Covid Karantinam Biterken, Gelen Özgürlük…
20 Nisan 2021“Geri Gelen sağlığa
Geçen Her Tehlikeye
Yazarım Ben adını”
Paul Eluard’ın dizelerine Zülfü Abinin yazdığı müzik günlerdir devam eden karantinama eşlik etti.
Benim kocaman bir yerküre sandığım ama aslında küçücük bir köy olduğunu anladığım bu dünyanın, ulaşılamaz sanılan köşesinden çıkıp gelen bilinmez bir virüsün hayatlarını bir süre de olsa değiştirdiği kervanda geçen son 14 günümden söz ediyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=XKfSDe04BFo&ab_channel=%C3%96merZ%C3%BClf%C3%BCLivaneli
Rahmetli Orhan Veli Beyoğlu’nu, yaşadığım caddeyi şöyle anlatmıştı bir zamanlar :
“İstanbul’un orta yeri sinema
Garipliğim mahsunluğum duyurmayın anama
El konuşurmuş görüşürmüş bana ne
Sevdalım boynuna vebalim”
Sadece 36 yıllık ömrüne sığdırdığı onca şiirle hatırlanan Orhan Veli öleli 70 küsur yıl geçmiş.
Ben Orhan Veli’nin İstanbul’un orta yeri bildiği Beyoğlu’nda tam da onun “tarifsiz kederler içinde” dediği halde geçen 14 günün sonunda yazıyorum bu satırları.
Hastane havası insanın kimyasını daha fazla bozuyor. Ev karantinası daha sağlıklı. Gerçi benim gibi tek yaşayanlar için panik atak başlatmış olsa da. Kuran okuyarak ve namaz kılarak Yaradan’a sığınmayı çare olarak buldum. Her şeyin kıymeti daha bir artar oluyor. Aldığın nefesin. Yemek ayırt etmeden. İshal olmadan. Her zerre ayrı tadın farkında olmak. Ne büyük nimetmiş biliyordum; fakat bu tecrübe idrakimi artırdı. En damar parçaları dinledim ağladım. Eski aşkımı/aşklarımı düşündüm. Anılar geçiyor, ömrün geçiyor bu yakıcı süzgeçten…
Müslüm, Mustafa Keser Zara Kayahan Mabel Matiz Müzeyyen Senar İbo Tarkan
Kimi dinlemedim ki…
Bir taraftan çok üzgün bir taraftan çok kızgın bir taraftan çok mutlu bir taraftan çok umutsuzdum.
Beynimin içi sosyal medyaya damga vuran müthiş kolaj gibi dopdoluydu.
Üzgünüm çünkü tam 14 gün boyunca tek başıma bir evin hacminde kabuslarla dolu bir hayat geçirdim. Vücudumu istila eden virüsün vücudumun annemin sütüyle ve gözyaşıyla bana verdiği bağışıklığa yenileceğine emindim. Ama ya yanılırsam. Ya dünyadaki milyonlarca talihsiz gibi ben de bu savaşta yenilirsem. Bu korkunun içinde tek başıma ilaçla ve zavallı bedenimin alabildiğince gıda ile ayakta kaldım.
Kızgındım. Sadece ben değildim bu acıyla ve korkuyla yüzleşen. Ülkede her gün büyüyen bir karabasana dönüştü çünkü salgın. Bundan sadece 1.5 ay önce Şubat ayının başlarında günde bütün ülkede 7 bin vaka vardı. Haftada 50 bin demekti. 80 milyonluk ülke için az olmasa da yönetilebiliyordu. Sonra adeta bir dinamitin fitili ateşlendi. Bir haftalık vaka kısa sürede 1 günlük vaka oldu. Artık bu işten korunmanın tek bir yolu vardı hayattan çekilmek. Benim gibiler için kolay değildi bu. İktidarın beslediği arsızlar bırakın sokağa çıkmayı yaşları gelmediği halde oldukları aşılarla övünüyorlardı. Ve kocaman bir dalga ülkeyi vurduğunda benim için tek kurtuluş şansa dua etmekti. Fakat Nisan 2021 itibariyle Türkiye’de Kovid olmak sadece istatistikte bir parça olmak demekti.
Ve 20 Nisan 2021’e geldiğimde mutlululuk ve umutsuzluk içinde bir ruh halindeyim. Bu ülkenin sıradan bir vatandaşı, Allah’ın sadece bir kulu olarak kimseye bilerek kötülük yapmadım. Hakkımdan fazlasını talep etmedim hiçbir zaman hakkımı almadım. Ama sadece Covid hastalığının belasından korunmaya uğraştım.
Ülkenin akla gelen gelmeyen herşeyini yönetmeye soyunmuş bir cüret adeta ülkede tek bir sağlıklı beden kalmasın diye elinden geleni yaptı. Sadece ben değil size bir çırpıda sayabileceğim onlarca arkadaşımın tek günahları bu büyük dalga gelirken denizde olmaktı. Kenara çekilin bile demediler. “Kar mikrobu öldürür” diyerek cehalet bayrağını en yükseğe taşıdılar. Sokakta gezen her insan artık potansiyel hastaydı. Ağız ağıza dolmuş, ağzına kadar dolmuş bir kongre salonunda gövde gösterisi yaptılar. Koskoca İngiltere Kraliçesi bile eşine sadece 30 kişiyle veda ederken, hıncahınç kongre salonları ülkeyi Covid Bombasıyla tarumar etti.
Bu yazıyı baştaki muhteşem şarkının yani Özgürlük şiirinin sözleriyle bitirmek istiyorum. Bu ülkede uzun süredir iktidar olanlar hak etmediklerini iyi bildiklerine sahip oldukları için böyle davranıyorlar. Bu iyi bildikleri gerçek onları tam da bu sözlerde söylendiği gibi takip ediyor :
“Okulda defterime, Sırama ağaçlara, Yazarım adını
…
Yaldızlı imgelere, Toplara tüfeklere, Kralların tacına,
En güzel gecelere, Günün ak ekmeğine, Yazarım adını
Kapımın eşiğine, Kabıma kacağıma, İçindeki aleve
Geri gelen sağlığa, Geçen her tehlikeye, Yazarım ben adını.
Yazarım, Bir sözün coşkusuyla, Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum haykırmaya
Ey özgürlük”
Analiz, Veysi Dündar 20.4.2021