Veysi Dündar: “Ben Ekonomistim” Demekle Oluyor mu Sn. Erdoğan?
15 Ekim 2021Çekilin Ben Ekonomi Doktoruyum
TCMB Başkanı ile yapılan gece yarısı görüşmesi sonrasında 100 cent 920 kuruşa geldi. 1 Amerikan cent’i 9,2 Türk kuruşu ediyor.
Tabi sadece dolar değil Türk parasına tur bindiren;
Bir Bulgar stotinkaya’sı 5,45 kuruş.
Bir Gürcü tetri’si; 2,94 kuruş.
Paradan attığımız 6 sıfırdan 1’i yolda. Yakında 1 Amerikan doları 10 TL olabilir.
Türk Lirası ilk defa 1970’te Demirel’in Başbakanlığı sırasında 10 lirayı bulmuştu.
1923’ten 1970’e 10 liraya gelmiştik. Yani 47 yılda.
1970’den 2002’ye 32 yılda 10 liradan 1,3 Milyona geldik.
1970’lerin 80’lerin 90’ların hiper süper enflasyon dönemlerinde bu artış aslında nominal bir genişlemeden fazlası değildi. Paranın değeri enflasyonla atbaşı gidiyordu. Dolar ve enflasyon birbirine koşuttu.
2002’de paradan 6 sıfır atılarak 1,3 (o zaman için Yeni) TL’ye sabitlenen kur, 19 yıl sonra 9,2 TL’ye ulaştı.
Elma armut mukayesesi olsa da, AKP’lilerin burun kıvırdıkları tek parti döneminin de içinde bulunduğu 47 yılda ulaşılan AKP’nin 19 yılında gerçekleşti.
AKP 2013’lere kadar Türk parasının değerini yitirmediği/koruduğu bir süreçle ülkeyi yönetirken ne oldu da son 5-6 senede her şey tersine döndü.
Bu satırların yazarını düzenli okuyanların iyi bildiği hikayeyi anımsamakta fayda var.
Bunun için hemen Gezi olayları zamanında Erdoğan’ın havaalanında yaptığı bir konuşmayı anımsayalım.
Erdoğan ülkenin kendisine tepki gösteren muhalif kesimini şu sözlerle tehdit ediyordu : “Benim bankalarda param yok. Parası olanlar düşünsün”.
Bu sözleri hangimiz anımsıyor bilmiyorum ama benim için bu dün gibi sahici.
Erdoğan ekonomiyi siyasi varoluşuna feda etmeyi 2013’te kafasına koymuştu.
2015 Haziran seçimlerini kaybedip koltuğu ciddi olarak tehlikeye girince iş kuvveden fiile döndü.
Yanına, alınacak son müttefiki, yani MHP’yi alarak ülkenin siyasetini tarumar eden 6 yıllık maceraya başladı.
Bu dönemde Başkanlık sistemine MHP’nin motivasyonu ile geçilmesi değildi sorun, Erdoğan önceden de ülkeyi yeterince tek tabanca yönetiyordu. Ama kuvvetler ayrılığı ve basın hürriyetinin ilgası bu döneme denk geldi.
Başkanlık sistemi olmasa da aslında Erdoğan bütün bu süreci bize yaşatacaktı.
Aradaki tek fark Erdoğan’ın kendisini daha da büyük bir aynada görmesine yol açan zorlama başkanlık seçimiydi.
Lütfen hatırlayınız Haziran 2018 seçimlerinden sadece 9 ay sonra AKP Belediye seçimlerinde hezimeti yaşamadı mı? 2. Seçimlerde hezimet daha da ağırlaşmadı mı?
Dünyanın hiçbir makul ülkesinde ülkenin en büyük şehri sadece 1 sene önce başkan olarak seçtiği partiden vazgeçmez. Bu Haziran 2018 seçimlerinin hangi şartlarda yapıldığını, kazanmak için her yolun mübahlığını gösteren en basit gerçekliktir.
Mahfi Eğilmez’in yakın bir tarihteki yazısından alıntı yaparsak; “Kur da Faiz de Enflasyon da sonuçtur”.
Türkiye’de ekonomik problem yoktur.
Türkiye’de siyasi problem vardır.
Erdoğan “ekonomistim diyerek ortaya çıktığında doğru söylemiyor.
Ekonomist olsa enflasyonun siyasetin, toplumun beklentilerinin türevi olduğunu anlardı.
Erdoğan kendisine ekonomist ünvanı verip ardından bırakın ekonomisti ekonomiye giriş dersi öğrencisinin bile yapmayacağı hataları yaptı.
Erdoğan kendisine ben “Kalp doktoruyum” dese ve kalp hastalıklarından korunmak için herkese et yemeyi, sigara içmeyi, bütün gün oturmayı önerse oluşacak durumun bir benzerini yaşıyoruz. Tabii ki Erdoğan ortalıkta “ben doktorum” diye gezmez. Ama “ben doktorum; kalp hastalığına yakalanmamak tıbbın önerdiğinin tam tersini yapın” dese demekle de kalmasa ve bunu mecbur tutsa olacak durum ekonomide birebir gerçekleşmiş durumda.
Ekonominin de en az fizik, kimya, biyoloji gibi bir bilim olduğunu ve kurallarının bu bilimlerinkinden farksız olduğunu anlamamanın bedelini toplumca ödüyoruz.
Üstelik fizik kuralları belki uzayda geçerli olmaz fakat ekonominin kuralı dünyanın her yerinde, uzayda, galaksinin en uzak köşesinde bile aynıdır. Değişmez.
Erdoğan aynı şeyleri yaparak farklı sonuç elde edeceği yanılgısıyla, hatalarını tespih tanesi misali dizmeye devam ediyor. Kendisinden önce de pek çoklarının yaptığı hataları yineliyor. Tarihin en pahalı dersi olan deneme ve yanılmayı strateji olarak kullanıyor.
Yazık ki ülkece bu freni patlamış kamyonun kasasında savruluyoruz.
Başaşağı giden bu kamyonun içinde içimiz dışımıza çıkmış durumda.
Tek yapılması gereken frene basmak.
Analiz, Veysi Dündar 15.10.2021