Veysi Dündar yazdı: KILIÇDAROĞLU’NDAN TARİHİ UYARI
19 Temmuz 2021Devleti Var Eden Nedir
Dünyada modern manada devlet sistemi, 1648 yılında Westphalia Barışı ile oluştu.
Bu zamana kadar da devletler vardı ama aralarındaki ilişkiler tanımlanmış değildi. Sınırlara saygı Westphalia’nın ürünüdür.
1648’den bu yana geçen yaklaşık 400 yılda hem devletler arası ilişkiler belirli bir noktaya ulaştı, hem de bu ilişkilerin eşitlik bazında kurgulanması için çabalar arttı.
Hatta Erdoğan’ın meşhur ”Dünya 5’ten Büyüktür” sözü de bu devlet sisteminde eşitlik arayışına dair bir iddia olarak zihinlere kazındı.
Devlet çoğu zaman “kol kırılır yen içinde kalır” hesabı kendi dahili sınırlarında ne yaşanırsa yaşansın, dışarıda bir bayrağın temsil ettiği özgüvenle varlığını sürdürür.
Erdoğan’ın içerideki ağır tahakküm rejimine gözünü kapayıp, dünyada eşitlik ve eşit temsiliyet istemesi de bu devlet sistemine dair kabullenişle uyumlu bir taleptir.
Erdoğancı kesimlerin özellikle Yunanistan’ı bir kaşık suda boğmak, Emevi camiinde namaz kılmak, Erivan’ı dize, Sofya’yı yola getirmek tarzında söylemleri bu eşitlik algısına gölge düşürse de; bunların popülist gerçeklikten yoksun propaganda ürünleri olduğu çoktan kanıtlandı.
Bugün özellikle belirli dengeler gözetilmeden devletler birbirlerine yan gözle bakamaz.
Afganistan Türkiye Hattı
Bütün bu altyapı ve kurgu içinde Afganistan’dan ülkemize doğru başlayan göç dalgası devlet sistemine dair bildiğimiz ne varsa sorgulamamıza yol açtı.
Suriye’li mültecilere iç savaştan kaçışta kapıları açmış bazı şehirlerimiz, şehirlerimizin bazı semtleri çoğunluğu Suriyelilere devretmişti.
Bu durum da ister istemez zihinlerde Suriye göçü ile paralellik kurulmasına yol açtı.
Suriye’de bir iç savaş vardı. Afganistan’da Taliban vahşeti olsa da uluslararası hukuk bağlamında net bir tanımdan söz edilemez.Amerika bile kendini geri çekti.
Suriye sınır komşumuz ama Afganistan’ın Türkiye diye bir komşusu bulunmuyor.
Afganistan’dan İran’a bildiğin pasaport ve vize ile giren Afganlar, ülkemizeyse deyim yerindeyse camı çerçeveyi kırıp giriyor. Bildiğin kaçak göçmen olarak.
İran’da barınmayan barınamayan Afganlar için Türkiye daha batı için bir atlama taşı veya bizati son durak olarak görülüyor.
Türkiye devleti ise sınırlarını kaçak olarak delen bu göçmen dalgasını, ülke içlerine kontrolsüz biçimde salıyor. Ortada ne bir mülteci kampı var ne de bir rehabilitasyon merkezi.
Türkiye Egemenliğine Tehdit
Balıkesir’e uçak inmeyen havaalanı yapmaya parası yeten bir ülkenin, parası olmadığı için böyle bir kamptan kaçınacağı akla gelen bir seçenek değil.
Ülkemiz dünyanın en zengin ülkesi.
Uçak inmeyen havaalanlarına, yolcu binmeyen trenlerine, araba geçmeyen yollarına köprülerine milyarlar ödeyen ülke, kaçak göçmenlere bir toplanma yeri yapmaktan aciz mi?
Fakat bırakın Afganların ülkeye giriş yaptığı Van’ı, ülkenin en batısı Kocaeli’de Afgan göçmenin tecavüzünden canı pahasına kurtulan kızların ülkesi olmuşuz bile.
Tam da bu noktada işin içinde başka işler olduğunu Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir twitiyle anladık.
Kemal Kılıçdaroğlu 3 cümlede özetledi olup biteni. Üstelik Afganistan’ı doğrudan zikretmeyerek Suriye’yi de paranteze aldı.
Kimseye göbek bağı olmadığını ve olan bitenin birilerinin göbek bağından kaynaklandığını da çekinmeden ifade etti.
Zaten aksi nasıl düşünülebilir?
Bu hangi devlet yönetim aklıdır ki kendi ülkesinin sınırlarını çekincesizce başka ülke halkına açsın. Velev ki çok alicenap bir devlet bu. Bu alicenaplığı göçmenleri ülkenin içine rasgele savurarak mı gösterecek?
Daha önce bir yazımda Türkmen kökenli bir Afgan’ın başından geçenleri detayla anlatmıştım.
Ortada devlet sistemi teorisini baştan sona alt üst eden hiçbir şekilde izahı mümkün olmayan bir durum var.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği cümle konuyu açıklamaya yetiyor : “Haram yemedim” sözü aslında bütün bu absürd ve devletlerarası ilişkide yeri olmayan acaip durumu açıklıyor.
Hiçbir egemen devletin hiçbir yöneticisi böyle bir durumun oluşmasına müsaade etmez.
Yine Kılıçdaroğlu’nun Kuvai Milliye göndermesi de bu diyet borcunun egemenlik haklarından feragata yol açtığını ima ve işaret ediyor.
Türkiye devlet geleneğiyle övünen bir ülkedir. Yaşanan süreç bu geleneğin köklerini tuzruhuyla kurutuyor.
Ülke yol geçen hanına dönüşüyor.
Bütün bunlara dair ne hesap ne de izahat vermeye niyeti olanlar ülke yönetim katında.
Bu meşruiyetten yoksunluğun en net ve çıplak görüntüsü aslında.
Kılıçdaroğlu bize meşruluğa dönüş teklif ediyor. Bu ülke için ekmek ve su gibi acil ihtiyaç. Meşruiyetinden endişe duymayanlar ülke sınırlarını kilitsiz, ülkenin kadınlarını savunmasız bırakmaz.
Analiz, Veysi Dündar 19.7.2021