Sosyal Medya

Veysi Dündar: TÜRK SOLU VE (YENİ) (*)TÜRK SAĞI BAŞARDI SIRA KÜRT SOLUNDA

14 Mayıs 2021

ESKİ SAĞIN TÜRKİYE’DE TEDAVÜLDEN KALKMASINA DAİR

Sedat Peker’in Netflix dizisi ayarındaki videolarının tadı damağımızda kaldı. 70 küsur yıllık ülke paradigmasının deyim yerindeyse içinden geçti Sedat Peker. Kalenin tam içinden çıkmış bir savaşçının, içeride bıraktıkları için mücadelesi diye de okuyabiliriz olanı. Hangi gerekçe ile olursa olsun, macun tüpte değil artık. O tüpe tekrar giremeyecek. Türk sağı aldığı hasar ile yüzleşmek zorunda.

(*) Meral Akşener’in İYİ Partisi tam da bu nedenle sadece Bahçeli’nin MHP’sine değil, Erdoğan’ın AKP’sine de alternatiftir. Başkası kullandı mı bilmiyorum. Fakat bu girişimi arkaik faşizan mevcudundan ayırmak için “Yeni Türk Sağı” olarak tanımlamak hiç de yanlış olmaz.

Özellikle (Eski/E) sağın simgesi olmaya soyunan Soylu’nun hezimeti bertaraf etmek için, elindeki yegane koz olan güvenlikçi tezlere daha sıkı sarılmaktan başka çaresi yok.
Nitekim bayram sabahı Hakkari’de karakolda gördük kendisini. Yine namaz görselli bir seçki ile kaybedilen puanların geri kazanılma telaşı gözler önündeydi. Soylu’nun çabası kaybolan karizmayı yerine getirmeye yeter mi?
Bu sorunun yanıtını zaman gösterecek.

Yeğeninin Thodex Fatih’e ortak olmasına dair fotoğrafa çekilmemiş muamelesi yapan Soylu’nun, halkın balık hafızasına olan inancı tam olsa da, endişe dağları sarmış durumda. Tabi Soylu kadar huzursuz olan bir diğer başrol oyuncusu da Bahçeli olsa gerek. O da partisinin vekilinin oğlunun Thodex Fatih’le çekilen fotoğrafı tam unutulmuşken, gemiyi içeriden batıran Sedat Peker’i hayırla yad etmiyordur. Her zaman belagatli cümlelerle sağa sola atarlanan Semih Yalçın güfteli besteleri, bu defa göremedik.

Belli ki (E) sağ cenah tehlikenin farkında. Kendilerine “Allah mısınız siz?” diye seslenen bu eski müttefikin sesinden çok rahatsızlar. (E) Sağın dünyada çöpe dönmüş ideolojik versiyonunu dile kolay 70 yıl ülkede geçer akçeye dönüştürmek, üstelik bunu son 5 yıldır pırlanta hükmünde pazarlamak büyük başarıydı. Lakin zaten ekonomik facia ile başarısızlığı tescillenmiş bu macerayı, bir de kendi kanadından yapılmış okla vurmak aslında dükkanın önemli ölçüde kapandığına delalet ediyor.

Bütün bu menfi tabloya karşın eldeki tek koz, yedekteki tek at hepimizin bildiği üzere bir süredir illet/zillet/beka ile beslenen siyaset linci.

Aslına bakarsak PKK’nın onursal başkanına seçim propagandası yaptırıldığı, mektubu okunarak oy talep edildiği gün bu barut bitmişti. Ama karşımızdaki propaganda makinası güçlü çarkçılara sahip. Milyarlar harcanan medya yapısı ile bu gerçek çarpıtılmaya çalışıldı. Kobane olayları gibi mesuliyeti öncelikle ülkenin asayişini teminle görevli olanlara ait bir hadisenin, faturası başka adreslere gönderildi. Sonucu belli şikeli maç misali, daha başlamamış davanın neticesi 7 düvele ilan edildi.

Bütün bunların ana amacı ülke politik denkleminde ve oy avında belirleyici bir pozisyon elde etmek. Farklı bir durum olsa hiç kuşku yok Abdullah Öcalan’ın mektubunu TRT’de yayınlatma benzeri hamleler yine görürüz.

Burada (E) sağın ve hakim ideolojinin elindeki yegane varlık ve oyuncak olan bu güvenlik yaklaşımının yaldızlarının sökülebilmesi önem taşıyor.

Malum AKP’nin en önemli kozlarından biri başörtüsü mağduriyeti idi. Cumhuriyeti kuranların aydınlanmacı/pozitivist geleneğinin anlaşılır nedenlerle ancak anlaşılmaz bir inatla uzun yıllar savunduğu bu yasakçı tutum artık anlamsız bir hatıraya dönüştü. Bu noktada başta CHP olmak üzere Türkiye Solu tereddütsüz bir duruş gösterdi. Komünist Partinin örtülü üyesini de anımsamak yeter. Erdoğan’ın ayarları öyle bozuldu ki, başörtüsü takmış kadınlara “vitrin mankeni” ithamıyla yapılan hakareti duyduk ağzından.

Neticede (E) Türk sağı, din diyanet mevzuunda artık ekmek yiyemez. Dar bir ultra muhafazakar kesim gücünü devam ettirmek için boşuna milliyetçiliğe yanaşmıyor.

Dış politika deseniz eleğe dönmüş durumda; Mısır’dan Suriye’ye Yunanistan’dan Irak’a Rusya’dan ABD’ye gol yenilmemiş tek bir saha yok. Kaybedilmemiş tek bir mevzi, atılmamış tek bir geri adım göremezsiniz.

Burada 1980’lerin başından beri varlığını idame eden PKK ve onun temsil ettiği kavramlar dışında (E)Türk sağı tüm argümanını yitirmiş durumda. Türkiye’de güvenlikçi politikanın ve Türkiye’de iç huzurun tesisinde (E) sağın tekelci bir şekilde bütün ipleri elinde tutması, ABD’nin soğuk savaş döneminde tanımladığı “muhaliflik = komunistlik= dinsizlik” denklemine dayanır.

Zaten askeri darbenin yürüttüğü faşizan uygulamalar da, PKK gibi adı anılmayan bir örgütü ülke gündeminde bu denli öne çıkardı.
Diğer yandan kökenini PKK ya da benzer oluşumlarla aynı coğrafyadan alan HDP’nin, siyasi alandaki müthiş başarısı ile Türkiye’de otoriter (E) sağ geleneğin canını hiç olmadığı kadar sıktığı görülüyor.

Siyasetin anayasal kuralları ile bağlı HDP’ye yönelen yargısal baskının, tam da Sedat Peker Cumhur İttifakını göbekten vurduğu sırada, ittifak bileşenleri için tek çıkış olduğunu görmek için alim olmaya falan gerek yok.
Tam da bu yüzden HDP’ye düşen ödev çok fazla.
AK-MH-Parti’nin elindeki bu yegane kartı yırtmalı ve siyasi duruş/demokratik tutum/sivil toplum/ iktisadi adalet gibi kavramlarla, Peker’in açtığı gediğin sanal gündemlerle kapanmaması adına elinden geleni yapmalıdır.

Türk Solu ve YENİ Türk Sağı 70 model otoriter/faşizan ESKİ sağcılığı ülke gündeminden kovarken, HDP’de cisimleşen Kürt Solu da buna katkı verme konusunda geri durmamalıdır. Türkiye’nin ihtiyacı budur.

Analiz, Veysi Dündar 14.5.2021

 

Analiz, Veysi Dündar 14.5.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları