Veysi Dündar: Kötü Polis Soylu, İyi Polis Erdoğan mı?
24 Mayıs 2021Kötü polisin “Süleyman Soylu ve diğerleri”, iyi polisin “Erdoğan” olduğu video showlarının son perdesi Pazar sabahı 7.30’da idi. Bu saat seçiminin muhataplarını tatil gününde uykusuz bırakma amaçlı olduğu aşikar.
Tabi kurunun yanında yaş (yani koca bir ülke) de cayır cayır yanıyor ve hep beraber Pazar gününe saat 7.30’da başlıyoruz.
Bir önceki episodda üzerinde yeterince durmadığı “çamaşır” mevzuunda bu defa fazlasıyla kelam etti. Geçen videodan önce söylendiği halde bunu bahsetmeksizin geçmesi beni 6.bölümde şaşırtmıştı. Belli ki hazırlıksız irticalen konuşulmuyor. Metinler ne denli heyecanla spontanmışcasına izlenimi uyandırsa da, üzerinde yoğun çalışılan “script”ler olmalı.
Geçen bölümün scripti önceden yazılmış ve Soylu’nun ne söyleyeceği de üç aşağı belli olduğuna göre hazır metin ufak revizyonla servis edilmiş olmalı.
Bu saptamayı bir kenara koyduğumuzda Sedat Peker’in (neredeyse) bütün arkadaşları kötü iken, Erdoğan’a (onun deyimi ile) “Tayyip Abi”ye olan kusursuz hürmetine takılmamak imkansız.
Erdoğan’ın çekincesiz en yakın çalışma arkadaşı olarak gördüğü Binali Yıldırım’ın da, Peker’in iddialarına muhatap olması bu hürmetin sahiciliği konusunda giderek artan bir şüpheyi besliyor.
Gerçekten “Erdoğan iyi çevresi kötü” söylemine Peker’in de inandığını düşünmeli miyiz? Bence hayır. Peker ve ekibi (fetö vs değil ama Peker’in çok sağlam bir ekiple çalıştığına şüphe yok) derslerine iyi çalışıyor ve Peker’in danışma kurulunun eğitim düzeyinin lise terk olduğunu hiç sanmıyorum.
Manifesto’ya yakınsayan tiradlar, dolaysız atıflar ve alıntılar ortada ciddi bir akademik çalışmanın var olduğu düşüncesini destekliyor. Kuşkusuz asıl malzeme Peker’in kendince ifşaları ki bunların veriliş detayları itibariyle “çamur at izi kalsın”ın ötesine geçtiğine şüphe yok. Buna karşılık sadece iddiaların ardı ardına sıralanması; işin felsefik boyutunun es geçilmesi aynı etkiyi vermeyecekti.
Bu satırların yazarının belki yüzlerce kez vurguladığı soğuk savaş bindirilmiş vatanseverliğinin (Nazım Hikmet ve benzer pek çok aydını hain olarak damgalayan bu ötekileştirme aracının) MR’ını çeken Peker, tezine kalben inansa bile destekleyici cümleler için suflaj kullanıyor olmalı.
Esasen bunda kötü bir şey yok.
İnsanlık tarihinin başlıca klasiklerinin Türk siyaseti ile bu şekilde yan yana zikredilmesi bile bu işler bittiğinde bir kazanım olacaktır.
Erasmus’tan Maslow’a çizilen çizgi belki de bu isimleri ilk kez duyan milyonlarca Türk vatandaşı için de uyanışın nüvesi olarak yerini alır.
Ülkeyi siyasal İslam üstü ultra milliyetçilikle harmanlayan mevcut yönetimin arka planında ve alt yapısında yolsuzluk, yasadışılık ve makam kullanma olduğunu iddia eden Peker’in, bütün bunların vatanseverlik maskesi ile gizlendiğini ifade etmesi aslında Erdoğan’a karşı gösterdiği tavrın da içtenliğini sorgulamamıza yol açmaktadır.
Çünkü yukarıda ifade edilen türde söylemlerin en başta gelen sözcüsü bizatihi Erdoğan’ın ta kendisidir.
Videoların en başında Berat Albayrak’la arasının bozulmasına yol açıldığından şikayet eden Peker’in, Albayrak’tan da çok memnun olduğu söylenemez. Hal böyle iken devletin en tepesinin de onun arkasında durmamış olması kuvvetle muhtemeldir.
Özellikle elçiliklerde alınan “Deport” kararlarının İçişleri değil Dış İşleri yetkisinde olduğu Çavuşoğlu’nun ise, Soylu’dan değil Erdoğan’dan emir alacağı düşünüldüğünde Peker’in “Tayyip Abi”ye yönelik ifadelerinin o denli içten olmaması kuvvetle muhtemeldir.
Daha önce yazdığım üzere Peker’in söylediklerinden ziyade kurulan bir düzeneğin yıkılışı olarak önem taşıyan bu süreç için “Eski Sağ”ın üzerine toprak atma ifadesi abartı olmaz.
Eski Sağ’ın değiştirdiği sanılan Türkiye’yi hızla eskileştirdiği ve eskisinden de kötü hale soktuğu bilinen bir gerçeklik. Peker’in bütün bunları teatral bir dille anlatması hepimizi çok etkiledi. Ama henüz değişen bir şey yok . Değişim Peker dedi diye olmayacak ama Peker’in söylediği pek çok şey bu değişimle atbaşı gidecek.
“Kötü Polis”in Soylu ve “İyi Polis”in ise Erdoğan olduğu bir kurguyu ben kendi adıma kabul etmiyorum.
Kimsenin de kabul edeceğini sanmıyorum. Bütün bunların Erdoğan’ın bir kliğinin diğer kliğini tepelemesi için olduğunu iddia edenleri anlıyor ama bu tezi savunmanın kabul edilemez olduğunu düşünüyorum.
Erdoğan’ın ihtiyaç duyduğu ve Erdoğan’a ihtiyaç duyanlardan oluşan bu kadronun birbirine “Kovalent” bağlarla bağlı olduğunu tekrar tekrar söylemekle mükellefiz.
Peker’in gayesi ne olursa olsun açtığı şişeden kaçan cinin Erdoğan iktidarının asli varoluşunu aşındırdığı açık ve net. Olanları Erdoğan’ın iktidar “kalma/tutulma” mecburiyetinin öznelerinin ortak eylemlerine bağlamak bir tercih değil zorunluluktur. Bu öznelerin biri Erdoğan diğeriyse onunla saf tutan herkestir.
Analiz, Veysi Dündar 24.5.2021