. Çünkü öğretmenler seçilmiş öğrencilere karşı daha sabırlı ve onları yüreklendirici davranışlar sergilemişler ve bu beklentilerini ses tonu, yüz ifadeleri ve benzer yollarla öğrencilere iletmişlerdi. Böylece öğrenciler kendilerini daha fazla çalışmaya güdülemişti.
Yukarıda bahsedilen her iki konu genellikle “Pygmalion Etkisi” ya da “Kendini Gerçekleştiren Kehanet” terimi altında incelenir. Pygmalion, 1770 yılında Jean Jacques Rousseau tarafından ilk kez özünü koruyarak yazıya dökülmüştür. 1898 yılında ise Alman Psikiyatrist Albert Moll tarafından bu kavramın içeriği açıklanmıştır. Bu kavrama göre; kişiler kendilerinden ne bekleniyorsa o şekilde davranıyor bu davranışlar da kehanetlerin gerçekleşmesine neden oluyordu. Albert Moll’dan sonra Sosyolog Robert Merton ise siyahiler üzerinden bir çalışma yaparak Pygmalion Etkisini başka bir noktaya taşımıştır. O yıllarda Amerika’da yaşayan siyahiler, düşük ücretlerle çalıştırılıyordu, haliyle bu düşük ücretler onların düşük hayat şartlarına sahip olmalarına sebep oluyordu. Merton, yaptığı çalışmada siyahilerin bu yönde ön yargılara sahip olduğunu fark etti ve önyargıların devamlı olarak tekrarlanması kendilerini değersiz, sevilmez ve etkisiz düşünmeye itiyordu. Bu durumda Pygmalion Etkisi, kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet oluyordu.
Merton’a göre; öncelikle bir durum yanlış tanımlanıyor. Bu yanlış tanım, yeni bir davranışa yol açıyor. Yeni davranış ise başlangıçta yapılan yanlış tanımı gerçekleştirmiş oluyordu. Yukarıdaki mitte Pygmalion, hiçbir kadının sevgisine layık olmadığını düşünüyor ve bu sevgiye layık olabilecek tek kadının kendi zihninin ürünü olabileceğine inanıyor. Bu bir yanlış tanımdı. Pygmalion, yapmış olduğu yanlış tanıma olan inancından yola çıkarak bir heykel yapıyor ve kendi yapmış olduğu bu heykele âşık oluyor. Bu da başta yapmış olduğu yanlış tanımdan kaynaklanan yeni bir davranıştı. Venüs’ün heykele can vermesiyle Pygmalion gerçekten de kendi zihninde yarattığı kadınla evleniyor. Başlangıçta yapılmış olan yanlış tanım gerçekleşmiş oluyor.
İnanılan şeyin gerçekleşmesi elbette mutluluk vericidir ancak 1964 yılında psikolog Robert Rosenthal insanların gerçekliğinin, başkalarından ya da kendi beklentilerinden olumlu etkilenebileceği gibi olumsuz etkilenebileceğini göstermiştir. Nitekim yazının başlarında bahsedilen Robert Etkisi ne kadar olumlu bir örnek ise Wallenda faktörü de bir o kadar olumsuz örneklerdendir. Hatta ilerleyen dönemlerde yapılan çalışmalar kendi kendini gerçekleştiren kehanetlerin döngüsel doğasının insanlarda anksiyete ve depresyonun gelişmesinde ve derinleşmesinde rol oynayabileceğini göstermiştir. Kendi kendini gerçekleştiren kehanet anksiyete problemi olan kişilerin kendisini daha güvensiz, endişeli ve duygusal olarak daha hassas hissetmesine neden olurken; depresyonla mücadele eden kişilerin daha değersiz, sevilmez ve etkisiz hissetmeye yönlendirdiği gözlenmiştir.
