Sosyal Medya

Veysi Dündar: ÜLKE BAKKALİYESİ

26 Aralık 2021

PARA ÖNEMLİ DEĞİL DE RESİM GİTTİ

Ne diyordu Sadri Alışık unutulmaz repliğinde,

“Cüzdan gitti. Para önemli değil de, içinde Müjgan’ın fotoğrafı vardı. Ona yanarım.”

Kerem Alışık oynadığı kamu bankası reklamının etik boyutunu umursamıyor belli ki. Sadri Ağabey olsa umursardı eminim.

Türkiye’nin cüzdanı boşalırken, paranın üstünde ülkenin kurucu liderinin resminin olması, dünya tarihinde az görülür bir silkeleme operasyonuna konu edilen paranın, Atatürk’le özleşmiş olması çok acı oldu.

Daha 1 hafta önce Çin’den Kore’ye modeller havada uçuşuyor, Türkiye’nin ihracata dayalı olarak büyümek için parasının pul olmasında sakınca görülmediğini, iktidarın finanse ettiği tüm medya tek ağızdan ifade ediyordu.

“Türk Parasına düş ki, yerin daha da düşüktür.” denilen bu süreci hadi biz hayalimizde canlandırdık, Bulgar’ından Gürcü’süne, Fars’ından Ermeni’sine bütün komşuların sınırlarda kuyruğa girip marketleri Ostrogotlar gibi yağmalaması da mı hayaldi..?

Ülkenin milli parasının cayır cayır yanışını izleyip, bunu model diye servis edenlerin isimlerini saydığımızda, AKP’den beslenen siyasi ve medya kadrolarının hemen hemen tamamı ile tanışmış oluyoruz.

“Bizde nass var” diyen Erdoğan, her ağzını açtığında %5-10 düşen paramız olsa iyiydi ama arabasından telefonuna, bilgisayarından buzdolabına her ürün giderek daha da ulaşılmaz fiyatlara geldi.

Hesap vermeden ülke yönettiğinizde bunlara şaşmamak gerekiyor…

Erdoğan’ın hesap vermekten anladığı; canı çektiği zaman seçim yapıp, 1 fazla oyu kapmaktan ibaret.

Seçimle gelen bir kral seçmemizi istiyor bizden.

Yetki 100, Mesuliyet 0.

Efendim Halk seçti…

Churchill beyefendiyi yad edelim.

“İngiliz demokrasisinden nefret etmek için, ortalama İngilizle tanışmanız kafidir.”

Ülke İngiltere yani üzerinde güneş batmayan imparatorluk ama Churchill gibi bir efsane siyasetçi bile işin aslın farkında.

Siyaseti hesap vermeden yapmak mümkünse; milli paranızı balyalar halinde yakarken, kimseye ne yaptığınızı açıklamanıza gerek olmaz.

İnsanları olan bitenin ardında bir mantık arayışına sevk ederken de, bütün olanın mantıksız bir manipülasyondan ibaret olduğu anlaşıldığında da hep siz haklısınız.

Türkiye Cumhuriyeti Erdoğan’ın şahsına kayıtlanmış bir Limited Şirkete dönmüş durumda.

Erdoğan&Eşi&Oğulları&Damatları Ltd. Şti.’nin bilançosuna kayıtlı envanterden farkımız yok.

Erdoğanın ülkeyi kendi bakkal dükkanı gibi yönetirken, mahallenin orta yerinde her şeyimizi gözleyen, karar veren ve denetleyen zaman ötesi bir varlık gibi peyniri kesiyor, zeytini tartıyor, yağı okkalıyor.

Türkiye Cumhuriyeti bir bakkal dükkanının bile olamayacağı acizlik içinde ve savrulmanın içine düşmüş durumda.

Dolarla kredi almanın, krediyle dolar almanın yasaklandığı bir ekonomide, dolarla Gelibolu’dan Lapseki’ye geçmemizin olağan olduğuna inanmamız bekleniyor.

Yalan-ı kebir ne diye sorsanız herhalde tam da bu çelişki olacaktır.

Türkiye halkının AKP modeline ihtiyacı, bir kaplanın Mercedes’e, bir kartal’ın uçağa, bir kurdun saraylara duyduğu ihtiyaçtan fazla değil.

Oysa 300 mercedes, 30 uçak ve 3 sarayın ülke yönetmek için ihtiyaç hanesinde olmasına inanmamız gerekiyor.

Türk halkı tüm diğer onurlu halklar gibi yönetimde şeffaflık bekliyor. Türk parasını tedavülden kalkma noktasına getiren süreci, bir modelin mantığında izah eden her medya mensubu, her siyasetçi ülkede kur manipülatörü olarak hesap vereceğini iyi bilmelidir.

Kamusal medya da dahil olmak üzere; iktidarı doğrulamak için dövizdeki hareketliğin bilinçli bir tercih olduğunu söyleyen, tüm medya aparatı ve başta dönemin çiçeği burnunda maliye bakanı olmak üzere, tüm siyasi kadronun kendilerine sorulacak sorulara hazır olmalarında büyük yarar var.

Elbette kibirle yoğrulmuş, mutlak güçle ağulanmış siyasi iktidar için bu kaf dağının ardında bir olasılık.

Ama dağ ne kadar yüce olsa da yol onu aşar.

Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

 

Analiz, Veysi Dündar 26.12.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları