TAVLA ÖYLE OYNANMAZ
2 Aralık 2021Fiziksel ata sporumuz güreşse zeka sporumuz da tavladır.
Tavlada %95 zar %5 oyun bilgisi işler.
Tavlanın AKP ve lideri Erdoğan’ın en sevdiği oyun olduğunu daha önce de yazmıştım. Ancak Erdoğan’ın zarlarının özel bir durumu var. Bunlar bir zamanlar 6 köşesinde 6 yazan zarlardı. Bu sayede Erdoğan her zaman düşeş atıyordu.
Normalde sürekli düşeş atan biri oyun falan kazanamaz ama karşı tarafa da her tarafında 1 yazan zarlar verirse oyunu sonsuza kadar sürdürebilir.
“Siz düşeş karşısı hepyek” oyun ilaniahi devam edecektir.
Amaç oyunu bitirmekten çok oyunu sonsuza kadar sürdürmek ve her hamlesi düşeş olan oyuncuya hayranlığı ifade etmekti.
Düşünsenize sürekli 6-6 atacak kadar eli kuvvetli biriyle kim başa çıkabilir?
Bu oyunu bu şekilde sürdürmenin ve taşların artık ilerlemesinin imkansızlığını görünce Erdoğan hayatında ilk defa gerçek zarlarla oyuna başladı.
Siz deyin 2013 ben diyeyim 2015- 2018’den itibaren yavaş yavaş gerçek zarlar meydana çıktı.
Erdoğan her tarafında 6 yazan zarları değil, bildiğin 1’den 6’ya numaralı zarları isteksiz de olsa eline aldı.
Şu anda Erdoğan zarları atıyor ve oyun ilerliyor. Ancak kurallar yine Erdoğan’a göre kurulmuş durumda. Erdoğan attığı zarı beğenmezse gelen sayıyı kabul etmeme ayrıcalığına sahip.
4-2 atması gerekirken 2-1 atıyor ama bize 4-2 attığını söylüyor. Buna inanmamızı bekliyor.
Erdoğan stili Tavlada 5 açık vermiş olmasına karşın, oyunu onun kazandığına ikna olmamız ve buna inanmamız bekleniyor. İşin kötü yanı ve en mühimi buna Erdoğan’ın kendisi canı gönülden inanıyor. Marsa giden bir oyunda bütün pulları karşı alanda olan Erdoğan bize oyunu kazanacağını söylüyor. Şu anda Türkiye’nin durumu tereddütsüz tam da bu.
Tam 20 yıl ülkeyi yönetmiş bir iktidar birden bir sabah uyanıyor ve ülkenin iktisadi yapısını kökten uca değiştireceğini ifade ediyor. 20 yıl tek başına ülke yönetmiş bir iktidarın, bu 20 yılını bizzati en başta geçirmiş lideri söylüyor bunu.
20 yılın sonunda sanki 20 yıllık iktidar kendi dönemi değilmişcesine yeni bir program ortaya koyuyor. Bu 20 yıllık dönemin içinde Türkiye tarihinin gördüğü en düşük faiz oranına ulaşılmış olmasına karşın, bu geçmiş dönemi acımasızca yargılıyor ve aynen şu cümleyi kuruyor :
“Türkiye yüksek faizi terk etti. Üretimi, ihracatı önceleyen bir stratejiye geçmiş bulunuyoruz.”
Ekonomiyi siyasi emellerine kurban etmemiş gibi konuşuyor. Ülkenin balık hafızasına güveniyor.
20 yıldan sonra bunu söyleyen bir muhalefet partisi olsa bu söze bir anlam verebilirsiniz. Ancak bunu söyleyen İktidar ise söylediğinizdeki mantık hatasını en iyi siz bilmelisiniz.
Doları Euro’yu geçtik Levanın ağırlığı altında ezilen ve tüm katma değerini üretimini Bulgaristan’ın asgari ücretlisinin kullanımına sunan bir ülkede iktisadi durumdan memnun olmak için iki ihtimal vardır:
“Ya durumdan haberiniz yoktur
Yada durumu değiştirmeye imkanınız yoktur.”
Türkiye’nin zerre iktisadi derdi olmadığına inanan birisiyim. Türkiye’nin problemi politiktir. Bu politik problemlerin ülkeye olan güveni ve bu güvenin nişanesi olan yerli paramızı sıfırladığı gerçeği artık aleni bir hal aldı.
Türk parası alım gücünü, değişim değerini yitirmiş adeta vebalı gibi kaçılan bir hale gelmişken durumu “biz bir şey deniyoruz inşallah faydalı olacak” diye tanımlamak ancak gerçeklikten koptuğunuza delalet eder.
İnsanların uzun yıllar boyunca biriktirdikleri varlıklara, ülkenin kendi milli parası cinsinden yarattığı tasarrufa, emekli ikramiyesine kıdem tazminatına bu denli düşmanlık, insanlık ve ekonomi tarihinde görülmemiştir.
Üstelik bütün bu olup biteni yeni bir ekonomik model olarak pazarlamak, fiyatlar genel seviyesini tavana zıplatacak şekilde kur artışları olurken “biz faizi aşağı çekerek istihdam yaratacağız” demek tavlada 8 açık verip rakibi mars edeceğinize inanmakla eşdeğerdir.
Faizi krediyi çeken öder ama kur artışı ile tetiklenen fiyatları ise 85 milyon ödüyor. 85 milyonun ödediği fatura ile ne istihdam yaratılır ne de üretim artışı sağlanır.
Ülkede kendine oy verenlerin fakirliğine sığınarak onları sosyal yardım ile kendine bağımlı kılan iktidar/AKP/Erdoğan şimdi gözünü bütün topluma dikti.
Herkes fakir, herkes bağımlı ve herkes iktidara muhtaç olsun istiyor.
Bu olanaksız oyunun sonu oldukça yakın.
Pulları kaybetmeden adil oyuna ulaşmak için elbirliğiyle çalışmalıyız.