Peki, yatırımcı tarafında Pygmalion Etkisi nasıl işliyor? Olumsuz senaryoyu ele alırsak; yatırımcı yapmış olduğu, yaptığı ya da ileride yapacağı yatırımların hiçbirinden kazanç sağlayamayacağını ve portföyünün değer kaybedeceğini düşünüyor. Bu yanlış tanım. Yanlış tanımla birlikte işlem yapmaya başlayan yatırımcı, beklentilerinin tersi olan durumlarla karşılaştığında korku ve panikle yeni bir davranışa karar veriyor (yaptığı yatırımı panikle satmak ya da panikle yeni yatırımlar yapmak vb.). Panikle yapmış olduğu işlem yatırımcının zarar etmesine neden olduğunda kehanet kendini gerçekleştirmiş oluyor. Yani, başta yapmış olduğu yanlış tanım gerçeğe dönmüş oluyor. Olumlu senaryodan bahsettiğimiz zaman ise yanlış tanım, yatırımcının yapmış olduğu tüm işlemlerden kazanç sağlayacağı üzerine kuruluyor. Eğer yatırımcı başaracağına olan inancı ile daha fazla araştırma ve analize yönelirse; yanlış tanım, yatırımcıyı olumlu bir sonuca götürebiliyor. Fakat, yanlış tanım yatırımcıda aşırı güven dediğimiz durumu ortaya çıkartıyorsa; yatırımcı ne yazık ki tekrar olumsuz bir sonuçla karşılaşabiliyor. Çünkü yatırımcının bir hedefe ulaşması konusundaki güveni ne kadar büyük olursa o kadar çok risk alma eğiliminde olabiliyor. Yatırımcı ya bir hisseye normalden çok daha fazla yatırım yapıyor ya da portföyünü çok fazla ve farklı yatırımlarla şekillendirip portföyü üzerindeki kontrolü kaybediyor.
Bununla birlikte Pygmalion Etkisinin yanlış tanımla başladığını unutmamak gerekir. Yatırımcılarda oluşan yanlış tanım, belirsizliğin yoğun olduğu dönemlerde genellikle yatırımcıların “sezgisel yöntemler” kullanmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Tversky ve Kahneman 1973 yılında yatırımcıların yetenekler hakkında çıkarımlarda bulunduklarını bu yüzden de kararlar alırken kendi yeteneklerinden ve başkaları tarafından algılanan yeteneklerinden etkilendiklerini belirtmişlerdir. Çünkü yatırımcılar çıkarımda bulunurken sezgisel yöntemler kullanıyordu ve bu çıkarımlar çıpa etkisi, temsiliyet ve geçerlilik denilen üç önemli sezgisel yargıdan oluşuyordu.
Çıpa etkisi, insanların bildiği bir noktaya ya da bir rakama demir atarak uygun gördüğü yönde düşüncelerini ayarlamasına denir. Bunu yaparken de insanlar tekrarlanan deneyimlerden, gördüğü, duyduğu herhangi bilgilerden etkilenilebilir. Örneğin bir komşunuz var ve komşunuzun bazı davranışlarından dolayı onun utangaç, içine dönük, yardımsever, uysal, düzenli bununla birlikte insanlar ya da gerçeklik dünyasına çok az ilgi duyan biri olduğunu düşünüyorsunuz. Komşunuz hakkında bu düşüncelerinizin oluşma nedeni, daha önce başka insanlarda defalarca gördüğünüz davranış kalıplarından ya da başka insanların komşunuz hakkında size söylediği şeylerden dolayı olabilir.
Temsiliyet etkisi ise kalıplara benzerliktir. İnsanların ilgilendikleri olasılık sorularından birçoğu şu iki türden birine aittir: A nesnesinin B kategorisine ait olma olasılığı nedir? A olayının B sürecinden kaynaklanma olasılığı nedir? Bu sorulara cevap ararlarken A’nın B’ye ne kadar benzediğini değerlendirmeye çalışırlar. Komşunuzun utangaç, içine dönük, her zaman yardımsever, uysal, düzenli bununla birlikte insanlar ya da gerçeklik dünyasına çok az ilgi duyan biri olduğunu biliyorsunuz (diğer insanların görüşleriyle bu düşüncenizi desteklediğiniz için bildiğinizi düşünüyorsunuz). Fakat mesleğinizi bilmiyorsunuz. Aklınızda oluşan satıcı, pilot, kütüphaneci, doktor vb. gibi meslek listesi temsiliyete göre ortaya çıkmaktadır. Ve sizin komşunuza karşı olan davranışınızda düşündüğünüz listeye göre değişiklik göstermektedir. Kısaca; temsil edilebilirlik, benzer özelliklere sahip olan şeylerin büyük oranda benzer olduğunu ve birbirlerini etkilediği varsayımını kabul eder ve sizin bir liste oluşturmanızı sağlar.
Geçerlilik yanılsamasında ise insanlar genelde verileri en iyi temsil eden sonucu seçerek bir öngörüde bulunurlar. Öngörülerine olan güvenleri en baştaki temsil derecelerine bağlıdır. Diğer bir deyişle yapılan tanımlama kısıtlı, güvenilmez ya da geçersiz olsa da seçilen sonuç ile veri arasındaki örtüşmenin kalitesi önemlidir. Komşunuzun davranışları ile oluşturduğunuz meslek listesinde onun kütüphaneci olduğunu öngörmeniz geçerlilik yanılsamasıdır. Yani, sosyal medyada dolaşırken ya da televizyonu izlerken gözünüze çarpan bir haberden dolayı hangi sektörlerin nasıl etkileneceğini düşünmeniz çıpa etkisi, bu sektörlerin içindeki hisse senetlerini listelemeniz temsiliyet etkisi, bu listedeki bazı hisse senetlerinin düşeceğini ya da yükseleceğini öngörmeniz ise geçerlilik etkisidir. Ancak unutulmaması gerekilen önemli şey şudur: bahsedilen sıralamayı detayla incelemelerle birlikte zamana yayarak yapmanız ve hızlı yapmanız arasında fark vardır. Yavaş düşünme sistemi ile yani Sistem 2 ile karar verip, analizler yaptıktan sonra işlem yapmanız yatırım; düşünme eylemini savaş ya da kaç sistemine yani Sistem 1’e bırakarak, saniyeler içinde karar verip yatırım yapmanız ise kumardır. Çünkü, Sistem 2’de yanlış tanım ile ortaya çıkan listeyi gözden geçirmek için kendinize bir fırsat verirsiniz. Diğer bir ifadeyle mermerden heykel yaratmak için bir vaktiniz olur. Ancak hızlı karar aldığınızda bilişsel yanılsamalar sizi çok hızlı bir şekilde zarar noktasına taşıyacaktır.
İnsanlar nihai yanıt vermeye koşullanmıştır ve devamlı olarak tahmin yürütürler. Yürüttükleri tahminler ise genellikle istedikleri şeyleri haklı çıkartmak üzerine kuruludur. Düşünceler başkaları için ne kadar saçma olursa olsun, insanlar inançlarını herhangi bir öneriyle sarsılmaz şekilde sürdürebilirler. Başkalarının yapamayacağı şeyleri yapabileceklerine inanırlar ve bu şekilde davranışlar sergilerler. Bu, her zaman kötü sonuçlar ortaya çıkarmaz ancak olumsuz sonuçların ortaya çıkmaması için yani kehanetlerinin kendisini olumlu bir şekilde gerçekleştirebilmesi için karar verdikleri ortamın öngörülebilir düzenli bir ortam olduğuna dikkat etmeleri gerekir. Ayrıca bu düzenli ortamın kendileri için uzun süreli pratik yapabilmek için bir fırsat sunduğunu da unutmamalıdırlar. Kendi algınız bir anlamda kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi çalışır bunun olumlu ya da olumsuz sonuçlar ortaya çıkarması ise siz kalmış…
Cemre,
Kaynakça
Kahneman, D. (2015). Hızlı ve Yavaş Düşünme. İstanbul: Varlık Yayınları.
Akmeşe, Z. (2019). PYGMALION ETKİSİ VE SİNEMAYA YANSIMALARI. I. Uluslararası İletişim ve Yönetim Bilimleri Kongresi, (s. 1178-1186).
Yıldız, N. (2020, Temmuz 9). Psikoloji Literatüründe Pygmalion Mitinin Yeri. IQ: https://10layn.com/psikoloji-literaturunde-pygmalion-mitinin-yeri/ adresinden alındı
Doğan, M. D. (2019, 12 2). Birtakım Kehanetler: KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN Kehane. Geekyapar!: https://geekyapar.com/metro/birtakim-kehanetler-kendini-gerceklestiren-kehanet/ adresinden alındı
Maidenberg, M. P. (2021, October 12). Beware of Your Self-Fulfilling Prophecy. Psychology Today: https://www.psychologytoday.com/us/blog/being-your-best-self/202110/beware-your-self-fulfilling-prophecy#:~:text=The%20Pygmalion%20effect%20is%20a,through%20their%20actions%20or%20inaction. adresinden alındı
Deniz Yatırım ‘Model Portföy’ünü Güncelledi…
Prof. Yalçın Karatepe: Borsada kazananlar kim?